Bugün, 27 Kasım 2025 Perşembe

Güner Melis Erbay


ÇEMBERCİK-KIZILGERDAN

Komşumuzun kuşlara bu ismi vermesinin sebebi Anadolu da kadınların başlarına bağladıkları ve göğüslerine kadar inen çember denen yazmalardı.


Çembercik dediğim bir kuş çeşiti. Serçegillerden olduğunu tahmin ediyorum çünki serçe boyutlarında minik bir kuş o. Gagasının hemen üstünden gözlerini de içine alarak gövdesinin yarısına kadar olan kısmı kiremit kırmızısı ile turuncu arası bir renk fakat serçelerden birazcık daha tombul; belki de bu yüzden daha da sevimli! Çocukluğumda tanıştığım, öğrendiğim, sevdiğim bir kuş.

Benim çembercik dediğim gerçekte kızılgerdan olarak anılıyor. Bu kuşla Ovacumada tanıştım. O sene ilkokul üçe gidiyordum ve Karabük'ün Yenice nahiyesinden ovacuma nahiyesine taşınmıştık. Burası Yeniceden de küçük bir yerleşim yeriydi. Orman lojmanlarında kalıyorduk. Bizden önce burada kalan kişi,  kuşlara sürekli yiyecek verdiği için lojmana kuşları alıştırmış. Biz geldiğimizde bizi yabancılayıp bizden ürkmediler;  balkonda biz varken rahatsız olmadan yanımızda duruyorlardı ve bu durum bizim için müthiş bir şeydi. Bizden rahatsız olmadıkları gibi, evin içine de rahat rahat giriyor istedikleri kadar kalıp çıkıyorlardı. Kuşlara bayılan bir çocuk olan ben için, evde kuşların uçması  süper bir durumdu!

Balkona gelen ve eve giren kuşların çoğu çembercikti. İsimlerinin kızıl gerdan olduğunu bilmiyorduk ve yan komşumuz onlara çembercik diyordu, biz de çembercik dedik ve ismi bizde çembercik olarak kaldı. Komşumuzun kuşlara bu ismi vermesinin sebebi Anadolu da kadınların başlarına bağladıkları ve göğüslerine kadar inen çember denen yazmalardı. Kuşun göz üstünden vücudunun  yarısını kaplayan kızıllık çember takmış gibi gözükmesin neden oluyordu. Çembercikler eve girip çıkarlarken bir tanesi nedense evden çıkmak istemedi. Evin içinde bizimle yaşamaya başladı. Geceleri biz yatınca yüksek bir yere konar orada dururdu.  Bizimle tam olarak ne kadar yaşadı bilmiyorum fakat en az bir iki ay kaldı diyebilirim.

