Her ne kadar her türlü bilgiye ulaşmak mümkün olsa da doğru ve istenilen bilgiye ulaşmak da oldukça güç olabiliyor. Üstelik bu mecrada hemen her konuda normalin çok üstünde bilgi kirliliği ile karşılaşılıyor. Kişilerin konu ile ilgili temel bilgilerden yoksun olması, yanlış fikirleri kabul etmelerini kolaylaştıran bir etmen olmakla birlikte, bunu fark etmeleri de mümkün olamamaktadır.
Bilgisayarların her an elimizin altında olması ve mevcut ekonomik sistemin dünya ölçeğinde kapitalist bir düzene hızla ve çok büyük ölçekli olarak dönüşmüş olması, metaryalist bir dünya düzeninin oluşmasını sağlamış ve her şeyin çıkar kapısı olmasıyla sonuçlanmıştır. İnsanlık günümüzde böyle bir dünya düzeni içinde yaşıyor.
Bu sistemin içine elbette beslenme ve beslenme ile ilgili konular da fazlasıyla dahil olmaktadır. Günümüzde; GDO lu yiyeceklerin varlığından, tarım ilaçlarına, tarım ilaçlarından, suni gübrelere ve de kişilere önerilen değişik diyetlere kadar bir endüstri oluşmuş durumda! . Obezitenin bu kadar artığı bir dünyada, zayıflama diyetleri ile ilgili de bir sektörün oluşturulmuş olması, gardırganacak bir durum değil elbette. Artık zayıflama kampları, zayıflama merkezleri hepimizce bilinen bir gerçek ve zayıflamaya yönelik çeşitli diyetlerle kafa karışıklığı yaratılmış durumda.
Bugün zayıflama diyetleri olarak kullanılan değişik diyetleri irdeleyecegiz. İlk olarak kan gurupları diyetine kısaca bir göz atalım. Bu diyette kişiler kan gruplarına göre değişik yiyeceklerden men ediliyor. A grubundaki insanlar, vejeteryan hatta neredeyse vegan bir beslenmeye geçiriliyor. Sebebini ise A grubundaki insanların hayvansal kaynaklı besinleri iyi sindiremedikleri savı oluşturuyor. Özellikle kümes hayvanları ve deniz ürünlerine müsaade edilerek B grubundakiler bir miktar et ve süt grubu tüketebiliyor. AB grubundaki insanlara da mantıksal olarak A ile B nin karışımı tavsiye ediliyor. O grubundakiler daha ziyade et ile besleniyor çünkü O grubundaki insanların hayvansal kanaklı besinleri iyi sindirebildikleri iddia ediliyor. Bu guruptan tahıllar, kurubaklagil ve meyveler aynı nedenle sakınılıyor.
Beslenme insanın en temel ihtiyacı olarak; birçok başka temel bilimlerle iç içe olan bir bilimdir.
İnsan beslenmesini bilmek ve ortaya atılan herhangi bir savı kabul yahut red edebilmek için İnsan vücudunu tanımak, işleyişini bilmek gerekiyor. Kişi, insan vücudunun anatomisi, fizyolojisi, biyokimyası, mikrobiyolojisi hakkında oldukça kapsamlı bir bilgiye sahip olmalı ki, önerilen herhangi bir diyetin uygunluğuna yahut uygunsuzluğuna karar verebilsin! Ayrıca insanın ilk çağlardan bu yana sürdürdüğü yaşamını kaba hatlarıyla bilmesi, ırklar ve onların değişik kültürleri hakkında da bir fikrinin olması gerekiyor. Tüm bunlarda yeterli değil elbette, işin bir de psikolojik ve ekonomik boyutunu düşünmek ve besinlerle ilgili, hangi besinde hangi besin ögelerinin olduğunu ve besinlerin de kimyasını bilmesi gerekir.
