Yazımıza tarihimizden bir kesit aktarmak suretiyle başlayıp, birbirini tamamlayacak sorularla devam edelim..
Değerli okur, ilk şehidimiz Ruhi Kılıçkıran´ın (ki, şehadeti 04.01.1968)´den bu güne kadar beş bin (5.000)´e yakın şehit, bir o kadar da gazi veren ülkücü hareket; en çok şehidi hangi yıllarda vermiştir?
Sorumuzun cevabını, (ülkemizi karşılıksız sevmenin bedelini fazlasıyla ödediğimiz O dönemlerdeki can pazarını, okuyamadığımız yada işe gidemediğimiz günleri birebir yaşayan biri olarak) sizleri daha fazla uğraştırmadan hemen ben söyleyeyim!
O meşum süreç, öncesi olmakla birlikte en fazla 1978-1979 ve 1980 yıllarıdır...
Peki ne olmuşta 1978´de birden bire şehit sayımız artmıştı..?
O´nu da biraz detay vererek anlatalım...
CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, dönemin CHP´li İstanbul Belediye Başkanı Aytekin Kotil´in organizesiyle, Belediye´ye ait Güneş Motel´de bazı AP´li vekillerle 21 Aralık 1977´de gizlice bir görüşme yapmıştı..
Ki, bu vekiller:
Tuncay Mataracı, Şerafettin Elçi, Mete Tan, Hilmi İşgüzar, Orhan Alp, Hasan Korkut, Cemalettin İnkaya, Ali Rıza Septioğlu, Mehmet Oğuz Atalay, Enver Akova, Ahmet Karaaslan ve Güneş Öngüt´tür!
Bu görüşme sonrası, (iddialara göre çeşitli maddi imkanların verilmesi vaadi de dahil) yapılan pazarlıklar sonucu ilkönce 9 AP´li vekil istifa ederek mevcut hükûmetten desteklerini çekmişti.. Bunları kısa bir süre sonra diğer AP´li Enver Akova ve Ahmet Karaaslan takip etmişti.. Ayrıca Elazığ Bağımsız Milletvekili Ali Rıza Septioğlu´da bu koroya katılmıştı...
Netice de;
Merhum Süleyman Demirel,
Merhum Necmettin Erbakan,
Ve..
Dikkat Buyurun Merhum Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ´in birlikte kurdukları,
II. Milliyetçi Cephe diye de adlandırılan 41´inci Hükümet Aralık 1977´de yıkıldı...
Akabinde Bülent Ecevit, istifacılardan 10´una Bakanlık vererek (1´i bakanlığı kabul etmedi)
05 Ocak 1978´de 42´inci hükümeti kurdu..
Kurulduğu günden 12 Kasım 1979´a kadar 22 ay süren ve bir nevi 12 Eylül 1980 askeri darbesine zemin hazırlayan bu hükümet döneminde; ekonomi alt-üst olup, yatırımlar durdu, şeker ve un gibi zaruri ihtiyaç ürünlerine zam üstüne zammın konduğu yetmiyormuş gibi..Yokluklar-kıtlıklar artıp, tüp, margarin, benzin, gazyağı vs. kuyrukları başladı..
Ve ülkenin ekonomik yönden felakete doğru sürüklenmesinin yanısıra bizler açısından en önemlisi şu olmuştur. Demirel´in deyimiyle "Hükümetin başı" Ecevit´in CHP Hükümetinin ve ele geçirdiği belediyelerinin desteklediği 36 fraksiyonlu bölücü sol, sosyalist komünist çeteler vasıtasıyla ÜLKÜCÜ fidanlar birer birer kırılmaya başladı...
İşte bahse konu dönem, acılarla dolu bir dönem olup, komünist ve bölücü teröristlerin kıydığı Ülkücü şehit sayısı zirveye çıkmıştı...
Ki, aynı zamanda yani 1978´in ilk ayından itibaren kamuda başlayan Ülkücü bürokrat, işçi-memur, polis, okullardaki hademeye varıncaya kadar personel veya öğretmen kıyımı son raddesine çıkmış, yerlerine; fazlasıyla azılı kızıl teröristler veya yakınlarından oluşan kadrolarla doldurulmuştu..
