Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Muharrem Günay Sıddıkoğlu


MİLLİ MÜCADELEDE DİN ADAMLARI

Tarihte kurmuş olduğumuz büyük devletlerin ve medeniyetlerin kuruluşunda olduğu gibi, Milli Mücadele’nin başarıya ulaşmasında ve yurdun düşmandan temizlenip Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da sûfilerin, din adamlarının ve müderrislerin çok büyük etkileri olmuştur.


1900’lü yıllar Türk Tarihi’nin en zor ve felaketlerin üst üste geldiği yıllardır.1912-1913 yıllarında yaşanan Balkan Savaşları hezimetinden sonra neredeyse Rumeli’nin tamamı Türk hâkimiyetinden çıkmış, 1914-1918 1.Dünya Savaşı ile birlikte devletin varlığı tehlikeye düşmüş, İstanbul işgal edilmiş, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi ile devletin varlığı resmen olmasa da fiilen sona ermişti. Mütarekenin beşinci maddesine göre sınırların korunması ve iç güvenliğin sağlanmasında kullanılacak az sayıdaki askerlerin dışında tüm askerlerin terhis edilmesini, mütarekenin 7. Maddesi ise müttefiklere güvenliklerini tehdit edecek bir durumda diledikleri yeri işgal etme hakkını veriyordu. Mütarekenin yürürlüğe girmesi, orduların terhis ve silahların da teslim edilmesi ile birlikte yurdumuzun en önemli merkezleri çeşitli bahanelerle düşman tarafından işgal edilmeye başlanmıştı. Anadolu ise işgale karşı bir ölüm kalım mücadelesini başlatmak üzereydi.

            Ölüm-kalım mücadelesinin ilk günlerinde Atatürk’ün de belirttiği gibi,  “Halk, hakiki vaziyeti anlamamışlardı. Fikirlerde karışıklık vardı. Dimağlar adeta durgun bir haldeydi.” yine Atatürk’ün ifadesiyle pek çok din adamı “hakikati halka izah ettiler. Doğru yolu gösteren vaaz ve nasihatlerden sonra herkes çalışmaya başladı”  (Atatürk, 1989, s. 208).

            Bu cümleden olarak, İzmir’in işgalinden sadece dört saat gibi kısa bir süre sonra düzenlediği mitingde “İşgal edilen memleket halkının silaha sarılması dini bir görevdir.” diyen Müftü Ahmet Hulusi Efendi’nin etrafında Denizlililer hemen birleşmişleridir. O, bu tarihi konuşmasında şöyle diyordu:

            “Muhterem Denizlililer!. Bugün sabahın erken saatlerinde İzmir, Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Bu tecavüze karşı hareketsiz kalmak, din ve devlete ihanettir, vatana karşı işlenen suçların, Allah ve tarih önünde affı imkânsız ve günahtır. Cihat, tam manasıyla teşekkül etmiş dini görev olarak karşımızdadır. Hemşehrilerim, karşımıza çıkarılan dünkü tebaamız Yunan’a biz mağlup olmadık. Onlar öteki düşmanlarımızın vasıtasıdır. Yunan’ın bir Türk beldesini ellerine geçirmelerinin ne manaya geldiğini, İzmir’de şu birkaç saat içinde işledikleri cinayetler gösteriyor. Silahımız olmayabilir, topsuz, tüfeksiz olarak sapan taşları ile de düşmanın karşısına çıkacağız. İstiklal aşkı, vatan sevgisi, haysiyet şuurumuz ile kalbimizdeki iman ile mücadelemizin sonunda zafer kazanacağız. Bu uğurda canını verenler şehit, kalanlar gazidir. Bu mutlak olarak cihad-ı mukaddestir. Sizlere vatanımızı düşmana teslim etmekten başka bir çarenin olmadığını söyleyenler, düşman esareti altında olanlardır. Onlar, irade ve kararlarına sahip değillerdir. Bu vaziyette onların emri ve fetvası aklen ve dinen caiz, makbul ve muteber değildir. Doğru olan vatan savunması ve bağımsızlık uğruna cihattır. Korkmayınız. Üzülmeyiniz. Bu liva-yi hamdin altında toplanınız ve mücadeleye hazırlanınız. Müftünüz olarak Cihad-ı Mukaddes Fetvasını ilan ve tebliğ ediyorum. Elinizde hiçbir silahınız olmasa dahi üçer taş alarak düşman üzerine atmak suretiyle mutlaka fiili mukabelede bulununuz” (Sarıkoyuncu, 1997, s.79).