Haliyle kan gruplarına göre beslenmeyi de böyle incelemek lazımdır. Kan gruplarına göre bazı yiyecekleri bir grubun beslenmesinde çıkarabilmek için, o grupta o besinin sindirilebilirliliğini yahut metabolize edilmesini engelleyen enzim eksikliklerini ortaya koymak lazımdır ve bu diyetin savı bundan yoksundur. Bundan yoksun olmak, belli ölçüde belli bir süreliğine istatistiksel bazı verilerle telafi edilebilirken böyle bir istatistiksel veriden de mahrumdur. Örneğin bize, A grubunda olan bin insandan sekizyüzü hayvansal gıdaları tolere edemediklerini beyan etmiştir demiyor. Üstelik dese bile; bu bin insanımın A grubundaki tüm insanları temsil edebilmesi, uygun örneklem metodunun kullanılmasıyla mümkün olur. Hangi örneklem metodunu kullanıldığını bilmek gerekir!...
Bu diyet özelinde ve diğer pek çok konuda, farklı bir sey söyleyip dikkat çekerek, herkes neyin ne olduğunu tam anlayamadan cukkayı doldurmak günümüzün genel davranış seklini oluşturuyor!
Bir diğer popüler diyet ise Atkins diyetidir. Burada karbonhidratlar önemli ölçüde sınırlandırılır, enerji büyük ölçüde proteinlerden ve yağdan sağlanır. Dr. Atkinsin kilolu bir insan olması ve kalp rahatsızlığından ölmesi diyet hakkında bir çok eleştiriye sebebiyet vermiştir. Dr. Atkins öldükten sonra bu diyetin yağ içeriği azaltılmıştır. Daha önce yağlardan zengin bir diyetken ölüm sonrası yağ oranı düşürülmüştür. Enerjinin büyük ölçüde proteinlerden sağlanması böbreklere fazla yük bindirir ve kanın asit baz dengesini bozar. Kan daha asidik hale gelir. Asilliği artan kan, birçok hastalığa davetiye demektir. Atkins diyetine benzer bir diyet ise south beach diyetidir. Onda da benzer olumsuz durumlar söz konusudur. Dukan diyeti ise; enerji için proteinleri kullanır, yağı normal sınırla da kullandırıp, karbonhidratları önemli ölçüde sınırlar. Sonuç itibarıyla vücutta aynı olumsuz şartlar bu diyette de oluşur.
Son zamanlarda ortaya çıkan bir diğer popüler diyet ise çiğ diyettir. Bir deli bir kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkaramamış durumu işte tam olarak buraya uyuyor. Üniversitede okurken antropoloji dersi görmüştük. Antropoloji, insanı sosyal, kültürel ve biyolojik açılardan tüm yönleri ve özellikleriyle ele alan bilim dalıdır. Bu derste taş devrindeki insanların en fazla otuz yaşına kadar yaşayabildiklerini öğrenmiştik. Ölüm nedenlerini, büyük ölçüde romatizma, diş çürükleri ve kemik kırıklarının oluşturduğunu hatırlıyorum. Romatizma nemli mağaralarda yaşamalarından, dış çürükleri ise çiğ beslenmeden kaynaklanıyordu, çünkü çiğ beslenme dişlerde deformasyon, deformasyon da çürük yapıyordu. Şimdiki çiğ beslenme akımı ise bu beslenme şeklinin insana daha uygun olduğunu kalp damar hastalıklarının taş devri insanında görülmediğini söylüyor. Söyler elbette; kalp damar hastalıklarına yakalanacak kadar yaşayamıyorlardı! Sürekli hareket halinde olan bir yaşam şekilleri vardı. Et olarak avlayabildikleri hayvanları çiğ olarak yiyorlardı ve yeterli kalsiyum alamıyorlardı. İnekler henüz evcilleşmemişti ve süt yoktu, yeterli kalsiyum alamıyorlardı. Bir çoğu da kemik kırıklarından ölüyordu. . Çiğ diyet ve her türlü taş devri diyetinin kullanabilirliliği yoktur. Besinleri pişirerek yemek insan ömrünü uzatan nedenlerden birisidir, çünkü böylece sindirimleri daha kolay hale geldiği gibi etlerden insana geçen hastalıklardan da korunmuş oluruz... Bu diyette süt ve ürünleri ile et tamamen kullanımdan çıkarılır. Kemik sağlığımız bu durumdan olumsuz etkilenir. Diyetin savunucuları pişirme işleminin vitamin ve mineral kaybına neden olduğunu savunur. Besinler hazırlanırken, uygun yöntemlerle hazırlanırsa vitamin ve mineral kayıpları asgariye indirilir. Sebzeleri parçalamadan yıkayıp, yıkandıktan sonra doğramak, pişirirken kaynar suya atmak, az suda, suyunu çektirerek pişirmek, pişme suyunu dökmemek, doğrandıktan sonra bir süre bekleyecekse hava ile temasını kesmek gerekir.
