Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

TAHSİN ERASLAN


ETİMESGUT BELEDİYESİ TÜRK TARİH MÜZESİ ve PARKI -3 - 4

?-Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.? M. KEMAL ATATÜRK


Kahramanlar vurulunca değil, unutulunca ölürlermiş.

?Bir millete, geçmişini unutturmak, onu yok etmenin ilk şartıdır.? diyordu H. Nihal ATSIZ.

Uluslar, büyük oğullarıyla soluk alırlarmış.

Şimdilerde bir söz uydurmuşlar:

Eskiye takılıp kalırsan müzeye dönersin. Müzeler güzel ama sessiz, hareketsiz, hayat.(!)

Kim demiş sessiz, hareketsiz diye?

Öyleyse mezarlığa niye gidiyorsun?

Orta-Asya´ya gidemeyeceğimize göre..

MÖ. 48-50 yıllarında Hun Devleti´nin 2´ye ayrılacağını göremeyeceğimize göre..

Geçmiş zamana gidemeyeceğimize göre..

Zaman bize gelsin.

İşte öyle de olmuş. Tarih canlandırılmış.

Hem de yaşanıyor gibi, hareket halindeymiş gibi canlandırılmış.

Zaman akışına dikkat edilmiş.

Türk Tarihi Parkı, böylesine planlı, düzenli, zamana, mekâna, olaylar dizisine uygun yerleştirilmiş.

                    *                  

Cengiz Han´ın anası, oğluna öğüt verirdi.

?En talihsiz usta, eski duvarın taşını oynatıp yeni duvar yapmaya çalışan ustadır.?

Geçmiş, üzeri küllenen bir kor gibidir. Deşeledikçe kor ortaya çıkar. Aydınlık başlar.

Geçmişten dersler alınmalıdır. Geçmişi bilmeyenler, geleceğe sağlam yön veremezler.

Tarihini, bilemezsen kendini de bilemezsin.

Tarihimizi, keşke önceden beri-yeterince-bilebilseydik.

Tarihimizi başkalarından öğrenmeseydik.

Tarihimizi yeterince ve doğru bilemezsek vay halimize!

?Hûş´ yerine ?Muş´ demeyesin. Muş ovasını bilemeyen, Yemen´deki Hûş yokuşunu karıştırır işte.

?Adı Yemen´dir/Gülü çemendir/Giden gelmiyor/Acep nedendir?

?Burası Hûş´tur/Yolu yokuştur/Giden gelmiyor/Acep ne iştir.?

Yemen nerde, Muş nerde?

?Tavuk´ mu ?yumurta´dan, ?yumurta´ mı ?tavuk´tan çıktı? dedin durdun.

?Ebe´mi ?gebe´den, ?gebe´ mi ?ebe´den çıktı kısır tartışmasıyla oyalan sen hele.

 732-733 yıllarında dikilen Kültiğin Yazıtları´nı Nikolay Mihailoviç Yadrinsev 1889´da keşfetmiş.

1896´da Wilhelm Thomsen tarafından okunmuştur. Tarihimizi biz keşfetsek, biz okusaydık keşke.

Uygur Türkleri, 9. yy´da matbaayı kullanıyorlardı. Metal yerine tahtadan kalıplar vardı o kadar.

Türkler´in, Koreliler´in Uzak Doğu´da kullandıkları klişe baskısı, Hollanda´ya da girmişti, fakat gelişememişti. 

Almanya´da, 1444´te Gutenberg, bu baskıdan ilhâm alarak müteharrik madenî harfler döktürüp baskıya başladı.

Paris´e büyük elçi olarak giden Yirmisekizçelebî Mehmed Efendi, yanına oğlu Saîd Efendi´yi de almıştı.

Paris´te gördüğü matbaayı İstanbul´da da kurmayı aklına koydu. İstanbul´a matbaa, böylece, İbrahim Müteferrika ile birlikte 1727´yıllarında kurulmuş oldu.

Aradan yıllar, yıllar geçti. Uygur Türkleri´nin adı söylenmedi, Almanya´nın, Gutenberg´in adı söylendi!

Tarihimize keşke sahip çıkabilseydik.

 ***************

                    -4-    

 ?Uluslar, büyük oğullarıyla soluk alırlar.? sözünü yineliyorum.

Çok doğru, çok gerçekçi, yerinde bir sözdür.

Uzun bir tren yolculuğu yaparsın. Pek çok istasyonlardan geçersin. İleride, aklında birkaçı kalır.

Pek çok öğretmenin olmuştur. Aklında birkaçı kalmıştır.

Pek çok muhtar görmüşsündür. Unutamadığın hangisi?

Belediye Başkanları tanırsın. Hangisi aklında yer etti? Kim sende iz bıraktı?