            Din adamları Milli Mücadele kıvılcımını ateşlemekle kalmadıklar. Kimileri ellerinde silah, beldelerini de korumuşlardır. Örneğin Isparta’da Hafız İbrahim Efendi, DEMİRALAY; Afyonkarahisar ‘da da Hoca İsmail Şükrü, ÇELİKALAY adlarında gönüllerinden alaylar teşkil etmişlerdir (Sarıkoyuncu 1995, s.45-46).

            Öte yandan hiçbir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti yoktur ki, onun içinde veya başında bir din adamı bulunmasın. Bilindiği üzere TBMM, bu kuruluşların üzerine bina edilmiştir. Yine Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Anadolu topraklarına ayak bastığında, O’nu karşılayanların başında din adamları ön saflarda yer almışlardır

            Kısaca ilk direniş fetvasını veren ve örgütünü kuran Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi’den, İzmir Valisi İzzet Bey’in Yunan işgaline karşı çıkılmaması emri üzerine; “Vali Bey, Bu sakalım al kanımla kızarabilir, fakat alnımda Yunan alçağını sükûnet ve tevekkülle karşılamış olmanın karasını olduğu halde huzur-u İlahiye çıkamam” (Mısırlıoğlu, 1967, s.13) diye haykıran İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi, Mustafa Kemal Atatürk’e “Paşam! Bütün Amasya emrinizdedir” diyen Müftü Hacı Tevfik Efendi’den Milli Mücadele’nin meşru olduğuna dair fetva veren Ankara Müftüsü Mehmet Rifat Efendi (Rifat Börekçi) ve daha niceleri Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Ya İstiklal, Ya Ölüm” parolası etrafında birleşmişlerdir. (Sarıkoyuncu, A. ve Sarıkoyuncu Değerli, E. 2019, s.1-3)

            Bu konuda Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu Hoca ile yüz yüze yapmış olduğum görüşmede aldığım bilgilere göre İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi, İzmir Valisi Kambur İzzet’e karşı çıkmış, imam ve müezzinlere emir vererek Yunan’a karşı Maşatlık mitinginin 14 Mayıs 1919’da düzenlenmesinde etkili olmuştur. Yine Sarıkoyuncu Hoca’nın verdiği bilgilere göre Rahmetullah Efendi, Atatürk ile Latife Hanım’ın nikâhlarını kıyan din adamıdır.

            Mustafa Kemal Paşa,  Samsun’a ayak bastığı andan itibaren din adamları ile omuz omuza olmuştur. Çünkü o Anadolu insanının Milli Mücadele etrafında toplanmasında din adamlarının nasıl tesirli olacaklarını çok iyi biliyordu. Gittiği her yerde din adamları da Mustafa Kemal’i büyük bir sevgiyle karşılamış ve ona her türlü desteği vermişler ve bağlılıklarını bildirmişlerdir.

            Mustafa Kemal Atatürk, Erzurum Kongresi’nin kendisinin başkanlığında seçtiği 9 kişilik Hey’et-i Temsiliye iki tane din adamına yer vermişti: Erzurumlu Raif Hoca ve Erzincan’da Nakşi Şeyhi Fevzi Efendi.(Turan, s.825)

            Bu din adamları içerisinde Afyonkarahisarlı İsmail Şükrü Çelikalay Hoca’nın ayrı bir yeri ve önemi vardır. İzmir’in işgaliyle birlikte Afyonkarahisar Müdafâi Hukuk Cemiyeti’nin kuruluşu içerisinde yer alan, İkaz adında bir de gazete çıkaran ve çok güçlü bir hatip olan Hoca Şükrü Çelikalay, ateşli vaaz ve konuşmaları ile sadece Afyonkarahisar ‘da değil tereddüt içerisinde yer alan Ankara halkının da Atatürk ve Kuvayı milliye yanında yer almasını sağlamıştır. Ankara’da Hacı Bayram Camii’nde yapmış olduğu ateşli bir vaaz sonrasında ilmiye cüppesini çıkarmış ve Ankaralıların temin ettiği atlar, mavzer ve silahlarla Ankara’dan Afyonkarahisar’a hareket etmiş ve Uşak cephesinde Yunan’ı durdurmuş ve Ankara Hükümetine zaman kazandırmıştır. Hoca Şükrü Çelikalay, aynı zamanda Bayatlı Yarbay Arif Bey ile birlikte Konya isyanının bastırılmasında da yer almıştır. Hoca Şükrü Çelikalay’ın oluşturduğu bu askeri birlikler “Çelikalaylar” adıyla kurtuluş savaşında nam salmıştır. Aynı zamanda müderris yani profesör olan ve 1. Mecliste Afyonkarahisar’ın ilk milletvekili olarak yer alan İsmail Şükrü Çelikalay’ın faaliyetleri bazı din adamlarının aksine yerel bazda kalmayıp tüm ulusu ve milli mücadeleyi etkilemiştir. Çok güçlü bir hatip olmasının yanında cesareti ve çalışkanlığı ile dikkat çeken Hoca Şükrü Çelikalay 3 yıl dört ay süren milletvekilliği süresince 304 soru önergesi vererek bu sahada bir rekor kırmıştır. Hilafet ve İslamiyeti birbiriyle özdeşleştiren Hoca Şükrü Çelikalay aynı zamanda Hilafetin kaldırılmasına da karşı çıkmıştır.

