Sabahları erken kalkan birisi olduğum için bu sabah da erken kalktım. Güneş tam doğmadan önce, balkonda kahvemi içerken, gözümün önünden minik bir domuz sürüsü geçti. Dört yada beş kişilik bir sürü! Onlar ilerlerken, sokağımızdaki bir iki köpeğin havlama sesleri başladı. Bir süre oldukça gayretkeş bir şekilde havladılar. Balkonumun önündeki çamlar domuz sürüsünün nerede gittiklerini görmemi engelliyordu fakat gittikleri yön ile köpeklerin seslerinin geldiği yön aynıydı. Köpek havlamalarının kesilmesi ile onların uzaklaşmaları, sokağı terk etmeleri, aynı zamanda mı oldu göremedim ama görmeye de gerek yoktu aslında!
Bundan yaklaşık bir ay önce bir arkadaşıma, Kuşadası’nı domuzların bastığını söylemiştim. Aldığım cevap ilginç gelmişti bana ve bu cevaba inanıp inanmamakta tereddütte kalmıştım fakat bu sabahki gözlemlerim inanmam gerektiğini düşündürüyor!
Arkadaşım köpeklerin yerleşim yerlerinde yok edilmesi neticesinde bunların oluştuğunu söylemişti! Bundan yaklaşık bir yıl evvel evimin etrafında yürüyüş yaparken köpeklerin saldırısına uğramıştım. Korktum tabi ve şehirlerde sokak köpeklerinin olmaması gerektiğini düşündüm! Başka şehirlerde yürüyüş yaparken köpek saldırısına uğrayan kişileri de medyadan zaman zaman öğreniyoruz. Hatta hayatını kaybedenleri de hatırlıyorum.
Hayvanları sevmek, onları korumak, yaşam haklarına saygılı olmak iradeli bir canlı olarak, elbetteki insanlık vazifemiz ve bu insanlık vazifemizi yerine getirmemiz, doğanın dengesini muhafaza etmesi sebebiyle geri dönüşünü yine bizim yaşamımıza pozitif etki ederek yapıyor. Doğayı ne kadar koruyabilirsek o oranda sağlıklı yaşama imkanını elde ediyoruz.
Domuzların varlığı bizleri rahatsız etmemeli! Onlar da bu dünyada yaşama hakkına sahipler kuşkusuz. Ne var ki insanların yerleşim yerlerinde bulunmamaları gerekiyor. Ne şekilde bunun önüne geçilebilir, bunu konunun uzmanları daha iyi bilir fakat belli ki köpeklerin yokluğu bu işte gerçekten etkili!
Öyle anlaşılıyor ki sokak kedileri ve köpekleri de bizler için gerekliymiş! Masallar derinlemesine düşünüp araştırdığımızda bizlere pek çok kadim bilgi verir. Onlar hep bizlere bir şeyleri farkettirirler, gizli mesajlar verirler aslında! Örneğin Ferhat ile Şirin yahut Arzu ile Kamber veya Leyla ile Mecnun! Bunların hepsi de aşkın aşkın gücünü gösterir bize. Aşk duygusunun insanda oluşturduğu muazzam gücü sembolleştirerek anlatır bizlere. Ferhat'a dağları delirir, Kamber'e büyücünün büyülerini yendirir, Mecnuna çölleri aştırır. Peki bunları bu insanlar nasıl başarır? Aşkla başarırlar çünkü aşk gerçekten de insana pozitif anlamda muazzam bir güç verir. Bir masal daha vardır hepimizin bildiği Fareli Köyün Kavalcısı! Nereden çıkmıştır bu masal. Avrupa’dan çıkmıştır! Veba nerede yayılmıştır? Avrupa'da yayılmıştır. Neden? Farelerin çokluğundan! Demek çok uzun yıllardır, hatta çağlar boyunca, bu coğrafyada fareler bakımından bir bolluk var ! Neden? Avrupa’ya gidenlerden öğrendiğime göre hala bu sorun devam ediyor. Metrolarında ve sokaklarında fareleri görebiliyormuşuz ve nedense kedilere hiç rastlayamıyormuşuz! Öyle ise neden onların düştüğü yanlışa biz de düşüyoruz. Veba konusunda olanları idrakten uzak değiliz! Madem ki değiliz; o halde, yüzyıllardır birlikte yaşadığımız sokak hayvanlarımızı neden yok ediyoruz. Onları yok etmek bize domuzların ve farelerin varlığını getiriyor! Domuzlar ve fareler birlikte yaşamamızın mümkün olmadığı canlı türleri ve biz yüzyıllardır birlikte yaşayabildiğimiz hayvanları yok ederek, yerine yaşamamızın mümkün olmayanlarını ikame etmek üzereyiz!. Neden? Neden, neden diyerek yazımı sonlandırıyorum.
Dyt.Güner Erbay