TAHSİN ERASLAN

Tarih: 06.02.2022 14:35

K A R A B İ R G Ü N

Facebook Twitter Linked-in

“-AMAN, DİKKAT!” haberi gelmişti gazetelere.

Müttefik komiserlikleri,

vatanperver, tanınmış, kalem ve faaliyetleri istenmiyen Türkleri tevkife başlamışlardı.  

“-Franşe Desperey yarın merasimle İstanbul’a geliyor,

Gazetelere sansür konuyor.

Bugün birçok tevkifler yapılacak.

Aman Süleyman Nazif Bey bir şeyler yazmasın.

O’nun ismi listenin başında.”

               *

“O gece itilâf sansürüne şiddetli emir verildi:

“-TÜRK GAZETELERİNE ÇOK DİKKAT EDİN.

FRANŞE d’ESPERE’NİN VE İTİLÂF DEVLETLERİNİN ALEYHİNDE

HİÇBİR SATIR,  VELEV Kİ ÎMÂEN OLSUN ÇIKMAYACAKTIR.”

               *

Süleyman Nazif, şöyle diyordu: 

Bu sahtekâr herifin karaya nasıl çıktığını gözlerimle görmek isterim.

Bazan şifa, ıstırabın içindedir. Beyler!...

Bu Franşe Desperey denilen adam için bizzat Fransız matbuatında öyle istihzalar, tenkitler okudum ki,

böyle bir şarlatanı sahte Fatih hüviyeti içinde İstanbul sokaklarında dolaştırmakla İngiliz mel’unları

bizim körükörüne yerleşmiş Fransız hayranlığımızı hırpalamak istiyorlar.

Cici Beylerimiz “-Monşer”leri daha az kullansınlar diye… Vay habisler vay…

               *

Emanet binası karşısında general Şarpi’nin muzikası Fransa marşını (La Marseillaise) çalıyordu.

İstanbul sokaklarında “-Yaşasın Fransa “nâraları çalkalanıyordu.

               *

Tüm olup biten rezilliklere karşı Vatanperver Daüssıla şairi Süleyman Nazif, şöyle hiddetleniyordu:

“-…Bu gün âciz bir vaziyette bulduğunuz Türk milletini, elini kolunu bağladıktan sonra istediğinizi yapıyorsunuz.”

“-Fakat yarından korkun!. Türk’ün yarınki intikamından korkun...”

               *             

 8 ŞUBAT 1919 CUMARTESİ GÜNÜ

FRANSIZ ORDULARININ DOĞU KOMUTANI GENERAL FRANCHET d’ESPEREY    

ASKERÎ KUVVETLERİYLE İSTANBUL LİMANINA GELDİ. 

FATİH SULTAN MEHMET, BEYAZ BİR AT ÜZERİNDE İSTANBUL’A GİRDİĞİ İÇİN,

İŞTE FRANCHET D’ESPEREY DE BEYAZ BİR ATA BİNEREK BİR FATİH EDASIYLA

GALATA RIHTIMINDAN COŞKUN GÖSTERİLER ARASINDA BEYOĞLU’NA ÇIKTI.(!!!!!!)

               *

Tehditlere hiç aldırış etmeyen vatanperver Süleyman Nazif, geceyi matbaada geçirmişti.

O manzarayı, “KARA BİR GÜN” olarak niteliyordu. Gazetesinde, kara bir çerçeve içerisinde KARA BİR GÜN makalesi yayınlandı.

Üstad, bizzat görüp yaşadığı acı manzaranın büyük kalbinde ateşlediği volkan ile kalemine sarılmış,    

Fransızların üzerine zehirden kelimeler ve alevden cümlelerle, hücum etmişti.

               *

Kimi gazetelerde, Fransız generalinin İstanbul’a gelişi ile Fatih’in İstanbul’u fethedişi mukayese ediliyordu.

Kiminde  “-İstanbul dün yeni fâtihini candan karşıladı ve selamladı..”

türünden manşetler atılıyordu!

               *

Fakat bütün millet, bütün İstanbul halkı (KARA BİR GÜN’ü yayınlayan(Hâdisat)) gazetesini kapışıyorlar, almayanlara candan tavsiye ediyorlar.

Türk Milleti, KARA BİR GÜN yazısını okudu. Okuyanlar, okumayanlara duyurdu. İki saat içinde gazete bulmak imkânı kalmadı.

Bir tek gazete bir liraya satıldı.

Bütün İstanbul halkı Nazif’in o makalesinde zulüm, tazyik ile susturulmuş bütün hislerinin feryat ve kinini buldular.

Vatanperverler, Süleyman Nazif için endişeleniyorlardı, şöyle diyorlardı:

“-Yahu…Aşk olsun Süleyman Nazif’e..Nasıl cesaret etti. “-Yazık..Büyük bir adam daha kaybettik.

Fransızlar bu yazısından sonra üstadı sağ bırakmazlar.”

               *

Müttefikler, Babıâli’ye müşterek imzalı ve kat’î ifadeli şedit bir nota verdiler:

SÜLEYMAN NAZİF İSMİNDEKİ ADAM YARIM SAATE KADAR BİZE TESLİM EDİLMELİDİR. 

YOKSA İNTİŞAR ETMİŞ OLAN ALEYHTAR MAKALEDEN TÜRK HÜKÛMETİNİ MES’UL EDECEĞİZ.”

               *

Babıâli şaşırmıştı. O’nu yakalamak ve düşmanlara teslim etmek ölüme teslim etmekti.

Diğer taftan birçok Türk vatanperverleri ne olursa olsun ve her şeye rağmen Nazif’i müdafaaya karar verdiler, İtilâf devletlerinin notalarından

haberdar olur olmaz üstadın evine koştular.

“-TEHLİKE BÜYÜK, HERİFLER MUTLAKA SENİ ÖLDÜRECEKLER.

BİNAENALEYH BÜTÜN TERTİBAT ALINMIŞTIR, SENİ KAÇIRACAĞIZ..”dediler.

Süleyman Nazif; “-HAYIR”..dedi.

BEN KAÇMIYACAĞIM. HATTÂ SAKLANMAK CEBANETİNİ BİLE GÖSTERMİYECEĞİM. VAZİFEMİ YAPTIM, SONUNA KADAR YAPACAĞIM.” 

“MİLLET VE VATANPERVERLİK HİSLERİNİ KENDİLERİNDEN BAŞKALARINA VERMEK İSTEMEYEN FRANSIZLARA

TÜRK’ÜN YARALI KALBİNDE YATAN ASLANIN NAMERTLER İÇİN NE KADAR TEHLİKELİ VE KORKUNÇ OLDUĞUNU ISPAT EDECEĞİM.”

               *

Paltosunu giydi. Bastonunu eline aldı:

“-ALLAH’AISMARLADIK ARKADAŞLAR. TÜRKLÜĞÜ MÜDAFAA CÜRMÜ İLE TÜRK HÜKÛMETİNE TESLİM OLMAĞA GİDİYORUM.

KALBİM, VİCDANIM, VAZİFESİNİ YAPMIŞ İNSANLARIN İNŞİRAHI İLE DOLDU, MERAK ETMEYİN YİNE GÖRÜŞÜRÜZ..

               *

Beni aramak zahmetinde bulunmayın. Bizzat kendim teslim olmağa geldim…” diyerek Türk Polisine teslim oldu.

 Polis müdürünün; 

“Bütün İstanbul’un alt üst edilerek sizi aradıklarını bilmiyor musunuz?” dediğinde:

BİLİYORUM AZİZİM, AYNI ZAMANDA SİZE DE TEVKİFİM HAKKINDA EMİR GELDİĞİNDEN HABERDARIM.   

TÜRK POLİSİNE KENDİMİ ARATMAK SURETİYLE ZAHMET VERMEMEK İÇİN BİZZAT TESLİM OLMAĞA GELDİM.

İSTER DÜŞMAN KUVVETLERİNE TESLİM EDİNİZ, İSTER DEVLET HAPİSANESİNE GÖNDERİNİZ..”

               *

 “Fakat üstad hangi cürmünüz için sizi tevkif edeceğim” diyen Polis müdürüne Nazif, şu cevabı verir: 

“-VATANIMI SEVMEK CÜRMÜ…”   


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —