"BAŞBAKANLIĞI BAHÇELİ´YE BIRAKACAĞIZ´ SÖZÜ, ÇOK YANLIŞTIR´
26. Dönem Milletvekili Genel Seçimi´nin çok önemli olduğunu belirten Bahçeli, MHP ve diğer partilere seçimin hayırlı olmasını diledi.
"AK Parti ile mi yoksa CHP ile mi gerçekleştirilecek bir koalisyon hükümetini kendinize yakın görürsünüz?" sorusuna Bahçeli, bazı araştırmacı yazar özelliği ile televizyon yayınlarına katılanların, sanki, "7 Haziran seçimlerinden farklı bir tablo ortaya çıkmayacak" düşüncesini kamuoyu ile paylaştığını ve bir noktada yönlendirme içinde olduklarını dile getirdi.
"Ya AK Parti tek başına iktidar olacak ya da bu mümkün olmadığı takdirde 7 Haziran´da ortaya konan tablodan farklı bir durum ortaya çıkmayacaktır" seçeneklerinin ortaya atıldığını söyleyen Bahçeli, böyle bir koalisyon döneminde, MHP´nin tek başına iktidarı hedeflemekle beraber, 7 Haziran seçimine benzer tablo ortaya konulduğunda daha önce koalisyon şartlarının ifade edildiği bir ortamda dört temel şart ve ilkeyi aynen koruduklarını ifade etti.
Bahçeli, 1 Kasım seçimi sonrasında 7 Haziran´a benzer bir sonuç çıkması halinde HDP dışında TBMM´de temsil edilecek partilerin de benimserse, milleti iktidarsız, hükümetsiz bırakmayacak bir fedakarlığın öncüsü, bir koalisyonun kurucusu veya ortağı olabileceklerini belirtti. Bahçeli, koalisyonu oluşturma şartlarında ilke ve önceliklerinde bir değişikliğin olmayacağının altını çizdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu´nun, bir koalisyon hükümeti kurma çalışmasında ilk seçeneklerinin MHP olacağını söylediğinin aktarılmasının ardından, CHP-MHP koalisyonun nasıl olabileceğinin sorulması üzerine Bahçeli, şöyle konuştu:
"CHP, MHP ile bir hükümet kurmayı gündeme getiriyor fakat böyle bir hükümeti oluşturma zeminini tam hazırlayamıyor. Kendilerinin bazı milletvekilleri, HDP´ye düşünce itibarıyla çok yakın olanlar, çok ileri geri konuşuyor. 7 Haziran seçiminde ise çok farklı bir durum ile karşı karşıya kaldık. Herhangi bir sorumluluk üstlenmiş değilsiniz, partilerin birbirlerine olan yaklaşımlarının ne şekilde olacağı hakkında genel bir kanaat yok, toplumsal bir talep var mı yok mu tam belli değil... Böyle bir durumda CHP ile MHP´yi koalisyona götürebilecek bir düşünce ortaya atıldığı zaman ´Başbakanlığı Bahçeli´ye bırakacağız´ sözü, çok yanlıştır. Çünkü böyle bir rüşveti alarak koalisyona MHP giremez. İkinci bir hata, CHP ya da sözcüleri tarafından, ´AKP yüzde 40´tır, geri kalan kısım yüzde 60´tır. Dolayısıyla yüzde 60 blokla bir hükümet kurabilir´. Bu cümleyi sarf ettiğiniz takdirde, MHP´yi yok farz ediyorsunuz. 60 rakamının içerisinde herhangi bir yerde görüyorsunuz. Ama ana fikir, HDP ile örtüşen Çözüm Süreci´nde, kuracağınız bir hükümetin içinde MHP´nin de olabileceğini düşünüyorsunuz. Türkiye´yi yıkmaya, bölmeye niyetlenmiş bir parti ile binlerce şehidimizin verilmesine vesile olmuş bir zümre ile MHP´yi, hangi 60´ın içerisine koyarak bir koalisyon oluşturmayı düşünüyorsunuz? İhanet ile vatanseverliği nasıl bir odanın içerisine almayı düşünüyorsunuz? Bunu anlamak çok zor. Kemal Kılıçdaroğlu, çok iyi niyetli bir insandır, yapıcı düşüncelere sahiptir... Böyle bir hataya kimler tarafından düşürüldü önce buna bakması ve araştırması lazım. MHP çocuk değil. Çin´den gelen yeni bir oyuncak gibi başbakanlığı bize vererek hükümet olmaz."
