Güner Melis Erbay

Tarih: 23.04.2025 14:42

23 NİSAN

Facebook Twitter Linked-in

Nisan fonetik açıdan hoş bir kelime. Her ne kadar "n" sesi olumsuzluk içeren bir ses olsa  da, ondan sonra gelen iki ses ortamı çoktan  süt liman yapıvermiş. Nisan insan kelimesini de çağrıştırmıyor mu? Aynı seslerden oluşmuş bu iki kelimede, seslerin aynılığı,  nisan kelimesindeki yumuşaklığın insan kelimesinde de hissedilmesini sağlayamıyor. İnsan nisana göre çok daha düz ve katı bir kelime!  Bu iki kelime; kelimelerdeki seslerin diziliminin, insanlar üzerinde oluşturduğu duygulanımı anlamada önemli bir örneği oluşturuyor. Nisan nisan ayını güzel temsil ediyor. İnsan da insan canlısını!  İn İngilizcede içinde demek fakat aslında Türkçe de de içinde demek gibi geliyor bana!  Mağaralara in denilmesi, benim inancımın gerekçesini oluşturuyor. İn'i mağara yerine kullanılan bir kelime olarak görsek de;  aslında in, mağaranın içini, içindeki oyuk boşluğu temsil eder. San ise sanmak demek ! İnsan kelimesi bu durumda içinde, yani iç dünyasında sanan canlı demek oluyor. İnsandan başka dünyamızda sanma eylemini gerçekleştirebilen başka bir canlı yok! Herhangi bir şeyi sanabilmek için hayal yetisi gerekiyor. Hayal yetisi ise sadece insana mahsus! Hepimizin hayatına baktığımızda; en az hayal kuranımızda bile, hakikaten de sürekli olarak sanma eylemini gerçekleştirdiğimizi görebiliriz. Mantığımız ne kadar iyi çalışırsa, o nispette de,  sandıklarımız gerçek olur! 

Nisan ilkbaharın orta ayı, ne Mart kadar soğuk, ne Mayıs kadar ılık! Temsil ettiği sıcaklık durumu kelimenin fonetigine de uygun düşmüş. Kelimenin;  ilk meyve, turfanda, yılın ilk ayı gibi anlamları var. O halde demek ki bir zamanlar Nisan yılın ilk ayı imiş! Bir zamanlar, yılın başlangıcı için, ilkbahar mevsimi uygun görülmüş! 21 mart olan ekinoks günü baharın başlangıcını oluşturmuş ve nevruz olarak kutlanmış. Çünkü baharın başlangıcını tüm canlıların diriliş günü olarak kabul etmişler. Nevruzun bayram olmasının ne kadar da haklı gerekçeleri var değil mi? Böylelikle;  ilkbaharın başlangıcı 21 martta, yılın ilk ayı başlamış!  Benim bugünkü konum ise 23 Nisan! 

23 Nisan bütün çocukların ve bir zamanlar çocuk olanların, yani  herkesin heyecanla kutladığı bir bayram. Bizim bayramımız! Atatürk’ün Türk çocuklarına bir armağanı ve emaneti. Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışı ile egemenliğimizi ilan ettiğimiz önemli bir günümüz!  Bu egemenliği kazanmamızın nasıl imkansız göründüğünü hepimiz biliyoruz fakat bu imkansız;  Atatürk’ümüzün gösterdiği hedefi, tek yürek olarak kabullenişle yenilmiş bir imkansız! Hedefimiz ise yine bildiğimiz üzere, "ya istiklal ya ölüm" ! 

Çocukluğumu hatırladığımda, 23 Nisanları cicili bicili elbiselerle kutluyor olmak, bizlere büyük bir çoşku ve mutluluk verirdi. Şiirler okumak, halk oyunları oynamak gibi faaliyetler duygu durumumuzu zirveye yerleştirirdi. Sonraki yıllarda buna, TRT nin gerçekleştirdiği çocuk şenlikleri eklendi. Sanırım bunun amacı, 23 Nisanı uluslararası bir çocuk şenliği haline getirmekti ve ilki 1979 yılında yapıldı. Yapıldığı ilk günden bu yana 46 yıl geçmiş. 46 yılda bu amaca ulaşıldı mı diye bakarsak,  cevabımız ne yazık ki kocaman bir HAYIR'dır! 

Dünyada küresel olarak kutlanan bir çok gün var. 23 Nisan neden böyle bir güne dönüşmesin? Dönüşsün elbette. 46 yıldır değişik ülkelerin çocuklarını ağırlayarak, o çocuklarla birlikte oluşturduğumuz bu şenlikler, neden küresel bir çocuk günü halini alamadı? Bu dönüşümü engelleyen nedir?... 

Cevap belli aslında; Türk milletinin ve yurdunun varlığının kabullenilmemesi ve buna yönelik mücadelenin devam ediyor olması! O halde biz de kendi mücadelemizi sürdüreceğiz demektir. Demek ki; zaferi elde ettik bitti gitti her şey diyerek uykuya yatmayacağız. Var olmak için, mücadelemizi sürdürmemiz gerekiyor! Elbette, 23 Nisanı küresel bir çocuk günü olarak ilan ettirebilmek de bu mücadelenin bir parçasıdır. Şimdiye kadar yaptıklarımız, belli ki amacımızı elde etmeye yeterli gelememiş. O zaman yeni stratejiler bulmak gerekmez mi?  TRTnin yapmış olduğu etkinliklerin yanında,  yurt dışında düzenleyeceğimiz çeşitli çocuk şenlikleri amaca hizmet edebilir diye düşmekteyim. Bu şenliklerin büyük ölçekli olmasına bile gerek yok. Yeter ki bir yerlerde bir şekilde boy gösterelim!  Sanırım elçiliklerimiz bu tip organizasyonları çocuklarımız için hazırlayabilir. Buradan gidecek çocukları, bizim yaptığımız gibi, ilgili ülkenin aileleri misafir etmeyebilir elbette fakat bu sorunu da orada yaşayan Türk aileleriyle çözebiliriz diye düşünüyorum. Dünyanın her yanına dağılmış bir milletiz. Gezi programlarını seyrettiğim kadarıyla, en olmadık ülkelerde bile yaşayan Türklerle karşılaşmak mümkün olabiliyor! Böylece 23 Nisanın,  küresel ölçekte çocuk bayramı olarak ilan edilmesini, kolaylaştırabiliriz belki! Yazımı tüm dünyadaki çocukların 23 Nisanını kutlayarak sonlandırıyorum 

Sevgilerimle 

Dyt. Güner Erbay


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —