Günlük hayatta sıkça kullanılır kalem.
Kaleminden okudum?
Kaleminden çıkmış?
Kaleme almış?
Kaleminden kan damlıyor...
Kalemini cennetteki ırmağa batırmış şair...
Daha nice benzetmeler, deyimler, kavramlar?
Genellikle de sitemlerimizde kullanırız kalem´i.
Talihsizliğimizde, başarısızlığımızda, âcizliğimizde kullanırız.
Başarılı, şanslı, sevinçli durumlarımızda pek aklımıza gelmez.
Başarıyı kendimize, başarısızlığı Kalem´e bağlarız da ondan.
Yüksek notu kendimize, zayıf notu öğretmene sayarız ya.
İşte öyle bir şey.
Levh-i Kalem böyle yazmış yazımı...
Levh-ü Kalem´de böyleymiş meğer?
*
Kalem?
İlkönce asıl kaynağa baktım.
Yani, Kur´ân´a.
Kalem Sûresi´ni gördüm.
1-2. âyetleri şöyle:
?Nûn, Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına andolsun ki (Resûl´üm), sen-Rabbinin nimeti sayesinde- mecnun değilsin.?
Türkçesini okudum. Tefsirleri karşılaştırdım.
?Yüce Allah, insanların ilim ve bilgileri yazdıkları kaleme yemin etti. Kalem, dilin kardeşidir.
Bu, Allah´tan kullarına verilmiş bir nimettir.
Yani, Muhammed´in doğruluğuna ve kâfirlerin ona nisbet ettiği beyinsizlik ve delilikten uzak olduğuna dâir,
kaleme ve yazanların yazdıklarına yemin ederim.
Kaleme ve yazıya yemin edilmesinde, okuma ve yazmanın faziletinin yüceliği ifade edilmiştir.
Allah, diğer mahlûkât arasından sadece insana yazma bilgisini verdi ki, içinden geçenleri güzelce açıklayabilsin.
?İnsana, kalemle öğreten´, ?İnsana, bilmediklerini öğreten´ kalemin şerefine delil olarak,
Allah´ın bu sûrede, yazanların şanını yüceltmek ve âlimlerin kadrini âlî kılmak için kaleme yemin etmesi yeter.
Dil ile olduğu gibi, kalem ile de açıklama yapılır. İlimlerin ve bilgilerin ayakta durması kalem sayesinde olur.
Bu, Yüce Allah´ın, insanlığa lutfettiği, ilimlerin elde edilmesine vesile olan yazıyı öğretme nimetine
insanlığın dikkatini çekmek için yaptığı bir yemindir.?
Kur´an´da Kalem´in önemini görüp anladım. Önemli olmasaydı ilk emir ?İKRA/OKU? olur muydu?
*
Türkülere de girmiştir kalem.
?Kurban olam kalem tutan ellere
Kâtip arzuhâlim yaz yâre böyle
Şekerler ezeyim şirin dillere
Kâtip arzuhâlim yaz yâre böyle.´
Hüzünlü bir türkü vardı:
Yüce dağ başında yanar bir ışık
Düşmüşem sevdana olmuşam âşık
Ak buğday benizli zülfü dolaşık
Böyle bir yavrunun derdi var bende.
Dividim, kalemim, yazar, ağlarım.
Yüce dağ başında bir top kar idim
Yağdı yağmur, güneş vurdu eridim
Evvel yarin sevgilisi ben idim
Şimdi uzaklardan bakan ben oldum
Dividim, kalemim, yazar, ağlarım.
Erzurum dağları kar ile boran
Aldı içerimi dert ile verem
Sizde bulunmaz mı bir kurşun kalem
Yazam arzuhalimi bildirem yare.
*
Kimilerinin küçümsediği bir şairimiz vardı.
Bosnalı Boşnak Sâbitî.
Türkçemizi değişik telaffuz ediyordu.
Yoksuldu da.
Kalem alamayıp ondan bundan kalem istiyordu ilham gelince.
Birileri küçümsesin dursun. İstediği kadar dudak büksün.
Güçlü, aklı başında, alçakgönüllü bir şairimiz de çıkar bir gün şöyle der:
?Kalemimiz bile diyemeyip kalemumuz diyen Kalemî´nin kalemi, kalemlerimizi büyüledi.´
Öyle ya, kiminin kalemi var kalemi zayıf, kiminin kalemi yok kalemi güçlü.
Kalem ile kelam birbiriyle ilintili ama farklı.
Altın kaplamalı kalemi olan ille de altın değerinde güzel kelam edecek değil ya.
Kısacası, kiminin kelamı vardır yazacak kalem bulamaz, kiminin kalemi vardır kelam bulamaz.
Kalem ile kelam arasında mutlaka bir yakın ilgi vardır.