Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Muharrem Günay Sıddıkoğlu


EMEKLİ ASGARİ ÜCRETLİ VE MEMUR MAAŞLARDAKİ ADALETSİZLİK EN ÖNEMLİ BEKA SORUNUDUR.

2023 Temmuz ayında memur, emekli ve asgari ücretliye yapılan zamlar, özellikle emeklileri memnun etmemiş ve büyük bir infiale neden olmuştur.


Yanlıştan kısa sürede dönülmezse korkarım ki bunun faturası 31 Mart 2024’te yapılacak olan seçimlerde AKPARTİ’ye kesilecektir. Bu tepki maaşların azlığına veya çokluğuna değil adaletsiz bir şekilde uygulanmasınadır.

En düşük memur maaşının 22 bin liranın üzerine çıkmasıyla birlikte ülkede gelir dağılımında çok büyük bir adaletsizlik ortaya çıkmıştır.  Özellikle emeklilerin mağduriyeti çok büyüktür. Ortalama memur maaşının 25-30 bin bandında olduğunu düşünürsek bu mağduriyetin ne kadar büyük olduğu anlaşılacaktır.

Asgari ücretlinin de durumu hiç iç açıcı değildir. Çünkü mevcut asgari ücret en düşük memur maaşının yarısı kadardır. Emekli maaşlarının büyük bir bölümü ise asgari ücret altında kalacaktır.

Böyle bir uygulama değil Türkiye’de hangi ülkede olursa olsun, o devletin bekası için en büyük sorundur. Durup dururken ülkede böyle bir soruna sebep olmak ise akıl kârı değildir.

2022 Yılı SGK verilerine göre Türkiye’deki emekli sayısı 13.1 milyondur. Bu rakam EYT’den emekli olanlarla birlikte 16 milyonu aşmıştır. Yüne SGK verilerine göre bu sayıya her yıl 400 ila 500 bin kişi ilave olmaktadır. Yurdumuzda çalışan asgari ücretli sayısı ise 5 milyon 400 bin civarındadır. Emekli sayısı ile asgari ücretli sayısının toplamı ise 21 milyon 500 bin civarındadır. 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerinde 52.972.934 geçerli oy kullanılmıştır. Bu oyların yaklaşık olarak 31 milyonu emekliler ve asgari ücretliler tarafından kullanılmıştır. 

İslam’da devlet iki önemli temel üzerine kurulur. Bunlardan birincisi Allah’a iman, ikincisi adalettir. Yüce Allah’ın en güzel isimlerinden birisi olan “adl” kelimesi, “adaletli, adil” demek olup Allah mutlaka ve daima adil olarak hükmeden, kesinlikle zulmetmeyen adl’dir. 

Adalet; her şeyi düzenli ve dengeli yapmak, yerli yerinde davranmak, her şeyin hakkını vermektir. Adalet zulmün zıddıdır ve İslam’a göre en büyük zulüm adaletsizliktir. İslam dininde adalet: Dini, dili, ırkı, rengi, kültürü, mevkii ve bilgi farkı gözetmeden tüm insanlara insan olmaları yönünden eşit davranmak ve insanlara haklarını vermektir.

Peygamber Efendimiz (sav.): “Allah’tan korkun, adâletten ayrılmayın, yerle gök adâlet üzerine kurulmuştur” hadisi ile adaleti emretmiştir. Hz. Ali (r.a.) de adalete büyük bir önem vermiş ve “Devletin dini adalettir” buyurmuşlardır.

Cenâb-ı Hakk, yüce kitabımızda bizden her zaman adil olmamızı ve adaletle hükmetmemizi istemiş ve şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Allah için adaleti (hakkı) ayakta tutan (hâkimler), adalet timsâli şahitler olun. Bir kavme (Topluluğa) duyduğunuz kin sizi adaletten ayırmasın… “ (el-Mâide 5/ 8 )

“Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder…” (en-Nisâ 4/58)

“… Aralarında adâletle hükmet. Allah âdil olanları sever ” (el-Mâide 5/42).

“Ey Dâvud! Biz seni yeryüzünde halîfe yaptık. O halde insanlar arasında adâletle hükmet…” (en-Nisâ 4/58)

Hz. Âdem’den başlayarak gönderilmiş olan bütün peygamberler Allah’ın varlığını birliğini ve dinini îlan ederken aynı zamanda haksızlığa, adâletsizliğe, köleliğe ve zulme karşı çıkmışlar, zâlimlerin karşısında, mazlumların yanında olmuşlardır.

