Değerli Dava Arkadaşlarım,
Saygıdeğer Öğretmenlerimiz,
Kıymetli Misafirler,
Güzide heyetinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Öğretmenler Günü münasebetiyle aramızda bulunan fedakâr öğretmenlerimize en derin şükran duygularımı sunuyorum.
Öğretmenlik en başta bilgisiyle öğreten, tecrübesiyle öğütleyen, uzak görüşlülüğüyle öneren, bunların yanında geleceği özveriyle hazırlayan bir mesleğin unvanıdır.
İnsan dünyaya gözlerini açtığı ilk andan itibaren öğrenmeye muhtaç ve öğrenme ihtiyacıyla doludur.
Bu nedenle öğrenmenin yaşı ve zamanı yoktur sözü hayat boyunca işittiğimiz bir gerçeğin ta kendisidir.
Dünyanın dönüşü, medeniyetlerin inşası, kültürlerin bekası, tarihin akışı hep öğrenmeyle ilgili, hep öğretimle ilişkilidir.
Öğretmen; öğrenenle öğretileni buluşturan, öğrenenle öğretilmesi gerekeni kavuşturan bir akıl, görgü ve sorumluluk sahibi kişidir.
Öğretmensiz bir toplum ruhen, fikren, ahlaken ve vicdanen fakir düşecek, geride kalacak, bu yüzden canlılık emarelerini kaybedecektir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk´ün şu veciz sözü sanıyorum tüm hakikati gözler önüne sermektedir:
Aziz Atatürk diyor ki: ?Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.?
Sahte kurtarıcıların hâkim olduğu, doğmaların sözünün geçtiği, ilmin ve irfanın dışlandığı bir millet hayatından istikrar beklemek, denge ve düzen ummak boşuna bir heves, boş bir gayrettir.
Öğretmenin mağduriyet yaşadığı, itilip kakıldığı, ciddiye ve dikkate alınmadığı bir ülkenin ayakta kalabilmesi de oldukça zordur.
Dahası öğretmenden mahrum, öğretmen açığının gün geçtikçe yaygınlaştığı bir eğitim ve öğretim politikasının ülke yararına olduğunu düşünmek en hafif tabirle saflıktır.
Mutsuz öğretmen, umutsuz öğrenci, ufuksuz politikalar arasına sıkışmış bir eğitim ve öğretim sisteminin yalnızca bugüne zararı dokunmayacak, gelecek nesillere de ilave külfetler getirecektir.
Sosyal ve ekonomik zorluk içinde bocalayan öğretmen kadrosu,
Siyasi ve ideolojik tasallut altında bunalmış öğretim hayatı,
Ezbere dayalı, milli perspektiften uzak, manevi sömürü ve politik hesaplara kurban seçilmiş bir müfredat yapısı,
Katılımcılığı, eşitlikçiliği, idraki önemsemeyen, milli değerleri ve yerli kaynakları özümseme konusunda yetersiz bir eğitim ve terbiye olgusu şu an Türkiye´nin başlıca sorunları arasındadır.
Neresinden bakarsak bakalım, Türk eğitim ve öğretim sistemi tel tel dökülmekte, kademe kademe düşmektedir.
Bu kapsamda kaybedilen cepheler endişe vericidir.
Ve öğretmenlerimiz öğrencileriyle birlikte bu acınası tabloya katlanmak durumundadır.
Sürekli değişen politikaların, tutarsız ve temelsiz uygulamaların, öğretmeni pasif ve edilgen hale sokan tasavvurların ceremesini herkes çekmektedir.
Maalesef öğretmenlerimizin çığlığını duyan yoktur.
Öğretmenlerimizin şikâyet ve yakınmalarını muhatap alan, dert edinen, mesele eden de henüz görülmemektedir.
Yeni nesillerin öğretmenlerin eseri olacağı söylense de, buna müzahir olacak stratejik adımlar atılmamaktadır.
Öğretmenlerimizin milletimizin en fedakar unsurları olduğu dile getirilse de bunun gereğini somut ve inandırıcı şekilde yapacak ne bir siyasi irade ne de sorumluluk bilincine rastlamak mümkün olamamaktadır.
24 Kasım´da öğretmenleri kutlamak, süslü ifade ve tanımlamalarla övmek adeta bir moda halini almıştır.
Ne var ki, 24 Kasım günü hakkında onca methiyeler düzülen, yere göğe sığdırılamayan aziz öğretmenlerimiz 25 Kasım sabahından itibaren unutulmuşluğa terk edilmektedir.
Bu elbette bir haksızlığın ayan beyan kanıtıdır.
Ve bu vefasızlığın açık bir göstergesidir.
Biz öyle bir inanç ve ruh kökünden geliyoruz ki, bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum sözüyle büyüyor, devamlı benzer hikmetli sözlerle müşerref oluyoruz.
Beşikten mezara kadar ilim öğrenmenin tavsiye edildiği derin ve geniş bir şuur muhitinin mirasçıları olarak öğretmenlerimize hem bir gönül hem de insani bir borcumuz olduğunu düşünüyorum.
