Bugün, 29 Nisan 2024 Pazartesi

BEKİR YALÇINKAYA


Fuat GÜREL Bey´in NEZAKET´i.. Enver DEMİREL Bey´in DALAMAN´ı.. Bekir Bey´in ŞAPKA´sı..

Derneğimizin faaliyetleri, öncelikle Ankara dâhili çeşitli kurum ve kuruluşlarına ziyaretle kendimizi anlatmak üzerine gelişti, geliştirildi..


   YAZ-SAN-DER VE İKO Kültür derneklerinin ardından, Ömer Uzun kardeşimizin teklifi üzre bir hayli istiarelerden sonra bu defa 2017 patentli Ankara Gazeteciler ve Yazarlar Derneği (AYGYD) kurulmuş oldu.. Bizim gazetecilik mesleğinin kanındaki hizbe ve birliksizliğe rağmen, bu aralar hızlı bir şekilde yolumuza devam ediyoruz.

   Derneğimizin faaliyetleri, öncelikle Ankara dâhili çeşitli kurum ve kuruluşlarına ziyaretle kendimizi anlatmak üzerine gelişti, geliştirildi..

    İlk hafta ziyaretimiz de Sincan Cumhuriyet Başsavcısı, gönlü güzel ve hoşsohbet Şaban Yılmaz  beyefendiye oldu..

   Sn. Yılmaz´ın hobileri aşağı yukarı heyetteki arkadaşlarla benzerlik taşıyordu. Spor´dan bölge gazeteciliğine, edebiyattan Sincan ve Etimesgut´un genel havasına kadar  bir hayli konu üzerinde görüş ve fikir alışverişinde bulunduk..

  Siyaseti ise hiç konuşmadık.. Zaten konuşmak da bir Savcılık Makamı´nın tabiatına aykırıydı.. Buna çok dikkat ediyoruz.

   Savcımız Şaban Yılmaz Bey bizi nasıl karşıladıysa, öyle de uğurlarken kendisiyle ayaküstü bir istişaremiz oldu ve ekseri tarih konulu 23 eser sahibi oluşumu ?çok güzel´ ifadeleriyle süsledikten sonra ?Ispartalılar Milliyetçi olur. Muhakkak siz de öylesinizdir? dedi.

  Evet.. Muhakkak öyleydik..

  Biz her ne kadar O´nu aceleci bulsak da gerçekten derneğin tanıtımı ve açılımı konusunda Başkan Ömer Uzun, çok hızlı ve isabetli bir mesaide bulunuyor.. Sık sık Kurucu Yönetim Kurulu Üyeleri´ni arayarak gelişmeler hakkında bilgilendiriyor.. Böylece hep birlikte ihtiyaç duyulan mutad toplantılarda alınacak kararlar da dâhil, gündem üzerine fikir ve görüş birliği esasıyla yapılabileceklerin bir analizini yapıyoruz. Tüzük gereği nelere uyacaklarımız ve neleri muhafaza edib, neleri ihtiyaç hâlinde safdışı bırakacaklarımızı konuşuyoruz.

   En öncelikli tercihimiz; siyasî rant teşkil edecek ve tüzüğe aykırı bir davranış biçiminden uzak, makûl olanları esas alarak hareket etmek yönünde olduğundan, mümkün mertebe ziyaretlerde buna da çok dikkat ediyoruz.

    İkinci haftada ise bir gün içinde üç ziyaret randevumuz vardı. Günün birinci ve ilk ziyaretinde Etimesgut Kaymakamı Sayın Fuat Gürel´le buluştuk. Kendini anlatan ve heyet şuuru taşıyan bir ekibi karşısında bulan Gürel de, aynen Savcı Yılmaz gibi, edasından mütebessümünü hiç eksik etmeden ve önemle Başkan Ömer Uzun´un dernek hakkındaki nakillerini dinledi. Özellikle tanışma esnasında, her birimizin kimliği hakkında not tutması kendisine gelen heyetimize verdiği ehemmiyeti gösteriyordu ki bu Facebook´taki ?PAYLAŞIM´da da apaçık kendini gösteriyordu. Sayın Gürel´in ekibimizle ilgili oradaki notu şöyleydi: ?Gecesini gündüzüne katarak kamuoyunun bilgilenmesini sağlayan ve Mülki İdare Amirlerinin adeta çalışma arkadaşı olan gazeteci ve yazarların kurmuş olduğu, Ankara Yerel Gazeteciler ve Yazarlar Derneği Başkanı Sayın Ömer Uzun ve Yönetim Kurulu Üyeleri İbrahim Keskin, İlyas Orhan, Osman Türkmen, Murat Ertan, Güner Gümüşsay, Nihat Tuzcu ve Bekir Yalçınkaya Beyler Kaymakamımızı Makamında ziyaret ettiler.?

   Tanışma faslından ve izzet-i ikramdan sonra değerli yazar kardeşimiz Eğitim Bilimleri ve Kişisel Gelişim Uzmanı Murat Ertan, Kaymakam Gürel´e Tarihi Sözler Antolojisi isimli eserine takdim etti.. Biz de; Kepçe Kula Reşad´ı getirmeyi unuttuğumuzu söyleyince, ?Keşke getirseydiniz´ demesinden kitablara verdiği önemi anlıyorduk.

   Ayrılık vaktine doğru hâtıra resminin bir karesini de kendi makinemle çektirmek istediğimde Fuat Gürel Bey´in; ?makinesi de kendisi gibi tarih´ espirisi âdeta bize merasimli bir uğurlama töreni gibi geldi..

***

  Günün ikinci ziyareti ise İlçe´nin kadim Başkanı Enver Demirel´eydi..

  Enver Başkan niçin kadimdi?