Evimiz sobalıydı ve mevsim de kıştı. Çembercik sobanın yandığı odada bizimle birlikte kalmayı tercih ediyordu. Pencereyi açtığımızda her zaman olmasa da, arada sırada dışarı çıkar uzun uzun uçtuktan sonra tekrar gelir, eve girerdi. Özgürdü onu kısıtlayan kimse yoktu. Tamamen kendi tercihi ile bizimle kalıyordu ki bu da beni çok mutlu ediyordu fakat bir sabah uyandığımızda çembercik yoktu. Nasıl olabilirdi ki böyle bir şey. Bütün evi aramaya başladık. Diğer odalara baktık önce, oralara gitmiş olabilirdi ama yoktu. Uzun bir arayıştan sonra oturma odasında divanın altında bulduk onu. Ayakları kıvrılmış, kavrulmuş yanmış ve ölmüştü. Çok üzülmüş, günlerce ağlamıştım ve bir daha hiçbir çemberciği eve sokmamıştım!  Gece ışıkları söndürünce yanlışlıkla sobaya konmuş olmalıydı. Sonrasında nasıl olup divanın altına girdi bilemiyoruz. Her çembercik gördüğümde bu olayı hatırlıyorum ve bu olay hiçbir hayvanı eve almamamız gerektiğine inanmamı sağlıyor. Hayvanların doğalarınca yaşamaları gerekir, onları evlerimize almamalıyız. Bu konuda en uyumlu olan kedileri bile evlere hapsetmemeliyiz.  Belki karınları doyuyor hiçbir zaman açlık çekmiyorlar ama özgür değiller. Bunu söylerken çocuklar için hayvanlarla yaşamanın ne kadar önemli olduğunu bilmiyor değilim. Çocukken iki kedimiz oldu bizim de. Birisi Yenicedeki evimizdeydi, diğeri Eflanide. Bir de köpeğimiz vardı. O evimiz bahçeli olduğu için bahçede kalıyordu. Yeniceden babamın görevi nedeniyle ayrılırken kedimiz arkamızdan ağlamıştı fakat o evsiz kalmamıştı. Zaten özgür bir kediydi o. Onun bir değil bir çok evi vardı. Canı kimi isterse o evde kalırdı ve en çok da bizde kalırdı. Gün boyu dışarılarda gezer tozar akşam olunca evine gelirdi. Köylerdeki kediler de böyledir. Onlar evlere hapis değildirler. Bu şekilde yaşayan bir kedi evlerde de kalabilir elbette fakat buna da hijyen kuralları izin vermiyor! Sokakta gönüllerince gezip gezip eve gelen kediler yok artık. Kedimizle uyumayı çok severdim. Yatağımın içinde yumuşacık mırıl mırıl bir canlıyla uyumak harika bir şeydi. Nedense kedilerin mırıltısı insana huzur verir, hem de öyle böyle değil çok huzur verir. Böyle bir deneyim bir çocuğa muazzam mutluluk veren ve içinde yaşama sevinci oluşturan bir durumdur. Ne var ki onları tamamen eve hapsetmek çok acımasız geliyor bana. Tüm bunların yanında, onların günümüzdeki beslenmelerine de içim sızlayarak bakıyorum. İster ev, ister sokak hayvanları olsun, hemen hepsi artık kuru mamalarla besleniyor. Hayvan mamaları da gördüğüm kadarıyla bir endüstri oluşturdu! İlaç endüstrisi gibi! Bu mamalar hayvanların her türlü besin ögesi ihtiyacını karşılasa da onlara pek çok zarar veriyorlar. Biz diyetisyenler ve de doktorlar hazır paketli gıdalar yemeyin, işlenmiş gıda yemeyin diye insanları sürekli uyarıyoruz. Neden böyle bir uyarı yapıyoruz? Çünki bunlar pek çok hastalığa davetiye çıkarıyor. Otoümmin hastalıkların zeminini oluşturuyorlar ki, buna kanser de dahil. Durum insanlar için böyleyken hayvanlar için farklı mı sanıyorsunuz. Değil elbette.!  Onlarda da kanser dahil pek çok hastalık bu nedenle oluşuyor ve onlarda bu durum daha da çok oluyor. Neden daha çok oluyor çünki beslenmeleri tamamen bu mamalardan oluşuyor. Kuru  kupkuru olan bu mamalar onların içini kurutuyor. Kuru bir şeyler yediğimizde ardından meyve gibi, yahut salata gibi su içeriği yüksek bir şey yemek isteriz; yemezsek içimiz katılır. Bence onların da içi katılıyor. Sokaklarda, evlerin önünde bu düğül düğül mamaları gördükçe, her defasında benim içim bir fena oluyor! Eskiden sokak hayvanlarına evlerde yediğimiz yemeklerden verirdik. Elbette günümüz şartlarında kendimize  bile zar zor yemek yaparken bunu hayvanlarla paylaşmayı tercih etmek zor fakat o mamaları da verirken onları hasta ettiğimizi bilmemiz gerekiyor!!!

Her hayvan kendi doğasında yaşamalı diyorum. Nasıl ki bizler üç günlük özgür hayatı beş günlük hapis hayatına değişmiyorsak hayvanlara da bunu yapmamalıyız. Onları kısırlaştırıp pencereden dışarıyı seyreden, boğazı tokluğuna bize yarenlik eden köleler haline getirmemeliyiz. Hiçbir sevgi özgürlüğü kısıtlamaz ve Eric Fromun da dediği gibi " sevgi özgürlüğün çocuğudur." Sevgilerimle

Dyt  Güner Erbay

15°