Tarih: 31.10.2015 17:22

Neo-Conların AKP´si mi? Bozkurtların MHP´si mi?

Facebook Twitter Linked-in

AKP, Washington tarafından oluşturulan ve Türkiye´nin de dâhil olduğu yirmiyi aşkın İslam ülkesinin sınırlarını, siyasi, iktisadi, dini ve sosyal yapılarını değiştirme ve dönüştürme hedefi taşıyan Büyük Ortadoğu Projesi´nin ?stratejik ? bir ürünüdür. AKP, bu proje kapsamında İslam dünyasının kalbine, ABD´yi yöneten ve büyük çoğunluğu Yahudi kökenli olan Neo-conlar(Yeni Muhafazakârlar) tarafından saplanmış Haçlı/Yahudi hançeridir. Çünkü Türk Dünyası´nın olduğu gibi, İslam Dünyası´nın da siyasi noktada merkezi Türkiye´dir. Türkiye´nin bu siyasi konumu ve gücü, Türk milletinin sahip olduğu tarihi mirastan gelmektedir. Türkiye´nin sahip olduğu bu özelliğin bilincinde olan Neo-conlar, AKP´den önce belli bir ölçüde de olsa milli bir çizgide kullanılan bu konum ve gücü, AKP aracılığıyla ABD´nin dünya imparatorluğuna giden yolda kendi hedefleri için kullandıkları bir konuma oturttular. 

 Kendi ifadeleri olan, ?Amerikan değerlerini? dünyaya yaymak için ABD´nin siyasi, iktisadi ve askeri gücünün etkili şekilde kullanımını ve bunun içinde agresif bir dış politikanın izlenilmesi ve ABD´ye yönelen tehditlere sert şekilde karşı konulmasını savunan Neo-conlar, hedefleri için taşıma su ile değirmen döndürmeyi tercih etmişlerdir. Bu taşıma su, kimi zaman ABD´ye yönelik bir tehdit olduğu lanse edilerek oluşturulan terör gibi suni sorunlar olduğu gibi, kimi zaman da ABD´nin dünya imparatorluğunun bir parçası olmasını hedefledikleri ülkelerde yönetime getirilen kendilerine bağlı iktidarlardır. Türkiye, Neo-conlara bağlı iktidarlar hedefinin başarıya ulaştığı ülkelerden biridir. Yani AKP iktidarı, ABD´nin Türkiye´de ki gölgesidir. AKP´nin ilk kez iktidar olduğu 2002´den bu tarafa Türkiye´de yaşanan siyasi, iktisadi ve sosyal gayrı millî dönüşüm, AKP´nin BOP uydusu bir Türkiye kurma yolunda ki bugüne kadar sağladığı başarının bir göstergesidir. AKP´nin bugünlerde buzdolabına koymuş olduğu çözüm süreci ise, Neo-conların sadece Türkiye´de değil, Ortadoğu´da ki hedeflerine de hitap eden bir süreçtir. Bu noktada, bazıları çözüm sürecinin terör sorununa yönelik icra edildiğini, terör sorununun da Türkiye´nin iç meselesi olduğunu söyleyebilir. Evet, terör sorunu Türkiye´nin iç meselesidir. Ancak, Batı dünyasının 1800´lerden itibaren sözde Kürt sorunu ile bizi karşı karşıya bırakması ve aynı Batının cumhuriyet sonrasında PKK terörü üzerinden sözde Kürt sorununu Türkiye´ye kabul ettirmek istediği gerçeği, terör sorununun Türkiye´nin dış patentli bir iç sorunu olduğunu göstermektedir. Kaldı ki Türkiye ve Ortadoğu Neo-con ABD´sinin dış sorunu, yani dış hedefidir!

