1911’de Trablusgarp savaşı çıktı.
1912’de Balkan savaşları patladı.
Tarihimizin en büyük kaybı, Rumeli’ni elden çıkarmak olmuştur.
Balkan savaşları sonucunda, Avrupa’da 237.298 kmkare toprak kaybettik.
Tarihte ‘93 Harbi’ olarak bilinen savaşların sonucundaki durum, sanki ‘Mahşer ‘provasıydı.
Eski Zağra Müftüsü dertlenmişti: “AZİZ-İ VAKT İDİK ´D ZELÎL KILDI BİZİ.”
*
N. Kemal, ağlıyordu:
“İşte can verdi vatan dinine, hürriyetine
Buyurun Seng-i musallâda, Hüda hürmetine,
Hakk’a karşı duralım: “Er kişi niyetine!”
Vatanın bağrına düşmen dayadı hançerini
Yoğ imiş kurtaracak baht-ı kara mâderini.”
N. Kemal, vatan uğruna ölmeyi yiğitlik görüyordu:
“Yâre nişandır tenine erlerin
Mevt ise son rütbesidir erlerin
Altı da bir üstü de birdir yerin
Arş yiğitler vatan imdâdına.”
*
1914’te SEFERBERLİK ilân edildi. 1.D. S.’na (paylaşım) girdik durup dururken. 7 Cephe açıldı.
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’yle ülkemiz, fiilen İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan,
Amerika, Rusya gibi emperyalist sürüleri tarafından işgal edildi.
15 Mayıs 1919’da Yunanlılar İzmir’i, 16 Mart 1920’de İngilizler İstanbul’u işgal ettiler.
İstanbul’da Fransız marşı La Marseillaise çalıyordu!
İşgâlciler, halkımıza akılalmaz işkenceler yapıyorlardı.
Midilli’deki camilere saldırıldı. Bursa Çinili caminin çinileri postalarla kırılmıştı.
*
Uzun yıllar süren savaşlarda artık yorulmuştuk.
Tarlalar ekilemiyordu.
Kıtlıklar başlamıştı.
Salgın hastalıklar çoğalmıştı.
Millet, kurtuluş için hazırdı. ‘Baş’ aranıyordu, öncü, lider.
Mustafa Kemal Paşa (ATATÜRK) öncü oldu.
“YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM.” Parolasıyla/ilkesiyle 19 Mayıs 1919’da yola çıktı.
Türkler’in, emperyalist sürülerine boyun eğmeyeceğini,
Türk gücünün duruşunu dünyaya gösterdi.
*
Polatlı’dan top sesleri Ankara’da duyuluyordu.
Meclis’in Kayseri’ye nakli bile düşünülmeye başlanmıştı kimilerince.
Ordu’nun morale ihtiyacı vardı.
İşgalcilere karşı bağımsızlık mücadelesi azmi, umudu, heyecanı aşılamak, özgüven sağlamak gerekiyordu.
İstiklâl (Bağımsızlık) Marşı yazılmalıydı.
-Nedense, Cihan İmparatorluğu’nun resmî marşı yoktu?-
2. Mahmut’tan beri bilinen ilk marşımız, “MAHMUDİYE” marşıdır.
1829´da Muzikai Hümayun Bandosu şefi İtalyan Guiseppe Donizetti bestelemişti..
*
İstiklâl Marşımız, Türk Milleti’nin ölüm-kalım mücadelesi verdiği savaşın tam ortasında yazıldı.
Korkma” diyerek uyardı Milletimiz’i.
Umutlandırdı, zafere giden yolda motive etti.
Türk Milleti´nin varolma iradesinin toplumsal sözleşmesidir.
Türk´ün tarihe karşı direniş kararlılığının destanıdır.
Türkiye´nin savaşla tekrar vatan yapılmasının anlatımıdır.
12 Mart 1921´den beri Türk´ün hep bir ağızdan söylediği özgürlük manifestosudur.
Yüksek sesle okuduğumuz iki önemli metinden biridir:
Birisi, ITRδnin bestelediği BAYRAM TEKBİRİ, birisi de İSTİKLÂL MARŞIMIZ.
*
Nice vatan evlatları, aydınlar Millî Mücadele’ye destek verdiler.