            Denizli müftüsü Ahmed Hulusi Efendi’nin İzmir’in işgalinden hemen 4 saat sonra Denizli’de düzenlemiş olduğu miting ve yapmış olduğu konuşmalar etkisini sadece Denizli’de değil çevre il ve ilçelerde de göstermiştir. Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu’nun verdiği bilgilere göre:

            16 Mayıs Cuma günü Acıpayam, Sarayköy ve Tavas ilçelerinde, 17 Mayıs Cumartesi günü ise Çal ilçesinde mitingler düzenlenmiş ve Yunan işgalini protesto telgrafları çekilmiştir.

            Diğer taraftan Müftü Ahmet Hulusi Efendi ilk fiili savunma örgütünü kuranlardandır. Denizli Kuva-yi Milliyesi adını alan bu teşkilatın sevk ve idaresi için yakından ilgilenmiştir. Dinar ve Afyon- Karahisar’a gitmek suretiyle bu ulusal kuvvetin ikmalini sağlamıştır. Milli Mücadele’de Denizli hatta sadece Milli Mücadele denildiği zaman ilk akla gelen isim kuşkusuz onun ismidir. Bu yüzden İstiklal Savaşı’nda Garp Cephesi Nasıl Kuruldu?, adlı eserin yazarı Rahmi Apak’ın da tespit ettiği gibi, “Yalnız Denizlililer değil, bütün Türk milleti Ahmet Hulusi Efendi ile iftihar edecektir.” Bir diğer din adamı Sarayköy Müftüsü Ahmet Şükrü Efendi, 16 Mayıs 1919 tarihinde düzenlediği mitingde halka İzmir’in kafir Yunanlılar tarafından işgal edildiğini, bu kafirlerin bulunduğu yerde Cuma namazı kılınamayacağını ve kılınmasının da caiz olmadığını bildirerek, düşmana karşı konmasını istemiştir.

            Denizli-Çal Müftüsü Ahmet İzzet (Çalgüner) Efendi de ilçesinde ve çevresinde halkın ulusal harekete katılmaları için çalışmalarda bulunan din adamlarının ilklerindendir. O, 17 Mayıs 1919 günü Çal halkını Çarşı Camii’nde toplayarak onlara düşman istilasına karşı seyirci kalınmamasını ve silahla karşı konulmasının gerekli olduğunu anlatmıştır. Daha sonraki günlerde de aynı camide yapılan toplantılarla halkı düşmana direnme konusunda bilinçlendirmeye ve örgütlemeye çalışmıştır. Bu amaçla, ilçenin nüfuzlu kişileri ile toplantı yapmıştır. Böyle bir toplantıda; “Allahımız bir, kitabımız bir, vatanımız bir olduğuna göre korumaya da mecburuz. Kutsal değerlerimizi savunmak için Allah’ın ve Peygamberin emirlerine uymak gereklidir. Çöken saray saltanatının yerine milletin kalbindeki iman nuru bir kat daha parlamıştır…” şeklinde yürekleri ürpertici bir konuşma yapmıştır. Ayrıca Ahmet İzzet Efendi, toplantıda hazır bulunanlardan bir de imzalı senet almıştır. Çal halkından 20 kişinin imzaladığı senette; “Efendim, yukarıda isimleri yazılı olanlar, cümlemiz dinimizi, vatanımızı, namusumuzu korumak için size iştirak etmeye söz veriyoruz. Buna dair her ne emir olursa ifasına hazırız.”

            Çal Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin de kurucularından olan Ahmet İzzet Efendi, Çal ve çevresinden topladığı 100 gönüllü ile Aydın-Köşk cephesinde düşmanla çarpışmıştır.

