Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Muharrem Günay Sıddıkoğlu


1-BİZ SADECE ALLAH RIZASI İÇİN KURBAN KESERİZ

İnsan kurban kesmekle İbrahim aleyhi´sselâm gibi Allah´a ve O´nun emirlerine sadakatini, gerekirse O´nun rızasını kazanmak için her fedakârlığa katlanacağın, İsmail aleyhisselam gibi Allah´a teslimiyetini göstermiş olur.


Kurban, Yüce Allah´ın rahmetine yaklaşmak için ibadet niyeti ile kesilen özel Hayvandır.

Bir hayvanın kurban olabilmesi için;

1-     Allah rızası için kesilmiş olması

2-     İslâmi usullere göre alınması, kurban olacak hayvandaki özellikleri taşıması ve İslâmi usullere göre kesilmiş gerekir.

Kurban bayramının ilk üç gününde Allah rızası için kesilen kurbana uhdiyye denir. Kurban kesme zamanı bayram namazını kıldıktan sonra uhdiyye (kuşluk) vaktinde başlandığından kesilen kurbanlara uhdiyye kurbanı adı verilmiştir. Bu zamanda kılınan nafile namaza da duha namazı denir. İmamı Şafiye göre bayramın dördüncü günü güneş batıncaya kadar da kurban kesilebilir.

Hanefi mezhebine göre kurbanlar gündüz vaktinde kesilir. Gece vakti kurban kesmek tenzihen (helale yakın) mekruhtur. (Ö.N. Bilmen, Büyük İslam İlmihali)

Aslında dinimizdeki bütün ibadetlerin Allah katında kabul görmesi için sıfr Allah rızası için yapılmış olması ve kuralına uygun bir şekilde işlenmiş olması gerekir. Allah rızası için yapılmayan, gösteriş ve şirk içeren ve kuralına uyulmadan yapılan ibadetlerin kabul olması mümkün değildir.

  İnsan kurban kesmekle İbrahim aleyhi´sselâm gibi Allah´a ve O´nun emirlerine sadakatini, gerekirse O´nun rızasını kazanmak için her fedakârlığa katlanacağın, İsmail aleyhisselam gibi Allah´a teslimiyetini göstermiş olur.  

Allah´ın rızasını kazanmak için yapılan her şeyde esas olan iyi niyettir. Kurbanda da böyledir, iyi niyet ve ihlâs esastır. Bakınız bu konuda Kur´an-ı Kerîm´de şöyle buyuruluyor :

Gul İnne salâti ve nüsiki vemahyâye vememâti lillâhi  rabbil âlemin. De ki: ?Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm, hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.?(En´am 162).

Hacc suresinde de bu duruma dikkat çekilerek şöyle buyrulur:

?len yenâlallâhe lühûmuhâ velâ dimâühâ velâkin yenâlühü ttegvâ minküm?? "Onların (kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah´a ulaşır. Fakat O´na sadece sizin takvanız ulaşır." (Hacc, 37.)

Kevser suresinde geçen ?Fesalli lirabbike venhar,  (Başkası için değil sadece)  Rabbın için namaz kıl ve (kurban) kes? emri de başta namaz ve kurban olmak üzere bütün ibadetlerin gösterişten ve şirkten uzak olarak sadece Allah rozasını kazanmak amacıyla yapılmasının önemine dikkat çeker.

Esasen Allah Teâlâ ancak takva sahiplerinin yapmış oldukları ibadetleri kabul eder. Nitekim Hz. Âdem´in iki oğlunun kesmiş oldukları kurbandan sadece Hâbil´in kurbanı kabul görmüş, Kâbil´in kurbanı Allah tarafından kabul edilmemiştir. Bu durum yüce kitabımızda şöyle anlatılır:

(Resûlüm!) Onlara Âdem´in iki oğlunun gerçek haberini oku: Hani ikisi birer kurban sunmuşlardı (Hâbil koç, Kâbil ekin sunmuştu) da onlardan birinin (Hâbil´in)ki kabul olunmuş, diğerinin ki kabul olunmamıştı. O (kurbanı kabul olunmayan Kâbil, bu durumu kıskanarak kardeşine): ?Seni mutlaka öldüreceğim.? demişti. (Hâbil de): ?Allah, ancak kendisinin emrine uyan/ karşı gelmekten sakınanlardan/takva sahiplerinden (kurbanı) kabul eder.? demişti. ?Andolsun ki beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah´tan korkarım.? (Mâide, 27-28)        

2-KABİL´İN KURBANI NİÇİN KABUL EDİLMEDİ?

