İşte geldik, gidiyoruz? Ne güzel nasihatti bize Gök Tanrı´dan gelen, ne güzel yol gösterdi bize bozkurtlar, asenalar?
?Ey Oğul? dedi,
Zaman herhangi bir zaman, mekân herhangi bir mekândı,
Nedir bu göklerdeki hal, sanki başımıza yıkılacak, Gök Tanrıyı kim kızdırdı? Obamızda derdi olan var da derman mı olamadık, aç vardı aş mı vermedik, mazlum vardı el mi uzatmadık? Varın haber salın herkese, her yere; görmemek, duymamak bize yakışmaz. Gök Tanrı´ya mahcup olmak bizden uzak olsun, bizim gönlümüz açlara, dertlilere gariplere yakın dursun!?
Vardılar, gittiler? Dertlere derman, dertlilere yoldaş oldular. Nasihat verip nasihat aldılar, nasiplendiler. Gök açıldı Gök Tanrı güldü. O gülünce kâinat güldü, varlık, mahcubiyetinden az kala varlığından olacaktı, Gök Tanrının kayyumiyeti olmayaydı?
?Gül Hanım? dedi,
Zaman herhangi bir zaman, mekân herhangi bir mekândı?
?Bu ay neden ve nasıl parçalanmış, bölünmüş iki parçaya! Bir parçası bir yerde diğer yarısı başka yerde? Yoksa Gök Tanrı bize bir şey diyor da biz anlamaz mı olduk??
Düşündüler, taşındılar? Yere, göğe, bozkırlara baktılar? Hâna, haneye, halka, gönüllere danıştılar. Sonra verdiler bir karar ki kâinat duyunca o kararı, sevindi.
Gök tanrı gülüverdi. Ayın parçalandığı memlekete doğru gitmeye karar verdiler, eğer Gök Tanrı yerlerin imrendiği, göklerin sakındığı Ay´ı bölüvermişse ikiye ?bu bir ayrılma vaktidir? dediler. Yüzyıllık ovalarını, bozkırlarını, obalarını bırakıp Ay´ın yarıldığı yere doğru yürümeye vardılar. Gök Tanrı dilemişti, onlar bunu böyle bildiler. Ay yarılmışsa bu bir nasihatti, bir vesileydi, bozkırdan ayrılışının, bereketi arayışın, kutlu bir buluşmanın, bitmeyen bir kavuşmanın vesilesi? Bu yola çıkışın, çölden başlayan yürüyüşe katılışın, sonra bu kervanın durmamacasına asırlara uzanışının sebebini, ne ay bilirdi yarılırken, ne de yola çıkanlar? Ay yarılmıştı bir kere? Kutlu bir mekânda, kutlu bir zamanda kavuştular ebedi diyara, Gök Tanrı´nın her işinde bir hikmet arayanlar?
?Ay Kızım, Can Kızım? dedi,
Zaman herhangi bir zaman, mekân herhangi bir mekândı?
İşte geldik, gidiyoruz? Ne güzel nasihatti bize Gök Tanrı´dan gelen, ne güzel yol gösterdi bize bozkurtlar, asenalar? Ne de hoş bir yolculuktu bizimkisi! Bozkırlardan çıktık, Tanrı Dağları´nı aştık, serinledik Ceyhun´da, Seyhun´da Merv´de? Çöller gördük vaha olmuş. Altayları aştık, bir kısrak başı gibi bir kıtadan diğerine uzandık.?
Doğrulukla çıktık yola, adaletle buluştuk, gariplerin tertemiz alın terleri ile yıkadık gönlümüzü? Kirlenmiş topraklara ab-ı hayat olmaya adandık. Turan illerinden bir ?Kızıl Elma?ya yol tuttuk ki, bu yol bizi Gök Tanrı´ya vardırsın. Mahcup olmadan varalım huzura, tebessümle karşısın bizi, ağırlasın hayat ağacının gölgesinde, ayın yarıldığı vakitte yaşayanla, yaşayanlarla?
?Al Bayraklı, Sırma Sancaklı Beğlerim? dedi,
Zaman herhangi bir zaman, mekân herhangi bir mekândı?
Durmak yoktu bize, durmadık? Varılacak yerlere hep birlikte vardık. Gök Tanrı bizi mahcup etmedi, yolsuz yordamsız, aşsız obasız bırakmadı. Biz de şükür olsun yolumuzdan şaşmadık. Doğruluktan, adaletten kaçmadık. Garibin yanında merhametten, zalimin karşısında heybetten geri durmadık. Bayrağımız bizim sevdamız, SANCAĞIMIZ bizim yiğitlerimiz oldu. Ay´ın yarıldığı memleketlere geldik. Sonra nice memleketler bize, biz nicelerine ulaştık. Övünmedik biz, böbürlenmedik? Atlarımız şahlandı, Gök Tanrı bizi şanlandırdı, büyüklenmedik? Zor zamanlar gördük, sakınmadık gözümüzü budaktan. Bizimkisi almak değil, vermek davasıydı. Gök Tanrı´nın bize bahşettiklerini, O´nun vaat ettiklerine ulaştırdık, saklamadık, biriktirmedik. Var etmek için, yok olmak istedik; var edişin uğruna yok olma davasıydı bizimkisi?
?Dostlarım? dedi ?Ah Dostlarım?,
Zaman herhangi bir zaman, mekân herhangi bir mekândı?
?Hani gökteki Ay, nerede yıldızlar, benim dörtnala koşan kısraklarım nerede, bozkurtları bağlamaya cüret edenler de kim? Turan ellerinin kokusunu neden alamıyorum, Kızıl Elma´yı soldurmaya davranan mı var? Ay´ın yarıldığı zamandan, mekândan hiç mi ses yok??
?Biz? dediler, ?Beğim?;
?Az soluklanalım dedik, nefeslenelim biraz. Durunca anladık ki yorulmuşuz. Aldığımız her nefes bizi daha da tüketti an be an. Anladık ama geç olmadı. Anladık iş işten geçmeden, yaraşmazmış durmak Türk´e. Dost dosta düşman olmadan, yokluk varlığın kabına dolmadan, garibin derdi gönülleri boğmadan, Kızıl Elma´nın son çiçeği solmadan, son şehidin kanının son damlası kurumadan, artık yollarda tutacağız biz bu hak edilmiş kutsal yası??
Davrandık Beğim, gayri bizi hor görme. Ay yarılsın yine, Gök Tanrı bize yol versin, dağlar hazır dursun, nehirler durulsun! Sussun gayri çağları ağlatan karanlığın kara nefesi?
Bozkurtlar davransın, asenalar şenlensin, parlasın bayrak, şahlansın ses versin SANCAK, bilsin artık bütün kâinat: ?Yola Çıkan Türk´ün Son Kafilesi?