  O´ Enver Demirel ki; Bağlucalı Âhî Mes´Ûd´un çiftliği iken zamanla Karye´leşen (köy) ve adı Atatürk´ün el kadar deftere yazdığı Etimesğut´tan önce Âhî Mes?ûd Nûmune Köyi´nin Etimesgut namını aldıktan sonra, bugünkü hâle gelmesinde çok büyük emekler sarfetmiş birisi olarak kadimliğin hakkını elde edendi.

   Üç döneme Başkan olarak damgasını vuran ve vurmakta olan Demirel´in ifadeleri, gördüm ki geçmiş yıllara nazaran daha nezih, daha ölçülü, daha da eğitim aldığını gösterir mahiyetteydi ki kendisi de bunu ?arkadaşlar ben ilk başkanlık yıllarıma göre kendimi geliştirdim ve geliştirmek için de hep gayret sarfediyorum´ sözleriyle teyid ediyordu.

   Elbette her insanın kâmil insan olabilmesi için gerekli olanlar bir; zaman, iki; imkân ve imkânları iyi değerlendirmedir.

   Enver Başkan ile de dernek üzerine uzun bir istişaremiz oldu..

   Sonra 15 Temmuz´un hassasiyetleri ve gerçekleri üzerine uzun uzun konuştuk, fikir beyan ettik..

   Ara ara kendisine Basın Danışmanı olduğumuz yılları hatırlaması ve bunu heyetimize nakletmesi hoşumuza gitmedi değil..

   Mümkün mertebe konuşmalarını dikte ettikse de bunların hepsini anlatmak sayfa kifayeti bakımından bizi sıkabilir.. Lâkin birkaç hususa dikkatinizi çekmekte fayda var..

   Kendisinin dikkatine sunulan bölgemiz gazeteciliğindeki şantajvari gelişmeler ve âdetlere karşı O´nun da öyle nakilleri oldu ki gerçekten gazeteci bir insanı utandıracak cinstendi..

    Meselâ dedi ki; ?Yerel basında bazı arkadaşlar var ki kurdukları cümleyi bile okumakta zorlanıyoruz.. Berbad cümlelerle haber yapıyorlar. İlkeli yazı ve yorum yapmadıkları gibi ilkeli haber de yapmıyorlar. Yerel basın yerel siyaseti iyi gören, tanıyan ve olayları iyi tanıtan olmalı. Maalesef böyle değil. Türkiye´de ulusal basın da tek bir kalıba girdi. Bir gazeteci arkadaş yasayı da bilmiyor, kanunu da.. Enver Demirel´i de bilmiyor.. 15 Temmuz´la ilgili nöbet tutmadı, nöbet tutan insanlara ekmek aş vermedi diye haber yapıyor. Nöbette yemek mi olur.. Sonra Dalaman´a tatile gidiyor diyor. Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan neredeydi o gün, Marmaris´te tatilde.. Peki Dalaman nerede, Marmaris´e yakın bir yerde. Bizim tatil yapma hakkımız yok mu.. Cumhurbaşkanının darbeden haberi olmadığı gibi bizim de haberimiz yoktu..?

   Daha çok şeyler söyledi Başkan.. Anlaşılan o ki basının ucuz ve isnadsız işlerinden bıkkındı.. Dolayısıyla da ulusal basın mevkûtelerini artık belediyeye sokmuyormuş..

   Esasen gereği de yok gibi.. Çünkü medya aynası TV her hâdiseyi, her hususiyeti her gün aynıyla anlatıyor değil mi?  

   Sonra.. Elvan mezarlığında bir Şehid Mezarlığı tanzim ettirdiğini ve 5 kadar şehidin de buraya defnedildiğini yine bir basın haberi rezaletiyle anlattı..

    Kimin aracılığı ve isteğiyle, kimin buraya defnedilmesinin istendiğine dikkat çekerek; ?Neticede şayet ben bu talebe olumlu cevab verseydik, şehidlik şehidlikten çıkar ve oraya her vatandaşın gömülmesi gibi taleb olurdu´ meâlinde meseleyi bize aktardı. Ki bu meselenin ucu da yine bir basın mensubunun elinden çıkmış habere dayanıyordu.

   Peki Başkan Demirel´in makamından bize dair ne gibi bir mesel çıktı dersiniz..

   ?Arkadaşlar Bekir abim burada olmasaydı bu meseleyi hiç açmazdım. Ama madem Bekir abi de burada tenkidim ve tepkim şu. Bir Savcı´ının makamında..´

   İçimizden eyvah dedik.. Başkan Şapka diyecek..

   Öyle dedi. ?Bir Savcılık makamında Şapka giyilmemeliydi..´

   Gerçekten Dernek Ziyaretleri´nde Bizim Şapka ayrı bir gündemi önümüze getirdi.. Giyilmemeliydi, giymemeliydim ve bundan sonra da giymeyeceğim..

   De.. bu hususta Enver Başkan´a bizim cevabımız nasıl oldu;  ?Başkanım, Şapkaya muhalefetten 1926´da İskilipli Atıf Hoca´yı asmadık mı? Bu kadar yıl sonra bizim Şapka´yı makamda giymemiz neden sakıncalı görülüyor..?

   Pektâbii bizim cevabımız Bir Devrin Din Mazlumları´nı  idama kadar götüren bir yasağı; yani ?Şapka ve Frenk Mukallidliği´ni yansıtsa da kimsenin böyle düşündüğünü sanmadığım bir anda.. Ne yaptık?

   Hep birlikte Bekir´in Şapkası´na gülüştük..

   Evet.. Türkiye´nin böyle bir zamanda elbette gülmeye, gülüşmeye çok büyük ihtiyacı var..

   Sen çok yaşayasın Enver Başkan!

   

23.7°