Âdemin oğulları Rablerine bir kurban takdim etmişler, birinin sunduğu kurban kabul edilmiş, ötekisininki ise kabul edilmemişti. Çünkü birisi ihsan ehliydi. Hz. Hâbil Allah´ı görüyormuşçasına bir hayat yaşıyor, O´nun verdiği nimetleri yine O´nun emrettiği şekilde kullanmanın bilincine ermiş; O´na kulluk şu­uru içindeydi. Malının en güzelini, en çok sevdiği koçunu Allah´a lâyık görmüş ve kurban etmiş, ötekisi de en değersizini kurban etmişti. Habil mülkün gerçek sahibinin Allah olduğunun bilin­cinde olarak kurbanda bulunmuş, en iyisini sunmuştu. Kabil ise mülkü kendisinin zannederek, mülkün sa­hibine karşı bir güvensizlik duygusu içinde, malının en kötüsünün seçerek kurban takdim etmişti. Onun içindir ki görünüşte birbirine benzeyen ama niyet olarak birbirinden çok farklı olan bu amelden birisini kabul eden Allah, ötekisini ka­bul etmemişti. Doğal olarak kurbanının kabul edilmeyişini gören Kabil´in hemen hatasını anlayıp tövbe etmesi gerekirken öyle yapmamış kardeşini kıskanmış haset etmiştir. Yâni Allah´ın takdi­rine karşı gelmiş ve tıpkı Allah´ın emrine kafa tutan, Âdem´e secde etmeyen şeytan gibi asilerden olmuştur.. Evet, bildiğimiz kadarıyla tarihte ilk hasit-haset eden şeytandır, ikincisi de Kabil´dir.

Hz Adem, 1 kız 1 erkek doğan ikiz çocuklarını çaprazlama evlendiriyordu. Yani bir sonraki kardeşiyle. Böylece ikiz kardeşleriyle evlenmemiş oluyorlardı. Bu düzende, Kâbil´in ikiz kardeşi olan İklimya ile Hâbil evlenecekti. Fakat Kâbil bu duruma itiraz etti. İklimya ile kendisi evlenmek istiyordu. Bu yüzden babasına isyan etti. Baba olmanın yanında bir de peygamber olan Hz Âdem, kendisine başkaldırılınca hakemliği Yüce Allah´a bırakmayı teklif etti evlatlarına. Mâdem ki kendi görüşü kabul görmüyordu, o halde yapılacak şey Allah´a kurban sunmalarıydı. Kimin kurbanı kabul olunursa İklimya ile o evlenecekti. Teklif, her iki evlat tarafından da kabul edildi.

O zamanlar kurban, mutlaka bir hayvanın boğazlanması şeklinde değil de, çok sevdiği bir şeyden fedâkarlık yapıp onu Allah´a sunmak üzere bir dağın tepesine bırakmak şeklindeydi. Ertesi gün gelip bakarlar, kimin kurbanı yok olduysa, o kurbanın gökyüzüne kaldırıldığına ve kabul olduğuna inanılırdı. Kabil ziraatçi, Habil ise hayvancılıkla uğraştığı için her ikisi de kendilerine uygun kurbanlar sundular. Hâbil, kurban olması için en güzel koçu süsleyip getirdi. Kâbil ise çürük meyveleri seçmişti.  Sonuçta Kabil´in kurbanı kabul edilmemiş, malınım en güzelini seçen Habil´in kurbanı kabul edilmişti.

Bu durumda iyice deliren Kâbil, peygamber babasından sonra Allahü Teâlâ´nın da hakemliğine râzı olmadı ve kardeşini öldürmeye karar verdi.

 Kardeşini kıskanan Kabil Habil´e; ?Andolsun ki seni öldüreceğim? der. Kardeşi ona sorar: Beni niye öldüreceksin? O der ki senin kurbanın kabul edildi, benimki kabul edilmedi. Bu­nun üzerine Habil der ki, Allah ancak muttakilerin (Allah´tan sakınanların ve Allah´a olan sevgilerinden dolayı), kendisine karşı kullu­ğunun bilincinde olanların kurbanını kabul eder. Yâni bu konuda be­nim bir suçum yoktur, yetkim de yoktur. Sen bunu kendin istedin, ken­din hak ettin. Bu konuda beni suçlayacağına tövbe istiğfar et. Allah tövbeleri kabul edendir, tevvâbürrahimdir.

 Görülüyor ki, kurban kesenlerden birisinin kurbanı iyi niyeti ve Allah´tan sakınması ve O´nun rızasını kazanmak düşüncesi sebebiyle kurbanını sunduğu için kabul görmüş, diğerinin ise kötü niyeti sebebiyle kurbanı kabul edilmemiştir.