KOZA-İPEK GRUBU´NA KAYYUM ATANMASI
Bahçeli, Koza İpek Holding ve şirketlerine kayyum atanmasına da ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine şunları kaydetti:
"Paralel yapı dedikleri, Fetullah Gülen hareketi olarak toplumda görülmüş ve Gülen cemaati olarak algılanan bir topluluğun 12 yıla yakın bir süredir, Adalet ve Kalkınma Partisi ile birlikte çalışmasını göz ardı ederek değerlendirme yapmak bazı konuları farklı yönlere taşımak olur. Çünkü bazı kararların alınmasında bu beraberlik etkili olmuştur. Bu, nerede ve neden kopmuştur, bunu da doğru dürüst bilen yok. Böyle bir durum karşısında kim, ne yapıyorsa ilk suçlama, hükümeti devirmeye yönelik, darbe hareketi olarak algılanmıştır. Fetullah Gülen hareketine karşı iktidar, neye dayalı olduğunu anlayamadığımız bir kin ve nefretle saldırmaya başlamıştır. Şimdi bunu kurutmak istiyor. Bunu kuruturken de bu hareketin çevreleri ile içinde bulunanlarla hala etkinlikleri varsa onları da yok etmek istiyor. Türkiye´de basın hürriyetini, özellikle de Anayasa´nın 30. maddesini açıkça çiğneyerek, kayyum tayin ederek; istihdam yaratan, katma değer üreten İpek Holdingin 22 kurumunu tamamen yok etmeyi hedeflemek, bu arada da seçime 3-5 gün kala medyanın varlığını ortadan kaldırabilecek davranışlarla polis gücüyle bir binayı basmak, oradaki bütün çalışanları, basın emekçilerini tedirgin etmek çok edepsiz bir harekettir. Sayın Başbakan, Cumhurbaşkanının eğer, saray örgütleri tarafından bunu yönlendiriyorsa müdahil olsun. Hala başbakanlık sorumluluğu Recep Tayyip Erdoğan´da değil, ülkeyi yürütme kurulu başkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı sıfatıyla unvan taşısa da bütün yetki ve sorumluluk başbakandadır. Başbakan, şu ana kadar herhangi bir değerlendirme yapmamıştır. Konuya Anayasa´nın 30. maddesi çerçevesinde müdahil olmalı, polis gücünü oradan çekmeli, kayyumları kovmalı, yönetimi uyarmalı ve faaliyetlerinin devamını basın özgürlüğü çerçevesinde sürdürmelidir. Bu tür davranışlar Türkiye´de kin ve nefret tohumları saçar. Türkiye´de bir arada bulunma, birlikte hareket etme, ortak akılla ülkeyi yönetme kabiliyetini sıfırlar. Buna son vermek lazımdır. Bu akşam buna son vermeleri gerekir."
"TÜRKİYE´DE HER ŞEYİ EN İYİ BİLENDİR"
Kendisinin "1 Kasım´dan sona Meclis´te bakarsınız beş parti oluruz" şeklindeki sözleri ile Başbakan Davutoğlu´nun beşinci partinin MHP içerisinde çıkacağı yönündeki ifadelerinin hatırlatılması üzerine Bahçeli, şöyle konuştu:
" Başbakan Kahindir. Türkiye´de her şeyi en iyi bilendir. MHP´de AKP´nin organizasyonu ile var olduğu düşünülen beşinci kol faaliyetleri istedikleri gün siyasallaştırırlarsa MHP´den kopma olur. Başka türlü MHP´den kopma olmaz. Beşinci kol faaliyetlerine mensup olanların siyasallaşması, MHP´yi arıtır, durultur samimi olanların kalışına sebebiyet verir, bu da MHP´yi daha güçlü kılar."
1 Kasım seçiminin ardından 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül´ün siyasette görülüp görülmeyeceği yönündeki soru üzerine Bahçeli, basındaki yazılanlarla gelişmeleri ancak takip edebildiğini, özel temaslarının olmadığını söyledi.
Bir siyasi partinin içişlerine karışabilmeyi siyasi etik olarak doğru bulmadıklarını belirten Bahçeli, "Şu an için gördüğümüz konu şudur; Sayın Abdullah Gül Bey, Refah Partisi içerisinde, ´Yenilikçi Hareket´ olarak genel başkanlığa adaylığını koymuş, sonra ayrılmışlar. Ayrılma süreci içerisinde dışişleri bakanlığı, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı yapmış; sabırlı, soğukkanlı, dengeli bir siyaset adamı olarak kendini kabul ettirmiştir. Böyle bir konumda olan kişi, ´Cumhurbaşkanlığı yaptım, son noktayı koyuyorum´ derse, o kendi tercihidir. Ama toplum ihtiyacına cevap verebilecek bir birikimi varsa toplumu reddetmemelidir" ifadesini kullandı.
"SEÇİMLERİN ORTAYA ÇIKARDIĞI SONUÇLARDAN BİR SONUÇ ÜRETMELİYİZ"
1 Kasım´dan sonra muhtemel bir yeni seçime ilişkin de değerlendirmede bulunan Bahçeli, demokrasinin bütün unsurlarının tıkandığı yerde başka amaçlara, faaliyetlere sapmaksızın çıkış yolu aranıyorsa bunun da yine demokrasi içerisinde olması gerektiğini belirtti.
Bahçeli, şöyle dedi:
"Eğer Türkiye, seçim yoluyla bir kaos, krizde kalıyor ve bunda da seçim korkusuyla bu kaosa ve krize tahammül gösterme alışkanlık haline geliyorsa Türkiye´nin toplumsal dengesi bozulmuş, hiçbir sorunu çözülmemiş hale gelir. Bu da büyük sıkıntılar yaratır, farklı arayışlar ortaya koyar. Bu farklı arayışları bu ülke çok yaşamıştır. Bunları tekrar yaşamak istemiyorsak, demokrasi içerisinde çözüm bulmalıyız. Seçimlerin ortaya çıkardığı sonuçlardan bir sonuç üretmeliyiz. Türkiye´yi istikrara, barışa, huzura kavuşturabilecek bir ülke yönetimini bulmalıyız."