Nasıl destek verilmez? Millî şairlerimizden M. E. YURDAKUL, parmak basmıştı:
“UNUTMA Kİ, ŞAİRLERİ HAYKIRMAYAN BİR MİLLET,
SEVENLERİ TOPRAK OLMUŞ, ÖKSÜZ ÇOCUK GİBİDİR.”
F. H. DAĞLARCA, “Uluslar, büyük oğullarıyla soluk alırlar.” diyordu.
M. Akif, İstanbul’daydı. İyi konumdaydı. Ne var ki, vatan tehlikedeydi! Kendi rahatını düşünemezdi.
“Halkın bizim tarafımızdan aydınlatılmaya ihtiyacı varmış, kalkın gidiyoruz,
burada durmak zamanı değil.” diyerek
nimetleri İstanbul´da bırakıp geçti Anadolu´ya.
Balıkesir ve Kastamonu’da camilerde ateşli konuşmalar yaptı.
Özgürlük yoksa din-ibadet, ahlâk, vicdan, güven, utanma, güzellik, sadakat beklenemez.
(Unutmayalım: Bugün, 83 kadar yerleşim birimimizin Kurtuluş Gününü kutluyoruz.
Kutlamadığımız il sayısı 10’un az üzerinde.)
*
Hatırlayalım:
Sevr Anlaşması, 1.D.S. sonunda Osmanlı Devleti ile İtilaf devletleri arasında
Paris’in Sevr banliyösünde 10 Ağustos 1920’de imzalanan bir anlaşmadır.
Bu anlaşmaya göre ülkemiz, paramparça edilecekti,
İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Ermenistan, ülkeyi bölge bölge parselliyecekti!
Türkler’e de Orta-Anadolu’da küçük bir bölge bırakılacaktı.
İşte Millî Mücadelemizi bu Sevr anlayışına karşı, Sevr’e mahkûm olmamak,
Sevr Mağarası’nda sıkışıp kalmamak için verdik.
*
İstiklâl Marşımız…
Nasıl olsa hepimiz ezbere okumayı yazmayı biliyoruz (!?)
9 dörtlük,1 beşlik olmak üzere toplam 10 birim, 41 dize/mısra, 257 sözcük/kelime vardır.
Nazım birimi dörtlüktür. Ancak son birim beşliktir.
Son birimi beş dizeden oluşmasının nedeni,-muhtemelen-şiirin sonunda asıl vurguyu, etkiyi,
şiirin içeriğini pekiştirmek, asıl iletiyi daha belirgin şekilde vurgulamak olabilir.
Aruz ölçüsüyle/vezinle yazılmıştır. (Remel bahri)
. . _ _ / . . _ _ / . . _ _ / . . _
Fe’ i lâ tün/ fe’ i lâ tün/ fe’ i lâ tün/fe’ i lün
(Açık’ların/kısa’ların, kapalı’ya/uzun’a uyacağı kuralı vardır.)
_ . _ _ /. . _ _ / . . _ _ / _ _
(Fâ’) i lâ tün /fe’ i lâ tün/ fe’ i lâ tün/fâ’ lün
*
M. C. KUNTAY, tanımlamıştı:
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kan’dır,
Toprak; eğer uğrunda ölen varsa vatan’dır.”
İstiklâl Marşımız’ın hangi ortamda, neden yazıldığını-önce-öğrenmeliyiz.
Türk Bayrağı Kanunu’nu bilmeliyiz.
Bayrak’ın bir milletin özgürlüğünü temsil ettiğinin bilincinde olmalıyız.
İstiklâl Marşımız’ın tümünü yazım-noktalama kurallarına uyarak ezbere yazıp okuyabiliyor muyuz?
Ezbere okumaya kalkıp da yanlış okuyanları alkışlayanları kaçımız uyarabiliyoruz?
Kuş yuvalarına, köpek kümeslerine örtü, balkonlara perde yapanlara hangimiz karşı çıkıyoruz?
A.N. ASYA, özetlemişti:
“İnsan büyür beşikte
Mezarda yatmak için
Kahramanlar can verir
Yurdu yaşatmak için.”
O. Ş. GÖKYAY’a göre “BU VATAN KİMİN?”
“Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlusunda görenlerindir.”
Garip şairimiz O. V. KANIK, farklı söylemiş:
“Neler yapmadık biz bu vatan için:
Kimimiz nutuk attık,
Kimimiz öldük!”
Allah, bir daha İstiklâl Marşı yazdırtmasın…