Bir devletin bekası, yani sonsuza dek yaşaması için mutlaka adil olması gerekir. Adaletsizlik en büyük beka sorunudur. Tarihte birçok devlet ve topluluk topsuzluk, tüfeksizlik, parasızlık yüzünden değil, adaletsizlik ve ahlaksızlık yüzünden yıkılmışlardır. Yüce kitabımız Kur’an’da da bu kavimlerden ve kıssalarından söz edilir. (Bak. Hud: 65-67; Neml:50-52; A’raf: 78; Hicr: 83-84; Şuara: 158-159 vb.) Anadolu’da kurulmuş olan nice büyük devletler ve imparatorluklar da adaletsizlik ve halka zulüm yaptıkları için tarih sahnesinden silinmişlerdir. Anadolu bu açıdan bir milletler medeniyetler mezarlığıdır

Bu konuda Muzaffer Özak şöyle diyor:

“Bir millet, şaref-i İslâm ile müşerref olmuş olsa dahi, eğer zulüm ve haksızlık yollarına sapar, zalime yardımcı olur ve ahlaksızlığı alkışlarsa, o millet mutlaka cezasını görür ve asla beka bulamaz. (yani yaşayamaz) Buna karşılık, kâfir bile olsa hak ve adaletle milletini sevk ve idare ederse, payidar olur. Çünkü birincisi kavlen yâni sözde Müslüman’dır. İkincisi ise fiilen yani icraatıyla Müslümandır. Bunun içindir ki, kavlen Müslüman olan yıkılır, fiilen Müslüman olan beka bulur.”(Özak, 1977, s. 274) 

Buna benzer sözleri Siyasetnamesinde ünlü Selçuklu veziri Nizamül Mülk söylemiştir:

“Bir melik (devlet başkanı) inkâr ve küfürle ayakta kalır, fakat adaletsizlikle ayakta kalamaz” (El Siyasetname)

Cenâb-ı Hakk’ın kut vermesi ile tahta oturan ve hakanlık makamına getirilen Türk hakanlarının görevi de, Yüce Allah adına dünyada tıkır tıkır işleyen, kan ve gözyaşının akmadığı, barışın ve adaletin tesis edildiği bir dünya kurmaktı. Eski Türklerdeki bu hâkimiyet anlayışı, İslâmi anlamda insanın yaratılış gayesine ve yeryüzünde Allah’ın halifesi olarak yaratılmış olma düşüncesi ile bire bir örtüşüyordu.

            Tarihte büyük devletler ve parlak medeniyetler kuran atalarımızın başarıları sadece askerlik-kahramanlık ve teşkilatçılık özellikleriyle açıklanamaz. Atalarımız; askerlik-kahramanlık, teşkilatçılık gibi özelliklerin yanında çok güçlü bir kanun-töre anlayışına ve bütün insanlığa hizmeti esas alan bir “Hayat Felsefesine-Dünya Görüşü” ne sahiptiler. “İyilik-faydalılık, Adalet-Könilik, Eşitlik- Tüzlük, İnsanilik-Kişilik“ gibi dört değişmez temel esası olan Türk töresi ’ne göre; “Bütün İnsanlık Türklere Yüce Allah’ın bir emanetiydi. Yüce Allah, Türk Töresine göre hareket eden, halka ve insanlığa hizmeti ilke edinen kişilere kut verir ve onu hakanlık görevine getirirdi. Töreye uymayan ve görevlerini yerine getirmeyen veya getiremeyen idarecilerden Yüce Allah kutunu geri alır ve onları hakanlık makamından düşürürdü.

ADALETSİZLİK KUT KAYBETME SEBEBİDİR

            Eski Türklere göre nasıl ki gökte, yerde ve kâinatta tıkır tıkır işleyen bir düzen varsa; yeryüzünde de tıpkı saat gibi tıkır tıkır işleyen bir düzen olmalı ve bütün insanlık bu düzen içerisinde barış içinde yaşamalıydı.

