Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

Abdullah Ergun


EBU ZER-İ GIFARİ ?DEN TAYYİP ERDOĞAN´A MEKTUP

Referandum sonucunun EVET olarak tecelli etmesiyle Türkiye´de yeni bir dönem başlayacak ve tek adam eleştirilerine maruz kalan tasarı aslında bir saltanata son verecek.


15 yıl aradan sonra kanser hastalarına müjdeler veren Erdoğan, son zamanlarda çelişkili tavırları ve geliştirdiği yalpalarla adeta referandum sonucunun ?Hayırlar? getirmesi uğrunda komik çabalar sergiliyor. Ancak bu gün ben komikliklerden değil de acınacak dramatik hezeyanlardan bahsetmek istiyorum. Tatlı tebessümleri umarım milletimiz, 17 Nisan itibariyle el aleme gösterecek ve arzuladığı milli idareye ulaşmak uğrunda gösterdiği iradenin huzurlu gülümsemesini yüzlerde taşıyacak.

Referandum sonucunun EVET olarak tecelli etmesiyle Türkiye´de yeni bir dönem başlayacak ve tek adam eleştirilerine maruz kalan tasarı aslında bir saltanata son verecek. Hem de öyle bir saltanat ki, milli yeminimizin ve töremizin belgesi olan Anayasayı hiçe sayan ve 15 yıldır milletin başına musallat olan ve bir zamanların istibdat devrini dahi mumla aratan bir mülevves saltanat.

Öyle bir saltanat ki, yönetenlerin mal varlıklarını devlet sırrı kapsamına alıp sorgulatmayan, her türlü milli ve manevi değeri istismar edip varlığını sürdürmek için baskı aracı olarak kullanan, Avrupa Birliği ile Katolik nikahı kıyıp seçim arifelerinde AB ye kafa tutar görünen, kızını partiye yönetici yapıp damadı önce vekil sonra da bakan yapan, tüm akraba ve eş dostu türlü türlü makam ve mevkilere yerleştiren, komşu devletlerle tarihi barış alışkanlıklarını bozup ülkeyi savaşların eşiğine getiren, tüm Cumhuriyet kazanımlarını yabancılara peşkeş çekip ülkeyi ekonomik felakete sürükleyip adına istikrar deme yüzsüzlüğünü gösteren, her dediği dedik, her çaldığı düdük olan bir kirli saltanat?

Bu saltanatın çöküş günü olacak olan tarih yani 16 Nisan yaklaştıkça tezlerin havada kuş avlamaya çıkıp da antitezlerin gökte kuş arayanların ayaklarına takılan yerlerdeki çukur misali insanı sendelettiği bir ortam izliyoruz hep beraber.

Mevcut saltanat sisteminin banisi Erdoğan birkaç gün önce gençlere çok önemli açıklamalar yaptı. 15 Temmuz gecesi ile ilgili davaların hız kazanıp da 15 Temmuza dair bilinmeyenlerin ortaya belki de beklenenden daha erken çıkmaya başladığı bu günlerde gerçekten önemli sayılabilecek açıklamalar geldi. Erdoğan birçok bilgiyi sonradan edindiğini itiraf ederek bir örnek olay aktardı gençlere. 15 Temmuz gecesi Erdoğan´ın uçakla İstanbul´a getirilişini anlatan bazı yalakaların uçağının havalanmasını Peygamberimizin Miracına benzetmesi oldukça tepki ile karşılanmıştı. Meğer o "mübarek" uçağa Erdoğan binmeden önce darbeciler girmişler ve orada olmadığını anlayıp uzaklaşmışlar. Olayın bu kısmında Erdoğan bombayı patlatıyor ve diyor ki; Peygamberimizin Nur mağarasında Ebubekir Sıddık ile birlikte gizlendiğini, müşriklerin mağara ağzına kadar ulaştığını ama mağaranın girişinde bozulmamış bir örümcek ağını görünce mağarada olamayacağı kanaatine vardıklarını ve oradan uzaklaştıklarını anlatıp, o gece yaşadıklarını peygamberimizle özdeşleştirme çabasına giriyor.

Peygamberimizi örnek almak veya yaşantısından kendi yaşamımıza dair çıkarımlar yapmak kötü mü diye sorabilirsiniz. Elbette değil. Öncelikle bir düzeltme yapalım nur mağarası diye bir mağara yok. Anlatmaya çalıştığı mağara sevr mağarası. Nur dağı diye bir dağ var ama söz konusu hicret olayı ile bir alakası yok.