Burada bir parantez açalım...
Güneş Motel´de partilerinden istifaları sonrası transfer edilenlerden Tuncay Mataracı, Hilmi İşgüzar ve Şerafettin Elçi, 12 Eylül sonrası çeşitli suç isnatları ve rüşvet alma iddiasıyla Yüce Divana sevk edildiler. Yargılama sonucu Mataracı 36 yıl. İşgüzar 9 yıl, 8 ay.. Elçi ise 2,5 yıl ceza aldı...
İmdi, bu tarihi kesiti günümüze biraz uyarlıyalım ve soralım..
Olası bir CH(İ)P-SA+HDP/PKK Konsorsiyumu Hükümeti sonrasında:
-HDP´nin zımni veya aleni destekleyeceği bir hükümetin bölücü teröre bakışı ve mücadelesi nasıl olacak?
Bu bağlamda;
a) Kuzey Suriye´de kurdurulmasına çalışılan ABD destekli ve güdümlü PKK/PYD garnizon devletini önleyecek mi, yoksa önünü açacak mı?
b) Gerek Suriye´de, gerekse Irak´ta ve yurtiçinde (bitirilme noktasına getirilen) bölücü teröristlere karşı sürdürülen operasyonlar ve harekatlar, durdurulacak mı, yoksa devam ettirilecek mi?
c) Şehit yakınları ve Diyarbakır anneleriyle helalleşebilecekler mi?
d) Bölücülerin başat aktörlerinden Selahattin Demirtaş ile dış güçlerin içimizdeki uzantısı Osman Kavala´yı serbest bıraktıracaklar mı?
e) Tıpkı 1978´de olduğu üzere "kurunun yanında yaşın da yakıldığı" gibi ve bir örneğinin günümüzde İstanbul, Adana, Mersin Belediyelerinde insafsızca yapılan personel kıyımı yine tatbik edilecek mi?
f) Silahlı olmasalar bile fikren bölücü olup, bunun çalışmasını yapan unsurlara kadrolar tahsis edilecek mi?
g) Sığınmacı Suriyeliler konusunda net bir çözüm planları var mı?..
Terör ve güvenlik boyutundan geçelim ekonomiye...
Dolar´ı bizim basmadığımız gerçeğinden hareketle ve altın, doğalgaz ile petrolün ise neredeyse tamamını dışardan ithal ettiğimizi de gözönünde bulundurarak.. Bizimde sıklıkla eleştirdiğimiz ve düzelmesini can-ı gönülden istediğimiz/beklediğimiz ve birçok nedenden ötürü bozulan ekonomiyi düzeltmek adına neler yapacaklarına ilşkin birkaç soru daha yöneltelim..
-Mesela yatırımlar yapacaklar mı? Yapacaklarsa, projeleri nelerdir? Kaynağını nereden ve nasıl bulacaklar?
Bu minvalde, işçiye, memura, emekliye, çiftçiye, sanayici ve işadamlarına kaynak yaratabilecekler mi?
-İktidara gelebilirlerse Kanal İstanbul Projesini (anlaşıldı) durduracaklar da, ülkemiz için hayati öneme haiz; Mavi vatan, İHA, SİHA vb. dahil savunma sanayii, Akdeniz ile Karadeniz´deki doğal gaz arama projelerini ve Türk Devletleri Teşkilatı´nı (ortakları HDP´ye rağmen) devam ettirecekler mi?
Aklıma ilk anda gelen bu sorulardan sonra şu düşünce ve son bir sual ile yazımızı bitirelim..
Yeniden Kemal Derviş ile İMF´den medet uman, üstelik SSK´yı batırması bilinen tek hüneri(!) olan ve bir kasetle CHP´nin başına gelen, başa geldiği günden bu güne kadar da, bir kere bile ağzından; "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözü çıkmayan Kemal Kılıçdaroğlu ile (şehit yakınına aleni sövenleri bünyesinde barındıranların da dahil olduğu) ekürisi mi bu ülkeyi düzlüğe çıkaracak?!!
Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız!
Harun KILIÇ
ANKARA