Kıbrıs. Bu ada, yalnızca bir toprak parçası değil; Türk milletinin onurunun, direnişinin ve kardeşliğinin sembolüdür. 1960’lardan bu yana Kıbrıs Türk halkı, Rum zulmü karşısında var olma mücadelesi vermiş, kadın-çocuk demeden acı dolu günler yaşamıştır. Muratağa, Sandallar, Atlılar katliamlarında şehit düşen kardeşlerimizin hatırası hâlâ o topraklarda yankılanmaktadır.
O karanlık günlerde, bir lider çıktı sahneye: Rauf Raif Denktaş. Kıbrıs Türkü’nün sesi, Anadolu’nun Kıbrıs’taki nefesi oldu. Denktaş, “Biz bu adada eşitiz, bu topraklarda onurumuzla yaşarız” diyerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin temellerini attı. O’nun açtığı bu kutlu yolda, Kıbrıs Türklüğü defalarca sınandı.
Bugün yine kritik bir dönemeçteyiz. Kıbrıs Rum kesimi, İsrail ile yakın temas halinde; adeta bir silah deposuna, Doğu Akdeniz’deki kirli ittifakların ileri karakoluna dönüştürülmüş durumda. Rum tarafı, ABD ve Batı desteğiyle Türkiye’yi çevreleme politikalarının önemli bir parçası hâline gelmiştir. Bu tehlikeli tablo karşısında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin stratejik önemi her zamankinden daha büyüktür. Çünkü KKTC yalnızca Türkiye’nin güvenliği açısından değil, Türk dünyasının Doğu Akdeniz’deki onur sancağı açısından da kritik bir noktadadır.
Ancak bu tabloyu göremeyenler, hatta görmezden gelenler de var. Türkiye’de bazı çevreler, KKTC’deki seçimlerde Türkiye karşıtı çizgide duran Cumhuriyetçi Türk Partisi’ni (CTP) desteklemektedir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “kardeş partimiz” diyerek sahip çıktığı CTP, yıllardır Amerikan politikalarının adadaki sözcüsü hâline gelmiş, Türk askerine ve Türkiye’nin garantörlüğüne karşı tavır almıştır. Hatta bazı mitinglerinde “Türkler adadan defolun” pankartları açılması, Kıbrıs Türkü’nün gönlünde derin yaralar açmıştır.
Geçmişte de benzer çizgideki yönetimlerin KKTC’de iktidara geldiğinde neler olduğunu çok iyi biliyoruz. Türkiye ile bağlar zayıflatılmış, Rum tarafının istekleri doğrultusunda “federasyon masalları” gündeme getirilmiş, Denktaş’ın emanetine gölge düşürülmüştür. O dönemlerde adadaki Türk kimliği, adeta adım adım eritilmeye çalışılmıştır.
İşte tam da bu yüzden, yaklaşan seçim bir tercih değil, bir varlık mücadelesidir.
Bu seçim, Kıbrıs Türklüğünün yeniden dirilişinin mi yoksa Batı güdümlü teslimiyetin mi kazanacağına karar verecek.
Bugün Ersin Tatar, yalnızca bir cumhurbaşkanı adayı değildir. O, Denktaş’ın mirasına sahip çıkan, Türkiye ile gönül bağını en güçlü şekilde savunan, “iki devletli çözüm” çizgisinin yılmaz savunucusudur. Tatar, Kıbrıs Türk halkının hürriyetini, onurunu ve milli kimliğini temsil eden bir duruşun adıdır.
Kıbrıs, Türkiye’nin mavi vatanındaki kalesidir. Bu kalenin düşmesine asla izin veremeyiz. Rum’un silah deposuna dönüşen güneyine karşı, kuzeyde dimdik duran bir Türk devleti vardır ve o devletin yaşaması, hepimizin namus borcudur.
Bu yüzden Kıbrıs halkına düşen görev açıktır:
Rauf Denktaş’ın mirasına, Türk milletinin gönül bağlarına, özgürlük uğruna can veren şehitlerin hatırasına sahip çıkmak…
Ve Ersin Tatar’ın liderliğinde bu emaneti geleceğe taşımak.
Resul Ceylan