            Aynı şekilde Acıpayam Müftüleri Hasan (Tokcan) Efendi ile Mehmet Arif Akşit (1920’de Hasan Efendi milletvekili seçilince yerine müftü olmuştur) ve Tavas Müftüsü Cennetzade Tahir ve Tavas Bektaşi Tekkesi Postnişini Mazlum Baba (Babalım) Efendiler de ilçelerinin halkını Milli Mücadele lehinde bilinçlendirmişlerdir.[18] Bu arada Ahmet İzzet Efendi gibi Müftü Hasan Efendi de çevresine topladığı gönüllülerden oluşturduğu Acıpayam Müfrezesi ile, Aydın cephesine gitmiştir. Burada o, düşmana karşı vatan topraklarını savunmuştur. Aydın halkının direnişe katılmasını sağlamakta zorluk çeken 57. Tümen Komutanı Albay Şefik Bey, Muğla’nın Bozöyüklü bucağından Hatip Hacı Süleyman Efendi’yi Çine’ye davet eder. Daha önce Muğla’daki ulusal örgütlenmede görev almış olan Hacı Süleyman Efendi, 12 Haziran 1919’da Çine’ye gelmiştir. Buranın ileri gelenleriyle görüşerek aynı gün Çine Heyet-i Milliyesi’nin kurulmasını sağlar.

            Aydın merkezinde yine milli ordu fahri müftüsü olarak cephelerde hizmet yapan Aydın I. Dönem TBMM üyelerinden Esat İleri, ile Nazilli’de Müderris Hacı Süleyman Efendi’nin önemli hizmetleri olmuştur. I. Dönem için İzmir’den milletvekili de seçilen Hacı Süleyman Efendi, Demirci Mehmet Efe’nin Milli Mücadele lehinde hizmete katılmasında etkili olmuştur.  Ayrıca Aydın Karacasu Müftüsü Mustafa Hulusi, Bozdoğan Müftüsü Hasan Tahir, Çine Müftüsü Ahmet Efendilerin de önemli hizmetleri olmuştur

            Öte yandan Yunan işgali öncesinde İzmir’de düzenlenen mitingde de İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi, vatan sevgisinin imandan olduğunu, İzmir’in asırlardır ezan sesleri yükselen semalarında kulakları tırmalayan çan seslerine katlanmaktansa şerefle ölerek şehadet şerbetini içmenin daha iyi olacağını açıklayarak, konuşmasını şu sözlerle bitiriyordu:

            “Kardeşlerim!. Ciğerlerinizde bir soluk nefes kaldıkça, damarlarınızda bir damla kan kaldıkça, anavatanımızı düşmanlara teslim etmeyeceğinize Kur’an-ı Kerim’e el basarak benimle birlikte yemin edin.”

            Rahmetullah Efendi, İzmir Valisi İzzet Bey’in Yunan işgaline karşı konulmaması emri üzerine de;

            “Vali Bey!. Bu sakalım kanımla kızarabilir, ama bu alına Yunan alçağını sükûnetle selamlamış olmanın karasını sürerek, Huzur-u İlahiye’ye çıkamam” diye haykırmıştır. Bu arada Müftü Efendi, toplantıyı da terk etmiştir.

            İşte bu suretle Yunan işgaline ilk isyan bayrağını çeken Rahmetullah Efendi, işgalden sonra da çalışmalarını gizli olarak sürdürmüştür.

            Manisa’da da Manisa Müftüsü Alim Efendi, Cemiyet-i İslamiyye adıyla bir örgüt kurarak faaliyete geçmiştir. İzmir’in işgalinden sonra Müftü Alim Efendi, Kırkağaç Müftüsü Hacı Rıfat Efendi, Burhaniye Müftüsü Mehmet Muhip Efendi, Edremit Müftüsü Hafız Cemal Efendi, Tire Müftüsü Sunullah Efendi, Yunan işgalini dini açıdan değerlendiren bir fetva vermişlerdir. Bu fetvada, Yunan işgal ve zulmünün haksızlığı belirtildikten sonra, buna karşı eyleme geçmenin dini bir ödev olduğu açıklanıyordu. Ayrıca, Yunanlılarla birlikte Damat Ferit Hükümeti de protesto edilmiştir. Bundan dolayıdır ki, bu fetvayı veren din adamları, Yunan makamları ve hem de İstanbul Hükümeti tarafından idama mahkûm edilmiştir.

            Manisa Müftüsü Alim Hoca, Manisa’nın işgalinden sonra bir süre Manisa’da kalmış, Manisa’daki çalışmalarının Yunanlıları rahatsız etmesi ve yukarda sözü geçen fetva dolayısıyla idama mahkum edilmesi üzerine Balıkesir’e geçerek, Redd-i İlhak Kurulu’nda faydalı hizmetlerde bulunmuştur. Dördüncü Balıkesir Kongresi’ne delege olarak kabul edilmiş, Heyet-i Merkeziye’nin fahri üyesi unvanı verilmiştir. O, Kurtuluş Savaşı’ndaki bu onurlu davranışları kadar, musikişinaslığı ile de ün kazanmış bir kişiliğe sahiptir

            Rahmetullah ve Alim Efendi’den başka Batı Anadolu’da; Balıkesir Müftüsü Hacı Ahmet Efendi, I. Dönem TBMM üyelerinden Müderris Abdülgafur (Iştın) ve Hasan Basri (Çantay) Efendiler, Edramit Müftüsü Cemal Efendi, Biga Müftüsü Hamdi Efendi, İvrindi’de Hafız Hamit Efendi ve Yunan askerlerince şehit edilen Dersiam Ali Rıza Efendi, Fart nahiyesinde Miderris İbrahim Efendi, Balya Müftüsü Hüseyin Efendi, 1920 Nisan’ında Anzavur Ahmet’in adamlarınca şehit edilen Gönen Müftüsü Şevket Efendi, Bandırma Müftüsü Hakkı Efendi, Tire Müftüsü Sunullah Efendi, Uşak Müftüsü Ali Rıza Efendi, Uşak-Sabık Müftüsü İbrahim (Tahtakılıç) Bey, Eşme Müftüsü Nazif Efendi, Turgutlu Müftüsü Hasan Basri Efendi, Demirci Müftüsü, İsmail Hakkı, Soma Sabık Müftüsü Osman Efendi, Bakırlı Hafız Hüseyin Efendi, Salihli Sabık Müftüsü Mehmet Lütfi Efendi, Manisa Müftüsü Alim Efendi’nin görevden alınması üzerine yerine müftü olan Abdulhamit Efendi, Kırkağaç Müftüsü Hacı Rıfat Efendi ve Demirci Müftüsü İsmail Hakkı Efendi gibi isimler çalışmalarda bulunmuştur.

            Hacı Rıfat Efendi, Ayvalık cephesinde fiilen savaşa katılmış ve düşmana esir düşmüştür. Cephede düşmanla çarpışırken esir düşen bir diğer isim de, Manisa Müderrislerinden Hacı Hilmi Efendi’dir. Bu iki din bilgini, Atina’da uzun süre esaret hayatı yaşamışlardır. Bu arada Milli Mücadele lehindeki çalışmalarından dolayı Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri Efendi de 1921 Nisan’ında da Yunan askerlerince şehit edilmiştir.

             Adana, Kahramanmaraş, Gaziantep ve Şanlıurfa’da da halka mücadele fikrini aşılayanlar, yine din adamlarıdır. Bunlar, Adana’da; Müftü Hüsnü, Müderris Abdullah Faik Çopuroğlu, Çamurzade Hafız Osman Efendi (Kozan Müftüsü), Abdülmecid Efendi (Bahçe Müftüsü), Yusuf Ziya Efendi (Osmaniye Müftüsü), Mehmet (Aldatmaz) Efendi (Karaisalı Müftüsü), Kahramanmaraş’ta; Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurucularından Vezir Hoca diye tanınan Mehmet Alparslan, Hoca Hasan Rafet Seçkin ve Hoca Ali Sezai Kurtaran Hoca Efendiler, Gaziantep’te; Müftü Rıfat Efendi, İmam-Hatip Kazım, Mehmet, Abdülkadir ve Müezzin-Kayyim Ahmet Efendiler, Urfa’da; Müftü Hasan Hüsnü, Harran Müftüsü Mustafa Sırrı, Viranşehir Müftüsü İbrahim, Şeyh Saffet (Yetkin), Müftü Osman (Siverek Müftüsü) ve Müderris Alim Asım Efendiler gibi din bilginleridir.  Onların önderliğinde emsalsiz bir savunma hareketi olan Maraş Müdafaası gibi müstesna bir kahramanlık örneği verilmiştir. Kahramanmaraş halkının Ermeni çeteleriyle Fransız askerlerine karşı koymasında Rıdvan Hoca’nın “Türk ve İslam hâkimiyetinin bulunmadığı bir yerde Cuma namazı kılınmaz.” fetvası etkili olmuştur. Özellikle Sütçü İmam’ın ilk kurşunu atması bu yörede de Milli Mücadele kıvılcımının ateşlenmesi için kafi gelmiştir.

