Bugün, 18 Nisan 2024 Perşembe

BEKİR YALÇINKAYA


ŞURADAN BURADAN; TAVADA CIZZZZ-BIZZZZ´ı Yenilemiş Olursak..

Şimdilere; yani geçen dönemin 2.den Başkanı Mustafa Tuna devrine bakınca ?Müşterinin gözüne malını sokmayandan esnaflık olmaz´ mantığıyla zaman zaman kaldırım-maldırım kalmıyor ortalıkta..


?Dur hele..

Şuracıkta bir işim var.. Görüp geleyim!? der demez Hanım kolumdan tuttu..

-Bırak gitme, dedi..

Yine de gittim..

-Be adam! dedim.. Sende hiç mi vicdan yok..

Adam, diklenmeden:

-Hâcı Baba kaldırırım.. Bugünlük idare ediver.. Yarın.. Hemen kaldırırım..

-İyi.. Kaldır kardeşim! deyip eyvallah çektim..

Geçen sene değildi..

Üç-beş sene önce de değildi..

Herhâlde sekiz on yıldan da önce, Belediye Başkanı Rüstem Altunbaş´la konuşmuştuk..

-Kaldırım! dedim.. Başkan kaldırımları işgâlin sınırı ve müsaadesi ne kadar..

-Saçaktan 1, bilemedin 1.5 metre dışarı, 2 metre içeri..

-İyi de dedik.. Şu üç-beş metrelik sarkıntılar da ne oluyor..

-Esnaflarla konuştuk.. Hâllettik.. Burunlarını içeri çekecekler..

Bir daha iyi deyip ayrıldık..

Ayrılış o ayrılış, derken Hasan Altın Paşa, başa geldi..

Yine esnafta karın içeri burun dışarı..

Kaldırımlarda çar-çaput, masa kasa.. Onun çuvalı, bunun resim tuvalı fora..

Derken Altın Hasan  bir nev´i çaresini, buldu buluyor derken..

Ne olduysa oldu.. Birkaç bahardır kaldırımlardaki insan yığınları arttıkça işgâller bir başka artmaya başladı..

Şimdilere; yani geçen dönemin 2.den Başkanı Mustafa Tuna devrine bakınca ?Müşterinin gözüne malını sokmayandan esnaflık olmaz´ mantığıyla zaman zaman kaldırım-maldırım kalmıyor ortalıkta..

Neyse.. Zabıta kontrol ediyormuş gibi yapıyor galiba.. Esnaf da ona göre; Şehirde nasıl esnaflık yapılır, gösteriyormuş gibi yapıyor olunca Allah, kaldırımlarda yürüyenlere bir değil, bin kat sabır vere..

  Peki SincanKöy Mahallesi´nin öteki yüzlerinde neler mi  var.. Bir bakalım..

Gördük ki; ?Vakit daralıyor´ diye parklara Saatli Zaman Kuleleri yapıldı yapılalı sanki bu parkların müdavimleri dar vakitleri genişletmeye başlamışlar..

   Park görevlisinin elinde bir uzunca süpürge.. Habire Park Tosuncukları´ının Ayçiçeğinden sap-map harmanını süpürüyor.. Meşgûliyet fazla.. Aslında etrafındaki tosuncukların öteki sapkınlıklarını görmezden gelmeye yarayacak bir meşgûliyet içinde..

   8-10 yaşındaki veledler neyse de kazık gibi sıpalar o salıngaçların zincirini ümüklerine kadar dolamayı maharet edinmişler..

Ne zamandan beri acaba..

Altunbaş Rüstem´den mi?

Altın Hasan´dan beri mi?

Peki Mustafa Tuna´dan beri de olabilir mi?

Her neyse.. geçelim bir başka parka..

Orada da aynı zincirleme maskaralığı var ama, bu mahâldeki bazı veledler için çırılçıplak havuz sefası bir başka anâneden..

 Fakat, buradaki Yozgatlı Bekçi, daha uyanık ve Andiçen Câmi-i üstü park bekçisinden daha gayretli..

Yozgatlı´m.. O baldırı-maldırı çıplakları kovalar gibi yapıyor. Onlarda kaçar gibi..  

Birkaç saniye sonra film gene aynı makarayı sarıyor..

Hoooop..! çocuklar  geriye, Bekçi beriye..

   Sincan sokaklarında hâdise de bol, edecek lâflar da.. Ama bizim Belediye´den Müdür dost Çelebi Mehmed´i dinleyelim biraz da..

   Kendisini  ziyarette lâf nereden dönüp dolaştıysa Parklar´daki ahvâle gelince Çelebi´m: .

-Bekir abi dedi.. Bizimkisi; Şoförler Odası´nın üstündeki parkta çakalların park malzemeleri üstünde tepişe tepişe bir yerlerini kırdığını görünce o tarafa dehhhlendi.

-Şunlara iyi bir ders vereyim yahu..

-Dur oğlum! Dellenme, hayatını mı kaydıracaksın.. Belediyenin 5-10 zabıta kolluk kuvveti bile yetmiyor onlara, dedik de arkadaşı kurtarmış olduk..

    Demek sırası bize gelmişti..

   Zamanımızın geçtiği parklarda neler neler olmuyor ki.. Şayet her birine diklenecek olsun, atalarımızın has sözüyle diyelim ki; ?Oğlum, boynuzun kırılır.. Başını taşa yasla.. Ağzını Aş´a bağla..´

   Doğru..

Başımızı taşa yaslamaya öylesine alıştık ki, daha doğrusu alıştırıldık ki ağzımızda bir kırık lokma, sesimiz çıkmıyor..

  Adam, çaktırmadan çöp yerinize poşet sallıyor.. Belediye cezayı size yazıyor.  Aman ses çıkarma..

Adam, araba giriş-çıkışınıza külüstürünü parklıyor.. Aman dokunma..

Adam, kaldırımda yol, yolda yayalık bırakmıyor.. Bekle, sabıra sarıl.. Geç git..

Çarşı sokaklarındaki çiçekliklere yığılan mukavvadan kutuları görsen de, zabıtaya bildirme..

 Ya gelir, ya gelmez.. Gelince görür mü görmez mi, hak getire..

 Gözünün önünde sokağa çocuk işeten ağzı kırmızı sigaralı, başı yeşil örtülüye aldırma.. Çünkü Panterlik devri kadınlarımızda..

   Hattâ efelik de onlarda.. Demirci Mehmet gibi her biri.. Ağızdaki sigara da ne ki.. sigara, ayak ayak üstüne çelme.. Aman üstlerine gelme.. Dedik ya Kaplanlık devri de Panterlik devri de gayrı kadınlarımızda..

  Amma, biraz Aristo,biraz da Sokrat ve Aristokrat düşünürsen..

Ey bahtım iyi gündesin..

Gün gelecek elinde o yarım kaldırımların da.. Veledlerin Zincirboğan oyunları çıkardığı parkların da..

Yeşil ışıkları söndüren yaya yolların da..

Sağdan geliş soldan gidişlerin de kalmayacak bu gidişle..

Peki ne kalacak; hatırladığın bugünlere şükrün..

Ki ?ben şöyle şöyle bir zamanları da yaşamıştım..?  keyfine düşeceksin..

Tıpkı ben Değirmenci Bekir´in 50 yıl öncesinin keyfine düştüğüm gibi..

   Bize uzak kalan ricâlden dostlara selâm olsun..

  1 Kasım´a şurada kaç gün kaldı ki?

23.8°