Bugün, 10 Mart 2025 Pazartesi

Güner Melis Erbay


DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

Elbette böyle bir günde kadınlar adına konuşulması, dillendirilmesi gereken iki çok önemli konu vardır.


Birleşmiş milletler 8 martı dünya kadınlar günü olarak 1977 yılında kabul etmiş.  İnsan hakları sözleşmesi ise hak ve özgürlüklerin kullanımında cinsiyete dayalı  ayrımcılığı reddederse de, kadınlar için böyle bir günün var olması, aynı zamanda kadınlar adına ortada büyük bir ayrımcılığın olduğunun en büyük ispatıdır . İnsan canlısının yaşamına cinsler ölçeğinde bakıldığında ezilen bir taraf olduğu görülüyor. Elbette bu durum ülkelere göre değişiklik arz ediyor fakat yine de söz konusu değişiklik ezilmenin derecesinde vuku buluyor. Maalesef ezilen tarafın ezilen taraflıktan çıkması olarak ceryan edemiyor.

Elbette böyle bir günde kadınlar adına konuşulması, dillendirilmesi gereken iki çok önemli konu vardır. Bunlardan birisi kadına şiddet ve diğeri de kadın cinayetleridir. Kadına şiddet psikolojik ve fiziksel olarak ikiye ayrılıyor. Toplumda ve aile içindeki her türlü negatif ayrımcılık psikolojik, her türlü bedensel zarar vermeler fiziksel şiddettir. Cana kast durumlarında ise olay çok daha başka bir boyut kazanıyor ve en uç noktaya taşınıyor. Tüm bunlara yönelik önlemlerin ne olması gerektiği elbette hukukçuların konusudur fakat cana kast etmenin aynı zamanda Allaha şirk koşmak olduğunu düşünüyorum çünkü birisini öldürerek Allah’ın yaratımına müdahale ediliyor. Bu insanı sen yanlış yaratmışsın, verdiğin canın yaşamaması lazım, o yaşamaya layık değil ve bunu da ben yapıyorum, canını alıyorum diyorsunuz. Bilim;  bunca ilerlemelere rağmen bir can oluşturamıyor. En alt düzeyde tek hücreli bir canlıyı bile yaratamıyor. Öyleyse insanın ne haddine ki bir diğer insanı öldürebiliyor. Bu sorunları uzun vadede insanları eğiterek çözmek mümkündür. Elbette her sorunun bir çok yönü vardır ve her bir yönüyle ele alıp düzenlemeler yapmak gerekir. İşin ekonomik ve sosyolojik boyutu da kuşkusuz çok önemlidir. Toplumsal değer yargıları, adetler, gelenek ve görenekler burada yer alıyor

Kadına şiddetin ve kadın cinayetlerinin altındaki en temel neden, erkeklerin fiziksel güçlerinin daha fazla olması ve belki de bunun da bir etkisi olarak, kendilerini kadınlardan daha üstün olduklarına inandırmalarıdır. Doğadaki işleyişe baktığımız zaman, güçlülerin daha az güçlüleri yok ettiği görülür. Biyolojide bu duruma doğal seleksiyon deniyor fakat insan canlısının mantığa, duygulara ve iradeye sahip olması nedeniyle,  davranışlarını doğal seleksiyon kurallarıyla açıklamak onu erdemsel olarak aşağılara çeker. Onu bir nevi duygusuz mantıksız ve iradesiz bir canlı konumuna sokar ve düşününce bu konumda olmak, insanı çok çok ağır bir aşağılanmışlık durumuna sokar.

Cinslerin birisinin diğerine üstünlüğü söz konusu mudur diye baktığımızda, genetiğe bakmak gerekir. Çünkü yaratımda genetik vardır. Genetik ise her iki cinsin eşit sayıda kromozomdan oluştuğunu ve bu eşit sayıda kromozomun tam olarak yarısının anneden diğer yarısının da babadan geldiğini söyler. Dolayısıyla yeni nesil yarı anneden, yarı babadan müteşekkil olur. Yani soyu sürdürmede cinsler arasında bir farklılık yoktur. İnsanların soyunu devam ettirmek için, erkek evlat sahibi olmak istemesi de, böylece bilimsel dayanaktan yoksun kalır. Fiiliyat böyleyken, resmiyete soy adının babadan geçmesi, kafaları karıştırır. Oysaki bu işlem benim kanımca çocukların babalarının belli olması için kullanıma alınmıştır. Neticede çocuğu doğuran herkesçe malum olduğu için, ana belliyken baba da durum belirsizliğini korur. Babayı da belirlemek için yürürlüğe konan bu uygulama kişilerin kafasında soy babadan geçer algısı yaratıyor fakat bu algı doğru olmayan yanlış bir algıdır. Hücrelerin çekirdeğindeki genetik materyal, anne ve babadan geçen eşit sayıdaki kromozomla oluşur. Fakat yıllar önce ölen birisinin hangi millete ait olduğunu anlayabilmek için kullanılan bir DNA vardır ki bu sadece anneden geçer. Bu da mitekondirial DNA dır.  Mitekondriler hücre içinde enerji üreten organellerdir. Bu organının genetiğinden sadece anne sorumludur. Bu sebeple de gen tespitinde bin yıllarca geriye gitmeyi mümkün kılar.

Tüm bunların ötesinde bugün burada söyleyebileceğim, insanları sevmeyi bilen insanlar olarak yetiştirebilmektir. Sevgi dolu olan ve gerçekten seven insan sevdiğine zarar vermez, tam aksine ona fayda sağlamaya gayret eder. Aşık Veysel kendisini terk edip başka birisine giden eşinin ayakkabısının içine para koymuştur. Neden böyle bir şey yaptı acaba diye düşündüğümüzde iki sebep çıkar önümüze; birisi o güne kadar olan yaşanmışlığa vefa, bir diğeri ise sevilenin ileriki zamanlarında karşılaşabileceği zorluklara yardım edebilme isteği! Hayatta olaylara çok geniş bir pencereden bakmak gerekir. Hayat kurallara pek uymaz. O geniş pencereden bakabilmek özgür düşünce ister. Özgür düşünceli insanlar yetiştirdiğimizde kimsenin güdümünde olmadan bireysel aklımızı kullanarak ilerleriz. Rosa Luksemburg özgür insanı, başka türlü karar verebilme imkânı olan insan olarak tanımlar. Başka türlü karar verebilme yetisi sadece maddi imkanlar yönünden ele alınmamalıdır, psikolojik nedenlerle, hatta sosyolojik nedenlerle de başka türlü karar verebilme imkanı insanların elinden alınabilir. 

Hayata ne kadar geniş bir pencereden bakarsak o ölçüde hoşgörülü ve anlayışlı olabiliriz. Geniş pencere ise farklı düşüncelere açık olmayı gerektirir. Fikri hür vicdanı hür nesiller yetiştirmek gerekir ve fikri hür vicdanı hür nesiller yetiştirmeyi kendisine hedef alan birisi, bugün gördüğümüz gelişmiş ülkelerin pek çoğundan önce, ülkesindeki kadınlara medeni kanununda  haklarını vermiştir diyorum ve Atatürk’ümüzü rahmetle anıyorum. 

Bugünü kadınlara çeşitli hediyeler alarak kapitalizme hizmet etmek yerine durumu kadınlar lehine çevirebilecek, gerçekten faydalı olan bir şey yapalım. Eğitime destek verelim. Kız erkek ayrımı yapmadan eğitime destek veren dernek ve vakıflara bağışlarda bulunalım diyor hepinize sevgilerimi gönderiyorum.

Dyt. Güner Erbay

16.8°