Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Harun Kılıç


Mesele, diz çöktürmeye direnme meselesi!

Güç, istisnalar kaideyi bozsa da herşeyin üstüne çıkabilir.. Şimdi, durduk yere niye böyle söyledik, bu cümlemizi biraz açalım..


Takip ediyorsanız (keşke ihtiyacımız olmasa amma - gerek yatırım, gerekse de finansman eksikliğimiz yüzünden- maalesef son 170 yıldır muhtaç olduğumuz) yatırıma yönelik yabancı sermayenin ülkemize akışı, son 2 yıldır neredeyse durdu.. Üstelik onlar için kazanç yönünden çok kârlı bir ortam olmasına rağmen durdu...

Şöyle ki:
Yıllardan beri ülkemizi bölmeye uğraşan
PKK/PYD ve bilumum yıkıcı terör örgütleriyle mücadele ettiğimiz yetmiyormuş gibi..

Birde, üstüne başımıza bela olmuş covid-19 adı verilen salgın hastalık yüzünden canının derdine düşmüş bir halk.. Bu hastalık nedeniyle okullarda, kamu veya özel işyerlerinde mecburi kapanmalar.. Vatandaşını ölümlerden korumak için canhıraş çalışan bir devlet...

Burada bir parantez açarsak.. Bu alanda topyekün verilen mücadelede, her imkanını ortaya koyan sağlık kurumlarımızın yanısıra hayatlarını riske atarak fedakarca çalışan doktor, hemşire ve diğer sağlık personelinin hakkını da özellikle teslim ediyorum.

Öte yandan, sanayii durma noktasına gelerek üretim azalmış.. En büyük gelir kalemlerimizin başında olan turizm sektörü adeta pert olmuş...

Bacasız sanayii de denilen başta futbol olmak üzere bütün spor müsabakaları ertelenmiş..

Bir yanda tarım ve hayvancılığımızı olumsuz etkileyen kuraklık hüküm sürerken, bir yanda da geçtiği yerleri yıkıp geçen seller ile (bence kasıtlı çıkartılmış) orman yangınlarıyla uğraşırken; hem can hem de mal kayıpları yaşanmış...

Dahası yıllardan beri en büyük cari açık kalemimizi oluşturan ve dışarıdan almaya mecbur olduğumuz doğalgaz ile petrol ve türevlerinin ithalat fiyatları artmış..

Ha keza, ABD´nin sahip olduğu silahından sonra en büyük gücü olan ve hemen her ülkeyi etkileyen dolar artmış..

Ve pek tabii ki, hükümetin ekonomi yönetimindeki bazı yöntemlerinin yanısıra yönetime idari atama tercihlerindeki bazı yanlışlıkları da işin cabası olmuş...

Ha bir de, bir eli balda bir eli yağda olup, yanında çalıştırdığı işçisine asgari ücreti bile vermemek için kırk takla atan fabrikatör olanlar da dahil bazı siyasetçileri, bazı işadamlarını, vergisini doğru-düzgün vermeyenleri-vergiden kaçınanları, hali vakti yerinde olduğu halde muhtaçlara yardım etmeyenleri yada infak etmeyenleri de unutmayalım..

İşte bütün bunlar üst üste konulduğunda, başta gıda ürünleri olmak üzere mal ve hizmet alımları dahil herşeye (fırsatçıların da çanak tutmasıyla) fahiş zam gelmiş...

Dolayısıyla ekonomi daralmış...

Bu daralma neticesinde, yatırımlar azalmış, işsizlik artarken, enflasyon azmış.. Vuku bulan bu menfi artışlar yüzünden, "konformist" mutlu azınlık yada kaymak tabaka ayrık; emekliler, asgari ücretliler gibi sabit gelirliler ile başta tarım üreticileri olmak üzere hemen herkes zor duruma düşmüştür!

Bunları hatırlattıktan sonra şimdi yeniden başa dönelim.. Ne demiştik, "Güç herşeyin üstüne çıkabilir!"

Evet, değerli okur, maalesef dünyanın hegemonik gücü emperyalist ABD´nin Başkanı Joe Biden, gerek seçilmeden önce gerekse de seçildikten sonra Türkiye ile uğraşacağını, daha da doğrusu mevcut hükümeti, (benim, CH(İ)P-SA+HDP/PKK Konsorsiyumu adını verdiğim) yapıcı değil yıkıcı muhalefetteki -yandaşı- dostlarıyla bir olup) devirmek için herşeyi yapacağını deklare etmemiş miydi?!.

İşte, Türk devletine diz çöktürmeye azmetmiş ABD´nin bu tehdit ve şantajından çekinen devletler veya sermaye gurupları, borç vermek yada (ihracatımızın artmasında etmen olacak) yatırımları yapmak şöyle dursun Türkiye´ye (parası ödenmiş veya peşin ödenecek silah, araç-gereçlere ve zaruri ihtiyaç maddelerine) ambargolar uygulamaya başlamışlardır..

Bu biraz da, ABD´nin Türkiye´nin bir bölümünde, Suriye´de ve Irak´ta taşeron devlet kurdurmaya çalıştığı PKK/PYD adlı kanlı terör örgütlerine öldürücü darbeler vurmamız.. Savunma sanayisinde yerlilik oranımızın %70-80´lere çıkıyor olması ve mesela İHA´lar, SİHA´ları üretiyor olmamız; tıpkı 1974´de Kıbrıs Barış Harekatımızdan memnun olmayıp bize ambargolar koymasını hatırlatıyor!

Özetle, mevzu (eksiği-yanlışı düzeltilebilecek olan) sistem kaynaklı olmayıp, bilakis Türkiye´den ve Türk milletinden rahatsız olanların sorunudur..
Ki, birlik-beraberlik içerisinde olup, gögüs gerdiğimizde; mikser "güç"ün önayak olduğu bu badireyi de, tıpkı diğerlerinde olduğu gibi atlatırız..

Yeter ki, yalan-yanlış ve tezviratlarla dolu çene yapmayalım yada doluya-boşa muhalefet etmeyelim. Aksine iş-aş üretelim, başta devlet katmanlarında olmak üzere israftan kaçınalım, atamalarda liyakata ve adaletli yönetime önem verelim diyerek, yazımızı bitirelim..

Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız..

Harun KILIÇ
ANKARA

 

21.1°