Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

İhsan Yelken


12 EYLÜL 1980

Kenan Evren'in kafası kin ve fesat dolu, tam bir ülkücü düşmanlığı beslediği ve her fırsatla gösterdiği belli oluyordu.


12 Eylül 1980 Darbesi Türk Tarihinde kara bir leke olarak yerini aldı. Bundan 42 yıl önce Milli Güvenlik Konseyi adıyla İhtilal yapan beş Paşa, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını rafa kaldırıp idareyi tamamen ele almıştı.

   650 bin kişi göz altına alındı. 230 bin kişi Askeri Mahkemede yargılandı. Bir milyon 683 bin kişi fişlendi. 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı. Yargılama sonucunda 517 idam kararı verildi ve bunun 50 tanesi gerçekleşti.

   Türkiye'nin en karanlık ve zor geçen 1978- 12 Eylül 1980 dönemidir. Bu dönemde TBMM Cumhurbaşkanını seçemedi. Türkiye siyasi, ekonomik krize girdi. Yurdumuzun her tarafını terör ve anarşi sarmış durumdaydı.  Yurt sathında günde 15-20 vatandaşımız hayatını kaybediyor, faili meçhul cinayetleri artıyordu. Yurdumuz adeta bir cenaze evine dönmüştü. Her tarafta ağıt, gözyaşı ve yas vardı. Kimse kendisini güvende hissetmiyor, geleceğe hep şüphe ile bakılıyordu. Sadece bu dönem 3400 vatandaşımız hayatını kaybetmişti.

   Yurdumuzun, bu dönemde her tarafını anarşi ve terör sarmış, vatandaşlar ne yapacağını bilemez durumdaydı. Terörü, anarşiyi, ve her türlü cinayetleri durdurup güven ortamını sağlayacak sadece Türk Silahlı Kuvvetleri vardı. Millet tüm ümidini TSK'ne bağlamıştı. Fakat Kenan Evren, 'İhtilal şartları olgunlaşsın, biraz daha terör ve anarşi yıksın, yaksın, insanlar ölsün ki, sonunda bizi suçlamasınlar' diye utanmadan pişkin pişkin bekliyordu. Vatandaş tamamen bunalmış, gözlerini TSK'ne çevirmiş, 'Haydi daha ne duruyorsun?' diye adeta yalvarıyordu.

   Halbuki 1977'de 1 Mayıs kutlamaları, Marmara Oteline sıkılan kurşunlar, 1978'de Kahramanmaraş, 1980'de Çorum'da yapılan katliamlar günlerce sürerek Kenan Evren Dikta Cunta İdaresine ihtilal fırsatı vermişti, ama ne acı ki,  onlar daha fazla insanların ölmesini beklemişlerdi.

   Gür ses 12 Eylül 1980 sabahı geldi. Kenan Evren Başkanlığında, Türk Silahlı Kuvvetleri Emir Komuta Zinciri ile idareye el koydu. Yurt sathında anarşi, terör, cinayetler ve her türlü kaçakçılık bıçak keser gibi, bitti yok oldu.

   Sıkı Yönetimi ilan ederek sokağa çıkma yasağı getirildi. Tüm siyasi partiler kapatıldı. Parti Genel Başkanları, sürgüne gönderildi. Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki tüm dernekler kapatıldı. Siyasi partilerin tüm il ve İlçe başkanlarının evleri didik didik edildi, suç aleti arandı. İl ve İlçede ağırlığı olan kişilerin evleri arandı, bazıları gözaltına alındı...

   ABD Başkanının, "Bizim çocuklar başardı" diye övündüğü Kenan Evren Cunta İdaresi hep sol gösterdi sağa vurdu. MHP İl ve İlçe Başkanları ve Ülkücü teşkilatlarının başkanlarını gözaltına aldılar. Hepsine akıla gelmedik usullerle eziyet edildi. MHP İl ve İlçe başkanlarına yıllarca işkence edildi, sakat kalanlar oldu, aileleri perişan oldular. Haksız yere yıllarca içeride tutuldu.

   'MHP ve Ülkücü Teşkilatları Davası' başladı. Bu dava, Alparslan Türkeş dahil millet vekilleri, tüm ülkede MHP İl ve İlçe başkanları ile Ülkücü Teşkilatlarının başkanları ve ileri gelen İl ve İlçede MHP'li ve Ülkücüleri kapsamaktaydı. Toplam 587 sanıklı büyük dava 5.5 yıl sürdü. Mahkeme netice olarak 517 tane idam cezası verdi ve bunun 50 tanesi infaz edildi. Bu aşamada 9 Yiğidimizi sehpaya kurban verdik...