            Konya’da Milli Mücadele’yi fikirde, şuurda ve vicdanda yerleştiren, bin bir güçlük ve yokluk içinde istikrarlı bir yönetim kuran Müderris Ali Kemali, Mehmet Vehbi, Müftü Ömer Vehbi, Seydişehir Müftüsü İsmail Hakkı ve Abdülhalim Celebi gibi önde gelen şahsiyetlerdir. Ali Kemali Efendi, Ekim 1920’de Delibaş Mehmet’in adamlarınca şehit edilmiştir.

            Antalya’da Müftü Yusuf Talat, Müderris Rasih (Kaplan), Hacı Hatip Osman ve Çil Ahmet ve Alanya Müftüsü Ahmet Efendiler, Burdur’da; Müderris Hatipzade Mehmet ve Müftü Halil Efendiler, Isparta’da; Müderris Hafız İbrahim (Demiralay), Müftü Hüseyin Hüsnü, Şeyh Ali, Müderris Şerif, Eğridir Müftüsü Hüseyin Hüsnü, Yalvaç Müftüsü Hüseyin, Sütçüler’de Müderris İsmail, Şarki Karağaç Müftüsü Ahmet (Bilgiç), Uluborlu Müftüsü Tahir Efendiler, Afyon’da; Müftü Hüseyin (Bayık), Gümüşzade Bekir, Müderris İsmail Şükrü, Mehmet Şükrü, Gevikzade Hacı Hafız ve Müderris Bolvadinli Yunuszade Ahmet Vehbi Efendiler, Kütahya’da; Müftü Fevzi, Müderris İbrahim, Mazlumzade Hafız Hasan, Hacı Musazade Hafız Mehmet ve Müftü Mehmet Akif (Simav Müftüsü), Müftü Süleyman (Gediz Müftüsü) Efendiler, Bilecik’te; Müftü Mehmet Nuri ve Söğüt Müftüsü Mustafa (Kilerci) Efendiler, Bursa’da; Müftü Ahmet Hamdi, Şeyh Servet, Mustafa Fehmi (Karacabey Müftüsü), Ahmet Vasfi (Gemlik Müftüsü), Mehmet Niyazi (Mudanya Müftüsü), Osman (Mustafa Kemal Paşa), Fehmi (İnegöl Müftüsü), Yusuf Ziya (Orhaneli Müftüsü), Hüseyin Hüsnü (Yenişehir Müftüsü), Müderris Hacı Yusuf, Ömer Kamil, Hacı Sadık, Şeyh Hacı Ahmet, Abdullah, Mehmet Kamil, Ali Rıza ve Mustafa Kamil Efendiler, İzmit’te; Halil Molla, Rıfat Hoca, Osman Nuri, Hafız Eşref, Kara Hafız Maksut, İmam- Hatip Mehmet Ali, Geyve’den Hafız Fuat Çelebi ve Hoca Bekir Efendiler, Eskişehir’de; Müderris Veli, Abdullah Azmi, Müftü Salih, Müftü Mehmet Ali Niyazi (Sivrihisar Müftüsü), Abdulgafur (Mihalıççık Müftüsü), Kırşehir’de; Müftü Halil, Müfit (Kurutluoğlu), Hacı Bektaş Veli Dedesi Çelebi Cemalettin, Niyazi Salih Baba ve Hayrullah (Çiçekdağı Müftüsü), İbrahim (Mucur Müftüsü) Efendiler, Niğde’de; Müftü Mustafa Hilmi, Müderris Abidin Efendiler, Aksaray’da; Müftü İbrahim Efendi, Nevşehir’de; Müftü Süleyman Efendi, Çankırı’da; Müftü Ata ve Mehmet Tevfik, Çerkeş Müftüsü Mustafa Efendiler, Çorum’da; Müftü Ali, Müderris Kazım ve İskilip Müftüsü İsmail Hakkı Efendiler, Yozgat’ta; Müftü Mehmet Hulusi (Akyol), Kadı Halil Hilmi, Müderris Hasan, Şükrü Kaya, Şükrü Aksoy ve Abdullah (Boğazlayan Müftüsü) Efendiler, Kayseri’de; Müftü Nuh, Ahmet Remzi ve Müderris Mehmet Alim, Gürün Müftüsü İsmail Fehbi, İncesu Müftüsü Mahmut, Bünyan Müftüsü İbrahim Hakkı Efendiler, Malatya’da; Müderris Tortumluzade Hacı Hafız Mustafa ve Mustafa Fevzi Efendiler, Mersin (İçel)’de; Hocazade Emin, Kadı Ali Sabri (Tarsus Kadısı), Müderris Naim, Ali Rıza, Mut Müftüsü Mustafa Kazım ve Silifke Müftüsü Ali Efendiler, Kilis’te; Müderris Abdurrahman Lami Efendi, Diyarbakır’da; Müftü İbrahim ve Müderris Abdülhamit, Abdurrahman (Silvan Müftüsü), Ahmet (Lice Müftüsü) Efendiler, Mardin’de; Müftü Hüseyin ve Müderris Hasan Tahsin Efendiler, Siirt’te; Müftü Halil Hulki