                    *

Tarihçilerimize sahip çıkabilseydik. Tarihimizi başkalarından öğrenmek zorunda kalmasaydık.

PÎRİ REİS´in haritasına sahip çıksaydık. Hazır haritayı Americe Vesbuci sahiplenmezdi. Amerika´yı kimin keşfettiği doğru bilinirdi.

Doğru bilinseydi, PÎRİ Reis, Hürrem´in intikam hışmıyla 80 yaşlarında boynu vurdurularak katledilmezdi. ABD´deki Özgürlük Anıtı´nın, kim tarafından, nerede, ne zaman, nereye dikilmek üzere yapıldığı bilinirdi. Niye ABD´ye hediye edildiğini bilirdik.

Galata Kulesi´nden uçan Hezarven Ahmet Çelebi´nin ardından giderdik.

Dünya´da 2 rasathane kurulmuştu. Biri Hollanda´da, biri İstanbul´da. İstanbul´daki rasathaneyi topla denize uçurmazdık.

Dede Korkut Hikâyeleri asıl yazması, Dresten Kral Kitaplığında, diğer yazma nüshası da Vatikan Sarayı´nda olmazdı.

Max MÜLLER bile, ?Türk dili o kadar mükemmel ve kaideleri o derece kıyasîdir ki bu dili sanki lisâniyat âlimleri vücûda getirmiştir.?dediği halde Türkçemiz´i sahiplenirdik.

?Acem hükümdarları devrinde kadınların siyasî bir tesiri olmazdı. Türkistan hâkanları ve Türkmen pâdişâhları devlet işlerinde hatunların fikirlerini üstün tutarlar.? diyen Nizâm Ül Mülk´ün Melikşah´a yazdığı mektubu herkes bilirdi.

Libya´nın ilk Türk başbakanı Türkiye´den Sadullah KOLOĞLU (1949-1952) olduğunu bilmeyenimiz kalmazdı.

İlkönce Fransızca-Almanca olarak hazırlanan İslâm Ansiklopedisi´nin, Türkçe ve Arapça´ya 1905´lerden sonra ancak çevrilebilmesi beklenmezdi.

1621´deki KİTÂB-I MÜSTEDÂB´da ?Kaht-ı Rical? yani ?Devlet adamı kıtlığı´ndan söz edilmezdi.

                    *                    

M. Âkif´in belirttiği gibi, ders alınsaydı tarihten, tarih tekerrür/tekrarlar etmezdi.

Ergenekon Destanı´nı bilseydik, tarihten ders alsaydık, ?GÖÇ´ü yaşamazdık belki de.

1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi´ni yani 93 Harbi´ni öylesine mi yaşardık?

?Balkanlardan İmanım kadar eminim.? gafletine düşmezdik.

Çünkü, GÖÇ´ün blançosu ağırdı.

500.000´i öldürülmüş, 100.000´i hastalık, soğuk ve açlıktan kırılmış, 900.000´i göçe zorlanmıştı.

1.5 milyon nüfusun çok büyük kısmı Osmanlı (Batı=Oğuz) Türkü ve Evlâd-ı Fâtihân´dır.?

Göç´te herkes kendi-canı-derdine düşmüştü. (Kur´ân/Abese sûresi, 34-37. Âyetler: ?O gün kişi kardeşinden kaçar.

Annesinden ve babasından, eşinden ve çocuklarından. O gün onlardan her birinin kendisine yetecek kadar bir uğraşı vardır.?)

GÖÇ, Kıyâmet´ten nişan verir, belki ayn-ı Kıyâmet´tir, hiç değilse Cenâb-ı Hakk´ın yeryüzünde zaman zaman yaptığı bir Kıyâmet provasıdır.?

Eski Zağra Müftüsü Hüseyin Râci Efendi söylenmiş, dertlenmişti:

?AZÎZ-İ VAKT İDİK ´D ZELÎL KILDI BİZİ.

(Not: Balkanlardaki GÖÇ ile Afganistan´dan kaçanlar farklıdır. Balkanlardan zorla gönderilindi. Afganistan´da kendileri kaçtılar.)

                    *

Olmuş gayri.

Geçmişten dersler alarak geleceğimize yön verelim.

Hataları görüp tekrarlardan kaçınalım.

Tarihimizi çocuklarımıza sağlam öğretelim.

?-Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.?

?-Bilinmelidir ki, millî benliğini bilmeyen milletler, başka milletlere yem olurlar.?

?-Dünyanın en büyük insanı Hz. Muhammed´dir.? diyen M. K. ATATÜRK de orada şanlı yerini almıştı.

 

-Devamında görüşmek dileğiyle.-

 

 

26.4°