Son zamanlarda kullanılan bir başka diyet ise ketonojik diyettir. Bu diyette enerji büyük ölçüde yağdan karşılanır, proteinler ihtiyaç kadar verilir fakat çok yüksek oranda yağ tüketiminin zorluğu nedeniyle proteinler ihtiyacın biraz üstünde de verilebilir. Kontrol altında yapılması. gereken bir diyettir. Vücutta büyük oranda sıvı kaybı oluşur. Sıvı kaybıyla birlikte elektrolit kaybı da yapar. Bu durum hayatı tehdit edebilecek seviyelere gelebilir. Epilepsi hastalarının tedavisi için geliştirilmiştir. Diyeti yaparken oluşan ketozis, nöbetlerin oluşumunu engelleyebilir. Fakat özellikle elektrolit dengesizliği yapması nedeniyle, diyetin çok katı olduğu başlangıç evresinde hastane koşullarında olmak gerekir. Daha sonra diyet yavaş yavaş açılarak hasta taburcu edilir. Ketonlar asit baz dengesini asit yönünde bozar, ki biz bunu hiç arzu etmeyiz. Zayıflamayı kolaylaştırması söz konusu olsa bile, zayıflama diyeti olarak kullanılmamalıdır. Uzun süre ketozisde kalmak, bir çok otoümmin hastalıklara ve kansere davetiye çıkarmak demektir.
Beslenmemizi oluştururken hangi diyet olursa olsun yeterli ve dengeli olarak beslenmemizi ayarlamak gözeteceğimiz ilk kuraldır. Belli bir besin grubunu beslenmemizden çıkarmak, hangi besin grubu olursa olsun yetersiz ve dengesiz beslenmeyle sonuçlanacaktır..
Zayıflama diyetleri haricinde bir de değişik beslenme akımları vardır. Bunların en önemlileri Akdeniz diyeti, vegeteryan beslenme ve vegan beslenmedir.
Akdeniz beslenmesi, bizlerin önerdiği beslenme şeklinin aslında aynısıdır; sadece bir isimle taçlandırılmıştır. Bu beslenmede etlerden sıklıkla balığın tercih edilmesi tavsiye edilir, zeytinyağlı sebze yemekleri ve salatalara önem verilir. Süt ve ürünleri ihtiyacımız oranında kullanılır.
Vegateryan beslenmede her çeşit etten uzak durulurken süt ve ürünleri ile yumurta yenebilir. Bu özelliği ile vegan beslenmeye göre daha makul bir beslenme şeklidir. B12 ve demirle desteklenmesi gerekir. Vegan beslenme de, süt ve ürünleri ile yumurta da etle birlikte yenmez. Bu durumda yeter ve dengeli beslenmek mümkün olamaz. B12, demir, çinko eksikliği söz konusu olur. Protein açığı da söz konusudur, bu açığı kapatabilmek çok dikkat ve uğraşı. gerektirir. Ayrıca yeterli kalsiyum almak da mümkün olamaz. Vegan ve vegeterian beslenmenin insana uygunluğuna karar verebilmek için, insanın etçil bir canlı mı, yoksa otçul bir canlı mı olduğuna bakmak gerekir. Bakınca ise, insanın ne otçul ne de etcil olduğu görülür. İnsanın hepçil bir canlı olduğu anlaşılır. Gerek dişlerinin durumundan gerekse sindirim sistemi özellikleri bakımından insan hepcil bir canlıdır. Öyleyse hepcil beslenmeye devam etmelidir. Her canlı doğası ne ise öyle yaşamak durumundadır.
Sevgilerimle
Dyt. Güner Erbay