İki günde 34 şehit verdik, ruhları şad olsun. Mekanları cennettir, hiç şüphem yok. Hep veriyorduk, şehitsiz günümüz geçmiyordu ki. İkişer, üçer hatta beşer onar ama bu kadar sayıda olunca kahrolduk?
Sadece şehit yakınları; anneler, babalar, kardeşler, eşler, yavrular, dedeler, nineler değil, kadınından kızına, yaşlısından gencine, 7´den 70´e tüm Türk milleti ağladı. Kimi sessiz, kimi bağıra çağıra, kimi feryat ederek ağladı, hepten ağladık. Kimimizin gözyaşları buharlaşıp uçtu, Kimimizin ki yüreklerimize aktı. Ama ağladık be, ağladık. Ağlamayan haindir.
Kimimiz ?Ağlamak yetmez, yas ilan edelim, yas tutalım? dedi. Neden yas tutalım ki, neden yas ilan edelim de düşmanlarımızı güldürelim, sevindirelim ki? Onlar ölmediler ki, onlar şehit olup Rabbimize kavuştular. Onlar mutlular, onlar huzur içindeler, onlar Allah´la beraberler. Onlara melekler, huriler hizmet ediyor.
Ancak biz hasret çekebiliriz, özleriz de ondan ağlarız, ondan ağlamalıyız. İslamiyet yas tutma dini değildir. Yas tutmanın Müslümanlıkla hiç ilgisi alakası yoktur.
Bu 34 kardeşimizin şahadeti ne ilkti, ne de son olacaktır. Kıyamet kopmadıkça yine şehitler verilecek, yine şehitler olacak? Ağlayacak ama yas tutmayacağız.
Çünkü dünya düşman bize. Müslüman Türk, tarih boyunca her gittiği yere huzur götürmüş, mutluluk saçmıştır ama hiçbir zaman dost bulamamıştır. Bundan sonra da dostumuz olmayacaktır. Tek dostumuz Allah, tek dostumuz kendi milletimizdir.
Birinin çıkarına dokununca o surat asacak, kin kusacak, diğeri kıs kıs gülecek ama dost görünecek, dostluk kisvesinin ardından kuyumuzu kazmak için fırsat kollayacak. Bugüne kadar olmadıysa bundan sonra da Dostum Putin, dostum Tramp olmayacak, sadece çıkarları için yüzümüze gülen Putin´ler, Tramp´lar, Hanslar olacak.
Özellikle Türkiye´nin dışarıya karşı her yönden güçlü olması gereken bu dönemde, bu kritik coğrafyada neden Suriye´deyiz, neden Libya´dayız diye birbirimize düşmek yerine birbirimize sarılıp başka dost aramayalım. Türkiye bugün için ?Beka? mücadelesi veriyor, bunu anlamayana Allah akıl versin.
Bu arada, hani Mekke´den Medine´ye göç eden muhacirlerle bir tuttuğumuz, ?kardeşlerimiz? deyip vatandaşlık verdiğimiz, 7-8 yıldır işçinin, memurun, emeklinin, esnafın rızkından kesip yedirip doyurduğumuz Suriyeli kardeşlerimiz nerede?!
Kapılar açılınca koşuştular Avrupa Avrupa diyerek. Onlar için biz mi kardeşmişiz, Avrupalılar mı? Hiçbirine acımıyorum, sadece günahsız çocuk ve kundaklarındaki bebekler hariç?