2021 Yılı’nı sevdiydim.
‘İstiklâl Marşı’ yılı kabul edildiydi.
‘Yunus Emre ve Türkçe’ yılı kabul edildiydi.
Heyecanlandıydım. Umutlandıydım.
Yeterince değerlendiremediğimize üzüldüm.
*
Bir mecliste, adamın biri, Ahmet Haşim’i “Bağdatlıdır, Araptır” diye çekiştirmiş.
Süleyman Nazif, yalvarırcasına O’nun sözünü kesmiş:
-“Aman! Bağdat’ı kaybettik bari Hâşim’e kıymayalım.”
*
Hâşim, ‘MERDİVEN’ şiiriyle tanınmış şairimizdir. Hani şu, hayatı merdivene benzeten şiir var ya.
‘Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden.’ dizesiyle başlar.
Hayat Merdiveni’nden iniş yoktur. Ötesi ölüm.
Süleyman Nazif ise, KAR BİRGÜN makalesinin yazarıdır. Daüssıla şiirinin şairidir.
Demek o ki, değerli şahsiyetlerdir her ikisi de…
*
Hayat, yılların sayısına göre değil, bilincin derinliğine göre yaşanır.
37 yıl ancak yaşayabilen Ömer SEYFETTİN, önemli eserler bırakmıştı.
M. Kemal ATATÜRK de 57 yıl ancak yaşayabilmişti.
Memleketimiz için neler yaptı? Neler yapmadı ki…
*
Kanuni zamanıdır. Bir at yükü suya çok miktar akçe ödeniyordu. Mimar Sinan, günlerce İstanbul çevresini inceler. Suları bir yerde toplar. Topladığı yerden dağıtımını yani taksimini yapar. O yere ‘Taksim’, ‘Taksim Meydanı’ denir ya. Süleymaniye’deki meydan çeşmesinden Sinan’ın evine su akıtılır. Kanuni vefat etmiştir. Sinan 99 yaşında, yapayalnızdır.
Kapısı çalınır. Gelen, Topkapı Sarayının postacısıdır. Divana çağırıldığı bildirilir. Divana gider. Divan durur.
Hangi hakla evinde su bulundurulduğu sorulur. Hizmetine karşılık Kanuni tarafından evine su verildiğini söyler. Ferman/Belge isterler. Sinan şu cevabı verir: ”Ben o zaman Cihan Padişahından ferman istemekten hicap etmiştim. ...” Uzun uzun tartışılır. Su kesilir. 100 yaşındadır. Yatağa düşer. Ölmek üzeredir. Bir bezi suya batırıp da dudağına çalmak isterler. Musluktan su akmıyor gayri. Olsun. Ölüm döşeğinde oradakilere şöyle diyebilmektedir: “
"Biz hizmetimizi dünyada bir bardak suya satacak kadar menfaat düşkünü değiliz. …"
"Hey gidi dünya hey. İstanbul'u suya kavuşturan Sinan, susuz evde vefat ediyor.
*
“Beraber ağlamaktaki tatlılık kadar hiçbir şey kalpleri birbirine bağlayamaz.” diyordu J. J. Rousseau.
-Kendimizi, ancak etrafımızdakileri iyileştirerek tam iyileştirebiliriz.
-“Kelin ölüsüne sırma saç, körün ölüsüne de iğreti göz takan sahtekârlardan değilim.” diyordu Peyami SAFA.
“İyiliğinize inanılmasını istiyorsanız ondan hiç bahsetmeyin.” diyordu Balzac.
“Ben erdemden başka zenginlik tanımıyorum.” demez miydi İbn-i Sina.
*
“BA’DE HARAB ÜL BASRA.”/Basra harâp olduktan sonra gerisinin ne önemi var?
Değerlerimizin değerini bilelim. 2022 yılını bari iyi değerlendirelim.