ve Salih, Müderris Hoca Ömer Efendiler, Bitlis’te; Müftü Abdülmecit Efendi, Hakkari’de; Müftü Ziyaeddin Efendi, Van’da; Müftü Hasan, Müderris Abdülhakim (Arvasi) ve Sadık Efendiler, Muş’ta; Müftü Hasan Kamil ve Müderris İlyas Sami Efendiler, Bingöl’de; Müderris Fikri Efendi, Elazığ’da; Müftü Halil ve Mahmut, Müderris Muhiddin ve Mustafa Şükrü Efendiler, Ağrı’da; Müderris İbrahim ve Abdülkadir Efendiler, Kars’ta; Müftü Ali Rıza, Müderris Ahmet Nuri Efendiler, Artvin’de; Müftü Ahmet Fevzi, Yusufeli Müftüsü Ahmet Efendiler, Erzurum’da; Kadı Hoca Raif, Müftü Solakzade Sadık, Kadı Hurşit, İspir Müftüsü Ahmet, Oltu Müftüsü Mehmet Sadık, Narman Müftüsü İsmail Hakkı, Müderris Emin, Yakup ve Nusret (Alay Müftüsü), Hınıs Müftüsü Şeyh Bahaeddin Efendiler, Erzincan’da; Müftü Osman Fevzi, Şeyh Fevzi, Müftü Şevki (İliç Müftüsü) Efendiler, Sivas’ta; Müftü Abdürrauf (Sarısözen), Kadı Hasbi, Müderris Feyzullah Moralı, Akdağmadeni Müftüsü Mehmet Edip, Müderris Mustafa Taki Efendiler, Gümüşhane’de; Müftü Mehmet Fevzi, Müderris Mustafa, Azmi ve Müftü Hasan (Şiran Müftüsü) Efendiler, Baybur’ta; Müftü Fahrettin Efendi, Rize’de; Mehmet Hulusi, Müderris İbrahim Şevki, Şeyh İlyas ve Mataracızade Mehmet Şükrü Efendiler, Trabzon’da; Müftü Mahmut İmadeddin, Ahmet Mahir, Müderris İbrahim Cûdi, Mehmet İzzet (Akçabat Müftüsü), Mehmet Kamil (Maçka Müftüsü) ve Müderris Hatipzade Emin Efendiler, Giresun’da; Müftü Ali Fikri, Alizade İmam Hasan, Görele Müftüsü Şevki ve Tirebolu Müftüsü Ahmet Necmeddin Efendiler, Ordu’da; Müftü Ahmet İlhami Efendi, Samsun’da; Müftü Yusuf Bahri, Müderris Adil, Ömerzade Hoca Hasan, Havza Müftüsü İsmail, Bayram Efendiler, Tokat’ta; Müftü Katipzade Hacı Mustafa, Hoca Fehmi, Müftü Yardımcısı Ömer ve Hafız Mehmet, Niksar Müftüsü Mustafa Fehmi Efendiler, Kastanonu’da; Müftü Salih, Müderris Şemzizade Ziyaeddin, İnebolu Müftüsü Ahmet Hamdi, Taşköprü Müftüsü Mehmet Emin, Daday Müftüsü Rüştü, Tosya Müftüsü Bahaeddin, Araç Müftüsü Hasan Tahsin, Sinop’ta; Müftü Salih ve İbrahim Hilmi, Boyabat Müftüsü Ahmet Şükrü, Ayancık Müftüsü İsmail Hakkı, Bartın’da; Müftü Hacı Mehmet Rıfat Efendi, Zonguldak’ta; Müftü İbrahim, Devrek Müftüsü ve Kadısı Abdullah Sabri, Mehmet Tahir, Ereğli Müftüsü Mehmet Müderris Nimet Efendiler, Karabük’te; Saframbolu Müftüsü Said Efendi, Amasya’da; Müftü Hacı Tevfik, Vaiz Abdurrahman Kamil, Gümüş Hacı Köy Müftüsü Ali Rıza, Müderris Hoca Bahaettin, Hacı Mustafa Tevfik, Erbağ Müftüsü Abdullah Fehmi, Ali Kethüda Efendiler, Bolu’da; Müftü Hafız Ahmet Tayyar, Müderris Mehmet Sıtkı Efendiler, Düzce’de; Müftü Ahmet Efendi, Trakya’da; Edirne Müftüleri Mestan ve Şaban, Saray Müftüsü Ahmet, Keşan Müftüsü Raşit ve Şarköy Müftüsü Asım Efendiler, İstanbul’da; Şeyh Ata (Özbekler Dergahı Şeyhi) Efendi,[38] Saadeddin Ceylan (Hatuniyye Dergahı Şeyhi) Efendi, Vaiz Cemal Öğüt Efendi ve Ankara’da; Müftü Mehmet Rıfat, Müderris Hacı Atıf, Beynamlı Mustafa, Medreseler Müdürü Hoca Tahsin, Aslanhane Camii İmam-Hatibi Ahmet, Müderris Hacı Süleyman, Müderris Abidin, Müderris Abdullah Hilmi ve Hacı Bayram Şeyhi Şemsettin Efendiler. Bunlar Milli Mücadele’nin önde gelen din adamlarıdır.