Peygamberimizi örnek aldığını iddia eden ve hayatının ona benzediğini iddia eden bir samimi Müslümanın öncelikle tüm yaşamını peygamberi bir yaşama çevirmesi gerekir. Oturması kalkması, yemesi içmesi, ibadet etmesi ve insanlara davranışları ile yani tüm yaşam felsefesi ile peygamberi örnek almalıdır. Mesela peygamberimiz en büyük fethi olan memleketi Mekke´yi fethettiğinde bile kendisine orada bir konut veya saray yaptırmamış Medine´deki fakir ve sade yaşamına dönmüştür. Oysa kendini peygamberimizle özdeşleştirmeye çalışan Erdoğan´ın Aksaray´ı 1000 odasıyla ve rekor maliyeti ile dillere destan olmuştur. Peygamberimiz halkın arasında yaşamını sürdürdüğü halde Erdoğan camiye bile büyük bir koruma ordusu ile girmektedir. Peygamberimiz kuru ekmek ve bazen süt ile karnını doyururken Erdoğan için hazırlanan sofraların maliyetleri dudak uçuklatmaktadır. Peygamberimiz birçok savaşı fiilen komuta ettiği halde Erdoğan mesela Fırat Kalkanı operasyonuna geri planda bile katılmamıştır. Peygamberimiz fetihlerle toprakları genişlettiği halde Erdoğan, Atatürk´ten yadigar olan sınırlarımızı koruyamamış ve Ege de bir çok ada ve kara parçasını kaybetmiş, Yunan işgaline engel olamamıştır. Peygamberimizin bir tek kıyafeti var iken , Erdoğan her renkte takım elbiseleri ile göz kamaştırmaktadır. Peygamberimiz hiç mal mülk edinmediği halde Erdoğan sayılı zenginler arasında anılmaktadır. Daha verilecek çok örnek olsa da Ebu Zer-i Gıfari´ye söz hakkı vermekle yetineceğim;

Ebu Zeri Gıfari peygamberimizin en sevdiği arkadaşlarındandır. Rivayete göre peygamberimize inanan üçüncü veya dördüncü mümindir. Ömrünü peygamberimize adamıştır. Emevi halifesi Muaviye bin Ebu Süfyan döneminde Muaviye´nin Bir saray yaptırdığını öğrenir. Sarayın adı ilginçtir; kasr-ı beyza yani Ak saray.

Ebu Zer, sarayın önlerine kadar gelip Muaviye´yi dışarı çağırır ve kendisine yıllar sonrasına yazıp, katlayıp, zarfladığı postayı doğrudan yüzüne okur ve der ki ey Muaviye; şayet bu sarayı kendi cebinden yaptırdıysan İSRAFTIR, yok eğer davletin parası ile yaptırdıysan HARAMDIR. 14 asır sonrasına nama yazılan mektubun cezasını Ebu Zer-i Gıfari canıyla öder. Ağır işkenceler ve sürgünler sonrasında zalim Muaviye tarafından katledilir.

Öyle peygamberlik ilan etmek falan kolay değildir beyim, artık peygamber gelmeyecek ama Ebu Zer´ler, Musab´lar,  Ebu Hanife´ler, Hallaç´lar Allah´ın izniyle kıyamete kadar var olacaklarıdır. Ve o samimi müminler, canlarını firavunlarla mücadele etmeye adayarak dünyevi saltanatları sultanlık sevdalılarının başlarına geçireceklerdir.

Yaşamını peygamberimize hakaret ederek geçiren saray sultanının anlattığı olayda da peygamberimizi küçük düşürmeye çalıştığı daha doğrusu peygamberimizi kullanarak kendini aklamaya çalıştığı aşikardır. 15 Temmuz gecesi köşe bucak saklanıp kaçan sözde başkomutan, bu korkaklığı dillenmeye başlayınca aklınca ?peygamberimizde saklandı ?demeye getiriyor. Bre densiz, bre cahil, peygamberimiz önce bütün müminleri burunları kanamadan hicret ettirdi en son kendisi şehirden ayrıldı. Senin gibi korkakça milleti tankın topun önüne atıp kendisi gizlenmedi. O mağarada Allah´ın emri ile gizlendi. O mağarada hani senin Türk diyemediğin şanlı milletin İstiklal Marşının ilk kelimesini söylemek için geceledi. O mağarada insanlığa çağ açıp çağ kapamayı öğretmek için konakladı. Senin müşriklerden satın aldığın  Fransız yapımı uçağın o kutlu mağara ile boy ölçüşemez.

Yoksa sen , Almanya´ya kaçış planları yaptın da bu planlar ortaya çıkacak diye endişe edip Almanya planlarını kutlu peygamberin Hicretine mi benzetme amacı güdüyorsun? Yoksa sen bu milleti geri zekalı yerine koyup bu milletin en sevgilisine hakaretler edip gene de oylarını almayı başarıyorum diyerek egonu mu tatmin etmeye çalışıyorsun? Yoksa sen avenenden seni peygamber hatta ilah ilan edenlerin gazına gelip ayaklarının yerden kesildiğini falan mı zannediyorsun?

Ey Erdoğan ve sözde müminleri, şu soruya cevap verin, şayet Paygamberimize karşı ashabından bazıları darbe girişiminde bulunsalardı peygamberimiz  ne yapardı? Saklanıp diğer arkadaşlarını mı ölüme gönderirdi, yoksa en önde kendisi mi dururdu?

Sadece devlet için , millet için, Cumhuriyet için değil,

Daima Millet, Erdoğan´a rağmen EVET !

 

26.6°