   17 yaşındaki Erdal Eren de idama mahkum oldu. Yaşı küçük diye Yargıtay iki kez hükmü bozdu ama Milli Güvenlik Konseyi’nce yaşı büyütülüp onaylanarak 13 Aralık 1980 günü Ulucanlar cezaevinde infaz edildi. Yaşı küçük denmesine Kenan Evren, "Asmayalım da besleyelim mi?" diye cevap vermesi kafalarındaki karanlık düşünceleri yeterince ifşa ediyordu.

Solcu Necdet Adalı 8 Mayıs günü idam edildi. Peşine Ülkücü şehit Mustafa Pehlivanoğlu sıradaydı ama yargılamanın adil olmadığı belliydi. Olayda silah kullanmadığı haberleri üzerine infaz hükmünün bozulması girişimleri vardı. Fakat Kenan Evren engelledi. "Bana da öyle bilgi geldi, ama çok geç, infazdan dönemeyiz" diyerek infazı yaptırdı. Mahkeme hakimi Ali Fahir Kayacan, yıllar sonra yazdığı hatıralarında, ülkücü şehit Mustafa Pehlivanoğlu için, Kenan Evren'in "Adaletli olsun diye bir sağdan bir soldan astık" dediğini yazıyordu. Kenan Evren'in

Kafası kin ve fesat dolu, tam bir ülkücü düşmanlığı beslediği ve her fırsatla gösterdiği belli oluyordu.

   İki yıl Mamak Cezaevinde yatan Rahmetli Mustafa Pehlivanoğlu, yine aynı davadan yatan ülkücü şehit İsa Armağan ile cezaevinden kaçtı. Amaçları yurt dışına çıkmaktı. Fakat Sıkı Yönetim ilan edildiğinden, yurt dışına çıkamadılar ve 18 Ağustos 1980 günü Kütahya'da bir bağ evinde yakalandılar.

   Yıllar sonra Ülkücü şehit Mustafa Pehlivanoğlu, başbakan iken Recep Tayip Erdoğan'ın kürsüden okuduğu son mektubunda, "Zafer her zaman Allah'a inananlarındır" diye yazıyordu. Ruhun şad olsun, rahat uyu şehidim...

   İşte böyle, hak, hukuk, adalet aramayan Kenan Evren, Kiminin yaşını büyüterek, "Asmayalım da besleyelim mi?" diye idam ediyor, kiminin hakkını gasp ederek, "Geç oldu, idamdan dönemeyiz" diye şehidin hakkını kullanmasına bile sabır ve tahammül gösteremiyordu.

   Evren ve diğer Cunta İdarecileri Anayasaya geçici bir 15. madde ilave ederek, ömür boyu yargılamadan kurtulup, dokunulmazlık kazanmak istediler. Böylece yargılama yollarını kapatmış oluyorlardı.

   Fakat Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağına dair bu geçici 15. Madde 12 Eylül 2010 tarihindeki referandumda Anayasadan çıkarıldı. Böylelikle Kenan Evren ve arkadaşlarının yargılanmasının önü açılmış oldu.

   Bunun üzerine darbenin sorumluları ile bu kişilerin emir ve talimatlarını uygulayanlar hakkında binlerce suç duyurusunda bulunuldu. Yurt sathında zarar gören, eziyet çeken vatandaşlar maddi ve manevi tazminat davaları açıyorlardı.

   Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya, sağlık nedeniyle duruşmalara katılmadılar ve video konferans sistemi ile yaptıkları savunmada suçlarını kabul etmediler. Mahkeme 18 Haziran 2014'te Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'yı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Dosya Yargıtay’da iken, Evren 10 Mayıs 2015'te 98 yaşında, Şahinkaya 9 Temmuz 2015'te 90 yaşında ölmeleri ile beraber davaların hepsi düştü...

   Samimi olarak itiraf edeyim ki, hiç bir can ve mal güvenliğinin olmadığı o günlerin bitmesi için bir an önce Ordu'nun idareye el koymasını isteyenlerden biriydim. Sonradan herkes demokrasi havarisi kesiliyor, 12 Eylül darbesine atıyor, tutuyor, hakaretler ediyor. O günleri yaşamamış gibi yiğitlik taslıyor. Elbette darbeler haklı gösterilemez, teşvik edilemez. Darbe her an ölüm getiren bir olaydır. Darbe ile milletin yüzü gülmez, geri kalmışlıktan kurtuluş olmaz. Lanet olsun tüm darbelere... Alparslan Türkeş, "En kötü demokrasi, en iyi darbe idaresinden daha iyidir" diye boşa mı söylemişti? Rahmetle anıyorum...

   Yeniden görüşme dileği ile...

    İHSAN YELKEN

25.1°