Sevgili Peygamberimiz de bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Âmellerin kıymeti ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur." (Buhari, Bed´ü´I-Vahy, 1.) Bunun içindir ki kesilecek kurbanlarda sadece Allah rızasını gözetmek ve kurbanı İslâmi usullere göre kesmek ve etini yine İslami usullere göre dağıtmak gerekir.

3-KİMLER KURBAN KESER

Kurban bayramında ibadet niyetiyle kurban kesmek, hür, mukim (yolcu olmayan), Müslim ve zengin kimseye vaciptir. Temel ihtiyaçlarından ve borcundan başka 20 miskal (80.18 gr.) altın veya bunun değerinde para veya eşyaya sahip olan kişi dinen zengindir; kurban kesmesi gerekir.

Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer seferde bulunduklarında kurban kesmemişlerdir. Şayet seferde olan kimse kurban kesmek isterse, kurban kendisine vacip olduğu için değil, nafile olarak kesebilir, kesmediği takdirde sorumlu olmaz.

İmam A´zam Ebû Hanife ile Ebû Yusuf´a göre kurbanın vacip olmasında akıl ve erginlik çağına gelmiş olma şart değildir. Yani zengin olan çocuğun ve delinin mallarından babaları veya vasileri kurban keserler. İmam Muhammed ile İmam Zufer´e göre kurbanın vacip olması için akıl ve erginlik çağına gelmiş olma şarttır. Bu itibarla zengin olan çocuklarla deli olanların mallarından kurban kesilmez. (Kâsânî, Bedayiu´s-Sanayî, c. V, s. 64, Beyrut, 1974. ) Fetva da bu görüşe göredir, yani zengin de olsalar çocuklarla delilerin kurban kesmesi gerekmez.( İbn Âbidin, Reddü´I-Muhtar, c. V, s. 309. Ayrıca bak. Ö.Nasuhi Bilmen Büyük İslam İlmihali, Kurban ve Av Kitabı, sayfa:415)

Ailede Bir Kişinin Kurban Kesmesi Yeterli mi? Yoksa Tüm Aile Fertlerinin Kurban Kesmesi Gerekir mi?

İslâm dininde; ailede "mal birliği" değil, "mal ayrılığı" prensibi vardır. Yani bir aile içinde de olsa, herkesin malı, kendisine aittir. Bir kimse, babasının, eşinin veya oğlunun servetiyle zengin sayılamaz. Baba fakir olduğu halde oğlu; koca fakir olduğu halde karısı zengin olabilir. Bu bakımdan, aile içinde, diğer şartlarla beraber kimler dinen zengin sayılırsa, sâdece onlar kurban kesmekle yükümlü olurlar. Hepsi zengin sayılırsa, her birinin, ayrı ayrı kurban kesmesi gerekir. Aile içinde zengin sayılan kimse yoksa hiç biri kurban kesmekle yükümlü olmaz.

4-KURBAN KESMENİN VACİP OLDUĞUNA DAİR DELİLLER ŞUNLARDIR:

 1. Kevser suresinde geçen ?Rabbin için namaz kıl ve kurban kes?  ayet-i kerimesi kurbanın vacip olduğunu göstermektedir. Nitekim bu ayetin tefsiri sadedinde Hz. Enes b. Malik´ten şöyle rivayet edilmiştir: ?Hz. Peygamber ilk zamanlar önce kurban keser, sonra da namaz kılardı. Daha sonra (Kevser suresindeki bu ayetle) önce namaz kılmak, sonra da kurban kesmekle emrolundu. İmam Katade´den de bu ayetin kurbanla ilgili olduğu rivayet edilmiştir.

2. Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ?Gücü olduğu halde kurban kesmeyen bizim mescidimize yaklaşmasın?  sözü de gücü yettiği halde kurban kesmeyenin Müslümanlarla birlikte bayram namazına da katılmamasını ihtar etmek suretiyle yine kurbanın vacip olduğuna işaret etmektedir.

3. Yine Hz. Peygamber Efendimiz ?Biz namaz kılmadan önce kurbanını kesen kişi kurbanını iade etsin??  buyurmuştur. Hz. Peygamberin namazdan önce kurban kesenin kurbanını iade etmesini emretmesi, kurbanın vacip olduğunu göstermektedir.

4. Ayrıca İbn-i Ömer (r.a.) şöyle buyurmaktadır: ?Hz. Peygamber Medine´de kaldığı on yıl boyunca (her sene) Kurban kesmiştir?

Kurban kesmekle ilgili emrin bulunduğu ayet-i kerime ile kurban kesmeyeni şiddetle kınayan hadislerden; özellikle de Hz. Peygamberin on yıl boyunca kurbanı hiç terk etmemiş olmasından kurbanın vacip olduğu hükmü çıkmaktadır.....

 

Devam edecek

21.3°