            Bu bölümü bitirirken bir hususu da belirtelim. Din adamı olmadıkları halde Kurtuluş Savaşı’nda halkın dini ve milli duygularını galeyana getirerek, bunu zafer için en etkili bir araç olarak kullanabilenler de vardır. Örneğin, Mustafa Kemal Paşa bu kişilerin başında gelir. O, her gittiği yerde – özellikle Milli Mücadele’nin ilk günlerinde- ilk önce din adamları ile temasa geçmiştir. Zaman zaman dini içerikli konuşmalar yapmıştır. Yine Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, din adamlarından daha fazla dini heyecanı harekete geçiren hizmetler ifa edenlerdendir. Bu arada Üçüncü Cumhurbaşkanımız Celal Bayar da, Batı Anadolu halkını Milli Mücadele lehinde bilinçlendirmek için yaptığı çalışmalarda Galip Hoca takma adını kullanmıştır (Sarıkoyuncu, 2002, Türkler. C.15, s.935-948).

            Milli Mücadele ve ardından kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti örneğinde de görüldüğü gibi din adamları, dervişler ve çeşitli tarikatlara mensup sûfiler her zaman devlet adamlarının yanında yer almışlardır. Tarihte kurmuş olduğumuz büyük devletler ve medeniyetler başta Kızılelma ülküsü olmak üzere İ’lây-ı kelimetullah ve Nizâm-ı âlem ülkülerine gönül vermiş din adamları, aydınlar ve mütefekkirler ile onlara değer veren büyük devlet adamlarının eseridir.

            Halkımızın “SARIKLI MÜCAHİTLER” dediği bu din adamlarını tanımak ve tanıtmak ve onlara hak ettiği yeri ve önemi vermek bizim hem milli hem de dinî görevlerimizin başında yer almalıdır.

KAYNAKLAR:,

Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C:II, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını Ankara.1989.

Turan, Ö. (Yrd. Doç. ODTÜ Tarih Bölümü).  Tarihsiz. Milli Mücadelenin Lehine Kamuoyu Oluşturmada Din Adamları. https://atamdergi.gov.tr/tam-metin-pdf/399/tur

Mısırlıoğlu, K. (1967) Kurtuluş Savaşı’nda Sarıklı Mücahitler. İstanbul 1967.

Sarıkoyuncu, A. “Mehmet Rifat Efendi (Börekçi)’nin Milli Mücadeledeki Hizmetleri” Diyanet İlmi Dergi, Cilt:31,Sayı:1 (Ocak-Şubat-Mart 1995),

Sarıkoyuncu, Ali, Millî Mücadele'de Din Adamları ve Atatürk, Türkler, C.15, s.935-948, Yeni Türkiye Yayınları, 2002, Ankara, Editörler, Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal ÇİÇEK, Prof. Dr. Salim KOCA

 Sarıkoyuncu, A. (1997) Milli Mücadelede Din Adamları I, 2. Basım, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını, Ankara

Sarıkoyuncu, A. ve Sarıkoyuncu Değerli, E. (2019) Milli Mücadele’de Afyonkarahisar Sancağı Din Adamları, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi Yakın Tarih Dergisi 2019 Cilt 3. Say 1

Sarıkoyuncu, A. (2002) Atatürk Din ve Din Adamları, Diyanet Vakfı Ankara.

 

 

 

21.1°