Bu üçlemeyi herkes bilir mi bilmiyorum. Asker olanlar ve polisler bilir çünki silahlarla ve atış talimleri ile ilgili bir söz. Ben de biliyorum. Bilmemin sebebi ise rahmetli babamdır. Babamın orman bölge şefi olarak çalıştığı zamanlarda, görevi gereği bir tabancası vardı. Avlanmayı da seviyordu ve sık sık ava giderdi. Bu sebeple evde bir de tüfek vardı. Arada bazen tüfeğini ve tabancasını uzun uzun temizler, bana da her ikisi boşken nişan almayı gösterirdi. İkisiyle de nişan alma çalışmaları yapmayı severdim fakat hiç pratik yapma imkanım olmadı; yani atış yapmadım. Babam avlanırken yaralanarak büyük bir badire atlattı ve bir daha ava gitmeye tövbe etti. Tövbesini de hayatı boyunca tuttu. Sonrasında tüfek satıldı, tabanca ise ormancılık görevi bitince iade edildi. Sonuç olarak gez göz arpacık teriminde sıralamanın yanlış olduğunu biliyorum. Doğrusunun göz, gez arpacık olması gerekiyor fakat bugün benim anlatacaklarıma, sıralama çok uygun düşüyor
Gözümde arpacık çıktı. Ben kendilerini kirpik diplerinde arpa tanesi büyüklüğünde olan bir çıkıntı olarak bilirdim fakat benimki öyle olmadı. Biraz yorgun ve uykusuz olduğum bir gecede aklıma vitray yapmak geldi. Herhangi bir şey aklıma geldiğinde ertelemek istemem. Tez canlıyımdır, hemen icraata geçmek isterim. O gece de öyle oldu. Birkaç gün öncesinden uykusuzdum ama vitray hevesi dolmuştu yüreğime bir kere; saat kaç olursa olsun harekete geçecektim. Hemen kurşun kalemlerimi, boyalarımı ve milaj kağıtlarını buldum, salondaki masaya yayıldım. Biraz desen çalıştım. Kuru kuru tek desen olmazdı, bir kompozisyon lazımdı, onu da çalıştım. Böyle çalışmayalı epey olmuştu, özlemişim. Çalışmak çok hoşuma gittiği gibi, pek de mutlu oldum. Durum böyle olunca zamanı, saatleri unuttum. Desenim bittiğinde saat sabahın dördü olmuştu. Acele acele masayı topladım ve işte o anda sağ gözümde bir acıma hissettim. Gözümü kırparken göz kapağım hafif hafif acıyordu. Cumayı cumartesine bağlayan gecedeydik yüzümü yıkayıp yattım. Daha önceleri de benzer durumları yüzümü sık sık yıkayarak atlatmıştım, çok da önemsemedim. Ertesi gün yani cumartesi günü acıma biraz daha arttı. Çay pansumanı yaptım, geçer dedim. Pazar gününe geldiğimde geçmeyeceğini anladım. Bir tedavi gerekiyordu, pazartesiye bir doktor randevusu aldım fakat moralim bozulmaya başlamıştı. Gözümün şişi gittikçe artıyordu yarına kadar ya kapanırsa fikri yerleşti beynime. Hemen eczacı olan kardeşimi aradım. Ondan bir ilaç ismi alıp, nöbetçi eczaneden gidip almaktı niyetim. Vakit kaybetmek istemiyordum. Gözüm kapanmadan olayı atlatmalıydım. İlaçlara karşı yoğun alerji geçmişim bütün enfeksiyon durumlarında beni panikletir. Kardeşimden bir ilaç ismi alamadım fakat durum kötüleşirse, ağızdan antibiyotik almam gerekebileceğini söyleyerek beni daha da telaşlandırdı. Daha önce dört kez anaflaktik şok geçirmiş, bir o kadar da kıyısından dönmüş birisi olarak ağızdan antibiyotik almak korkulu rüyamdır benim. Hatta rüya demek çok yetersiz kalır, kabusumdur demek daha doğru olur. O gece yarını yarın etmek oldukça zor oldu benim için!!! Evde yalnızdım. Gözüm kapanmadan bana alerji yapmayacak bir merhem bulmalıydım. Bulamadım. Gözümse, kapattığımda bile beni uyutmayacak düzeyde acıyordu. Kulağımda da hafiften bir sızı vardı. Gözümdeki şiş aşağılara, yanağıma doğru iniyordu. Muhtemelen bu nedenle gözüm tamamen kapanmadı! Uyumadan sabahı sabah ettim ve saat dokuzda medikardaki doktor randevuma gittim. Dr. Kadir Mercan arpacık teşhisi koyarak ilaçlarımı yazdı ve parmağı ile bastırarak iltihabı akıttı. Bu işlem epey acıtıcı olsa da gözümü biraz açtı. Çay pansumanına devam edebileceğimi ve pansumanı gözümü yakmayacak sıcaklıkta sıcak yapmamı söyledi. Arada da parmağımla göz kapağıma bastırıp boşaltma yapmamı istedi. Hepsini harfiyen yapıyorum ve dün bir bugün iki gözüm oldukça rahatlamış durumda. Her zaman olduğu gibi bu olayın da nedenini niyesini bilmeliydim. Yazı yazmamın buna etkisi var mıydı, göz yorgunluğu böyle bir şeye neden olur muydu hepsini sordum ve çok etki etmeyeceğini öğrendim. Öyleyse nedeni ne olabilirdi? Enfeksiyon olduğuna göre, bir yerden mikrop almış olmalıydı!
Dün instagramda gezerken bir göz profesöründen durumumu aydınlatıcı bilgiyi edinme fırsatım oldu. Havaların soğumasıyla birlikte göz enfeksiyonlarındaki artışlardan bahsediyordu. Demek ki soğuk hava, vücut direncini düşürdüğü gibi, göz direncini de düşürüyor sonucunu çıkardım fakat mikrop kaynağının da olması gerekiyor, soğuk tek başına yeterli etken olamaz elbette. İlk önce ellerim geldi aklıma ama senin ellerin de mikrop kaptırdıysa gözüne, herkesin gözünün mikrop kapması gerekir dedim çünki el yıkama konusunda rekortmenlik ihtimali olan birisinin bu fikiri ekarte etmesi gerekir! Öyleyse gözümün enfeksiyon kaynağını neydi ki?.. Neyse ki bulmam uzun sürmedi! Sonbahar aylarında şehirler arası ve şehir içi yol tamir çalışmaları artıyor. Bu çalışmaların olduğu yol üzerinde bir iki gündür yürüyüş yapıyordum. Yoldaki toz dikkatimi çekmişti ama biraz uzağında durarak durumu geçiştirmiştim. Geçiştirememişim demek ki, durumum bunu ispatlıyor! Sonuç olarak gezme neticesinde gözümde arpacık çıktı! Gez göz arpacık oldum. Bundan böyle, tozlu yollarda yürüyüş yapmamaya dikkat etmem gerekecek. Zorunlu olduğum durumlarda ise mutlaka bir gözlük takmayı düşünüyorum. Hepinize sağlıklı gözler diliyorum. Sevgilerimle.
Dyt. Güner Erbay