Biliyor ve savunuyoruz ki, öğretmen sadece sınıfının sönmeyen kandili, sadece öğrencilerinin azalmayan bir kaynağı değildir.
Bunlardan mülhem bir gelecek ümidi, varlık, kimlik ve birlik çeşmesidir.
Öğretmenin huzursuz, içe kapanık, heyecansız, donanımsız, borçlu, aç ve açıkta olduğu bir Türkiye manzarasından sağlıklı ve sağlam bir gelecek projesinin çıkması sanıyorum imkansızdır.
Yarınların kilidini açacak anahtar öğretmenlerin elindedir.
İstikbalin mimarı öğretmen, milli ve manevi ihtişamı yaşatacak irade yine öğretmene aittir.
O halde öğretmeni merkezine almayan, öğretmeni rahat ve sorunsuz hale getiremeyen bir siyasi iktidarın başarıdan bahsetmesi, derslik yapmakla, yapay projelerle avunması anlamsız olduğu kadar afaki ve fuzuli bir tutumdur.
Değerli Misafirler,
Milli nitelikli bir eğitim bağımsızlığımızın güvencesidir.
Köleliğin önündeki engel, yolsuzluk ve yoksulluk saldırısının önündeki duvar milliliği inkar edilmemiş bir eğitimdir.
Ahlak ve adaleti toplumun hücrelerine kadar yayacak ve yerleştirecek de öğretmenlerimizin faziletli mücadeleleridir.
Bir milleti içten ele geçirmenin en kestirme yolu eğitim ve öğretim hayatının laçkalaştırılması, öğretmenlerin siyasi tahakküm ve baskı altına alınmasıdır.
Bu aynı zamanda geleceğin perdelenmesi, milli onur ve bekanın örselenmesidir ki, yaklaşık 13 yıldır yapılan da budur.
Türkiye´nin içinde bulunduğu maddi ve manevi çöküntünün telafi ve tamiri için öğretmenlerimize çok görevler düşmektedir.
Ancak önce öğretmenlere karşı ertelenen sorumlulukların yerine getirilmesi lazımdır.
Öğretmenlerimizin;
3600 ek göstergeden yararlanmaları,
Çağın bilgisiyle donanmaları,
Öğrencilerini en iyi şekilde yetiştirmelerini sağlayacak ortamın hazırlanması,
Ek ders ile eğitim ve öğretim tazminatlarının yükseltilerek eğitime hazırlık ödeneğinin artırılması,
Özür grubu tayinleriyle ilgili sorunların çözülmesi,
Kadrosu olmadan çalıştırılan sözleşmeli ve geçici öğretmenlerin daimi kadrolara alınmaları,
Emekli öğretmenlerin mağduriyetlerinin giderilmesi,
Ve tabii olarak atanamayan öğretmen çilesinin tamamen sonlandırılması beklediğimiz, istediğimiz ve gerçekleşmesi için peşinde olacağımız ana konu başlıklarıdır.
Kurulan yeni hükümetin öğretmenlik mesleğinin itibarını yükseltme, eğitim ve öğretim hayatının milli ölçülerde tekrar diriltme çerçevesinde hızlı, aktif ve samimi olmasını içtenlikle talep ediyor, bunların da sonuna kadar takipçisi olacağımızı bu vesileyle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Muhterem Dava Arkadaşlarım,
Değerli Öğretmenlerimiz,
Öğretmenler Günü´nü kutladığımız bugünde irfan pınarlarımız olan öğretmenlerimizi minnettarlıkla hatırlıyoruz.
Bildiğiniz üzere, 24 Kasım 1928 tarihinde Millet Mektepleri Talimatnamesi yayımlanmıştır.
Bu suretle yurdumuzun her tarafında Millet Mektepleri açılarak yeni harflerle okuma yazma seferberliği başlatılmış ve eğitimde yeni bir milat ilan edilmiştir.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu seferberliğe ?Millet Mektepleri Başöğretmeni? unvanıyla katılmış, eğitim ve öğretim alanında bir meşale yakmıştır.
Millet Mektepleri´nin açılışı ve Atatürk´ün Başöğretmenliği kabul tarihi olan 24 Kasım günü 1981 yılından beri de Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle aramızda bulunan öğretmenlerimiz başta olmak üzere, yurdumun her köşesinde azim ve sabırla görev yapan saygıdeğer öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü´nü tebrik ediyorum.
Ebediyete intikal edenlerle beraber terör saldırılarında hayatlarını kaybeden şehit öğretmenlerimize Cenab-ı Allah´tan rahmet diliyorum.
Görevlerini yapmış olmanın huzuruyla emeklilik günlerini geçiren öğretmenlerimize hürmetlerimle birlikte uzun bir ömür temenni ediyorum.
Hayatta olsun olmasın Cumhuriyetimizin fedakar öğretmenleri her zaman kalbimizde yaşayacak, anıları yüreklerimizde tütecektir.
Bu kapsamda vereceğimiz plaketlerin de hayırlı olmasını niyaz ediyor, hepinizi bir kez daha saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Sağ olun, var olun, hepiniz sağlıcakla ve mutlu kalın.