Töre konuşunca hakan susar” ve “Zor kapıdan girerse töre bacadan çıkar” atasözleri Türk hakanlarının töre hükümlerine uymaya mecbur olduklarını göstermektedir.

            Kutadgu Bilig’de halkın hakandan istekleri şöyle sıralanır:

            a-İktisadi- ekonomik istikrar (Adil gelir dağılımı-Sosyal adâlet) , b-Adil kanun, c- Asayiş (Barış-Huzur).

            Eski Türk devlet felsefesine göre Yüce Tanrı’nın kut vererek hakanlık makamına oturttuğu Türk hakanlarının en başta gelen görevleri yeryüzünde Allah’ın vekili-temsilcisi olma bilinciyle hareket ederek, ülkede ve dünyada asayişi, barışı, huzuru ve sosyal adaleti tesis edip, törenin-kanunların adil ve doğru yürümesini sağlayıp ekonomik istikrarı sağlamak ve tebadan fakir adını kaldırmaktı. Bu görüşler Kutadgu Bilig’de şöyle açıklanmıştır:

            "Ey hükümdar sen halkın bu isteklerini öde, sonra kendi hakkını isteyebilirsin!" (beyit:2983,5578). "Bey iyi kanun yap, kanuna kendin uy ki halk ta sana itaat etsin !" (beyit 1458, 2111) 

            Gök-Türk kitabelerinde geçen “Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım; ölesiye, bitesiye çalıştım. Aç milleti tok, az milleti çok, yoksul milleti zengin kıldım.” ifadeleri bu görevlerin hakanlar tarafından titizlikle yerine getirildiğine işarettir.

            Türk hakanları bu vazifelerini yerine getiremez ise Tanrı kut’unu onlardan geri alır ve hakanlık makamından düşerlerdi..

Türk töresine göre Yüce Tanrı insanı “adalet” için, “törenin tatbiki” için hakanlık/İdarecilik makamına getirir. “Beylik” yani idarecilik törenin (adaletin ve hukukun) uygulanması için konmuştur. Bu düşünceler Kutadgu Bilig’ de şöyle anlatılır:

            “Bu beylik mesnedine sen isteyerek gelmedin; onu Tanrı kendi fazlı ile sana ihsan etti” (beyit 5469).

            “Lütuf ederek, sana bu beyliği verdi; ey bilgisi geniş olan insan, buna şükret” (b. 5470).

            “Bu beyler hâkimiyetlerini Tanrı’dan (Bayattan) alırlar; halk iyi olursa bey de iyi olur” (b. 5947).

            “Tanrı seni doğruluk-adalet için bu mevkie getirdi. Haydi, doğru-adil ol ve doğruluk-adalet ile yaşat” (b.5195).

            “Bütün halka karşı merhametli ol, büyüğe küçüğe doğruluk, adalet ile hükmet” (b. 5197).

            “Bu gün herkesin iyi olmasını istersen, kendin iyi ol, ey memleketin büyüğü ” (b. 5200).

            “Bütün bulanıklıkları durultmak istersen kendin ruhunu tasfiye et; halk ister istemez durulur (b. 5201).

            “Halk bozulursa, onu beyler düzene koyar; eğer beyler bozulursa, onları kim düzeltir.” (b.5203)

            “Sen kendi hareketini doğrult, tavrını düzelt; halkın hareketi kendiliğinden düzene girer” (b.5204).

            Beylerin-hakanların adil, doğru olmaları, kanunları doğru uygulamaları konusunda Kutadgu Bilig’de şöyle denilir:

            “Ey hâkim, memlekette uzun müddet hüküm sürmek istersen, kanunu doğru yürütmeli ve halkı korumalısın” (b. 2033).

            “Kanun (töre) ile ülke genişler ve dünya düzene girer; zulüm ile ülke eksilir ve dünya bozulur”(b. 2034).

            “Beyler gönüllerini temiz tutar ve kanunu (töreyi) tatbik ederlerse, beylik bozulmaz ve uzun müddet ayakta durur” (b. 2036).

            "Adalete dayanan töre - kanun- bu göğün direğidir; töre bozulursa, gök yerinde durmaz "," Bu töre- kanun koyan beyler hayatta bulunmasalardı, Tanrı yedi kat yerin nizamını-düzenini bozmuş olurdu" (KB. 3463- 3464. b.).

 

25.1°