 7 Haziran´dan bu tarafa, öz evladı olan HDP´ye üvey evlat muamelesi yapan AKP iktidarının, HDP´nin seçim barajını aşmasına vesile olmasına ve yeniden başlayan PKK terörüne rağmen çözüm sürecini musalla taşına koyup cenaze namazını kılmak yerine çürümemesi için buzdolabına koyması, Neo-conların ön gördüğü agresif ABD dış politikasını Ortadoğu coğrafyasında temsil etmesi ile alakalıdır. Dikkat edilirse AKP iktidarı; PKK´nın siyasi uzantısı HDP´ye keskin bir u dönüşü ile katı bir karşıt kesilmesine rağmen, PKK terör örgütünün elebaşı Öcalan hakkında olumsuz bir tek kelâm etmemektedir. Bunun sebebi,  ABD´nin, BOP ihalesinde aslan payını AKP´ye vermesidir. O aslan payı, dört ayaklı sözde Kürdistan´ın inşaasıdır ve sözde Kürdistan´a giden yolda terörist başı Öcalan´ın sahip olduğu rol AKP´yi Öcalan´a bağımlı kılmaktadır. AKP, vaktiyle İmralı´da terörist başı sıfatlı bir mahkûm olan Öcalan´a yaptığı, kudretli bir siyasi lider makyajının bozulmamasına bunun için özen göstermektedir. Ayrıca, AKP´nin yanlış ve tehlikeli kimliğe sahip olan basiretsiz Suriye politikası ve bu politikada ki ısrarı, yine Neo-conların agresif dış politika anlayışının bir yansımasıdır. Bunlarla birlikte, AKP cenahının başkanlık sisteminde ısrar etmesinin temel sebeplerinden biri de, AKP´nin aldığı küresel ihalenin hedefe ulaşmasında, yani sözde Kürdistan´ın kurulması noktasında başkanlık sisteminin Türkiye´yi tam anlamıyla kıvama getirecek olmasıdır.

 Bütün bunlar, 1 Kasım seçimleri ile alakalı bir gerçeğe de ışık tutmaktadır. O gerçekte şudur; Türkiye, 1 Kasım´da sadece ülkeyi yönetecek iktidarı seçmeyecek. Topraklarının bütünlüğünü de oylayacak. 1 Kasım´da milli iradenin vereceği karar, Türkiye ile birlikte Ortadoğu´nun da kaderini belirleyecek. 1919 Mayıs´ının 19´unda Mustafa Kemal Paşa´nın Samsun´da başlattığı süreç, Türk milletinin Batı emperyalizminin ocağına incir ağacı dikmesiyle sonuçlandı ve Milli Mücadele batı sömürgesi olan doğunun mazlum halklarına ilham oldu. 1960´lardan itibaren Başbuğ Türkeş´in başlattığı mücadele, Atatürk´ün cumhuriyetini Sovyet emperyalizminin yutmasından kurtardı ve Sovyetlerin çökmesine, bu devletin pençesindeki ülkelerin kurtuluşuna vesile oldu. AKP ve AKP´nin aldığı küresel ihalede yardımcı unsur olarak çalışan diğer partilere karşı MHP´ye 1 Kasım´da verilecek destek, Türk milletinin bu seferde ABD emperyalizmine tokat atmasına vesile olacaktır. Çünkü siyaset sahnesinin perde arkasında, MHP, Devlet Bahçeli´nin çözüm bloğu olarak ifade ettiği AKP, CHP, HDP´nin arkasında bulunan ve bu partileri çözüm bloğu haline getiren küresel güçlere, yeminli ve tarihi Türk ve Müslüman düşmanlarına karşı mücadele vermektedir. Neo-conların ABD´sinin ve o ABD´nin AKP´sinin, Türk ve Müslüman coğrafyasında taşeronluğunu yaptığı küresel ihaleyi fesh edecek olan Bozkurtların MHP´si, Türk milletine sunulmuş en büyük seçim vaadidir. Velhasıl; Türkiye´de ki bütün iktidarların tek alternatifi olan MHP, Türk milletinin tek ve gelinen noktada son şansıdır. Takdir yüce Türk milletinindir: Neo-conların AKP´si mi yoksa Bozkurtların MHP´si mi?




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —