Muharrem Günay Sıddıkoğlu

Tarih: 28.04.2025 18:43

MÜSLÜMAN İBADETLERİ İLE DEĞİL AHLAKİ DAVRANIŞLARI İLE ÖN PLANA ÇIKMALIDIR

Facebook Twitter Linked-in

Hâlbuki bir Müslüman, şöyle dürüsttür, nezihtir, kibardır, karıncayı bile incitmez, büyüklerini sayar, küçüklerini sever, yardımseverdir, verdiği sözde durur, haram yemez, işçisinin hakkını fazlasıyla verir, her konuda kendisine güvenilir, gibi ahlaki özellikleriyle ön plana çıkmalı ve anılmalıdır.

Elbette namaz, dinin direği, Müminin miracı olması bakımından, öncelikle yerine getirilmesi gerek bir ibadettir. Fakat başta namaz ve oruç olmak üzere bütün ibadetlerin hedefi, ahlaksızlıktan arınmış, inandığı gibi yaşayan ve güvenilir bir fert ve toplum inşa etmektir. Bu duruma yüce kitabımızdaki birçok ayette dikkat çekilir:

 “İnnessalate tenha anil fahşai ve münker (ankebut:45): Namaz insanı fuhşiyattan ve kötülükten alıkoyar (koymalıdır) , “Orucu (lealleküm tettegun (Bakara:183): Günahlardan korunasınız, müttakî takva ehli olasınız diye emrettik. “Hac boyunca cinsî münâsebetten, günah işlemekten, kavga ve münâkaşadan tamâmen uzak durun. Bir de yolculuk için yanınıza azık alın. Şüphesiz azığın en hayırlısı takvâdır. (Takva ehli olmak ve günahlardan sakınmaktır.)  (Bakara:197)

İslâm, “teslim olma, kurtuluşa erme ve müsâleme” mânalarına gelir ve bu üç mânası ile ifade ettiği dinin üç temel hususiyetini anlatır. Bunlar içinde doğrudan ahlâkı ilgilendireni ise “müsâleme” anlamıdır.  İslâm ile aynı kökten olan müsâleme, “çatışma ve zıtlaşmayı ortadan kaldırarak uyuşmak, anlaşmak, birbirinden emin olmak, dostça münasebetler kurmak” demektir. (Ilmihal 11/497

Yüce Allâh'ın güzel isimlerinden biri, barış anlamına gelen "selâm"dır. Kur'ân-ı Kerîm'de barış anlamına gelen “silm” ve “selâm” kelimelerine onlarca ayet-i kerîmede yer verilmiş, barış İslam’ın temel esaslarından biri; İslâm dini de barış dini olarak sayılmıştır. Hal böyle olunca Müslüman barışa giren insan demektir. Kur’an-ı kerimde silm ve selam kelimelerinin geçtiği ayetlerin bazıları şunlardır:

"O, öyle bir Allâh'tır ki, ondan başka hiçbir tanrı yoktur. O, mülkün sahibidir, eksiklikten çok uzaktır, barış ve güven verendir.." (Haşr, 56/23) 

“Ey iman edenler, hep birden barışa girin. Şeytanın adımlarına tabi olmayın. Çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır.”  (Bakara /208) (Ayrıca bak: Maide 5/16; Yasin 36/58, Saffat 37/ 79,109,119,120,129,130; Ahzab 33/44; Rad 13/24; En’am 6/127; Hicr 15/45,46; Kâf 50/34, Zümer 39/73, Nahl 16/32)

Allah’ın en güzel isimlerinden birisi olan “El Mü’min”, dostlarını azaptan, kullarını zulümden emin kılan demektir. Kendisine inanan ve iman edenlere kendi isimlerinden birisini veren Yüce Allah müminlerden “kendilerine her konuda güvenilen insan olmalarını istemiştir. Sevgili Peygamberimiz de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: 

Vallahi mümin olamaz, vallahi mümin olamaz, vallahi mümin olamaz” buyurdu. Kendisine: “Ey Allah’ın Resulü, kim mümin olamaz?” denildi: “Zulüm ve şerrinden komşusu güven içerisinde olmayan kimse” buyurdu.” (Buhari, Kitâbu'l-Edeb: 29, Tecrid no: 2019)

Yine Sevgili Peygamberimiz müslümanı “Men selimel müslimûne min lisânihi ve yedihi/ Müslüman Müslümanın elinden ve dilinden salim/selamette barışta/güvende olduğu insandır” (Tirmizî, Îmân, 12) şeklinde tarif etmiştir.

Müslümanlar, Sevgili Peygamber Efendimizin sünnetini, şekli boyuttan daha çok ahlaki boyutta yaşama gayreti içinde olmalılardır. Yüce kitabımızda Ahzab suresi 21. Âyette bizim için ‘Üsvei hasene: En güzel örnek” olarak gösterilen Sevgili Peygamber Efendimiz, “, İslam güzel ahlaktır. Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlak bakımından en güzel olanıdır (Ebu Davut, Sünnet:15) Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmuşlardır.

GÜVENİLİR OLMAYANIN DİNİ OLMAZ

Bir başka hadisi şerifte ise:

Kişinin namazı, orucu sizi aldatmasın. Dileyen oruç tutar, dileyen namaz kılar. Fakat güvenilir olmayanın dini de olmaz.” (Kenzul-Ummal. H. No: 8436) Buyurmuştur. Öyleyse Müslüman/Mü’min çevresine barış, huzur ve güven veren insandır.

Yüce kitabımıza göre bize Müslüman adını veren de bizzat Yüce Allah’tır:

“Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim´in dininde (de böyleydi). Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur´an´da) size «müslümanlar» (hüve semmeykümül müslimîne) adını verdi. Öyle ise namazı ikâme edin; zekâtı verin ve Allah´a sımsıkı sarılın. O, sizin Mevla’nızdır. Ne güzel Mevla’dır, ne güzel yardımcıdır!” (Hac/ 22-78)

 İmamı Mâturîdi’ye göre, iman ve İslam sözlükte farklı anlamlara gelse de terim olarak aynı anlamdadır. Çünkü iman, Allah’ın varlığına, birliğine eşi ve benzerinin olmadığına, her şeyin O’nun dilemesi ve yaratmasıyla var olduğuna inanmak; İslam ise, Allah’a hiç kimseyi ortak koşmaksızın tamamen O’na teslim olmaktır. (Mâturîdi, Te’vîlât, 1/245-256, IV/ 549; Kitabu’t-Tevhid, 632-642) Bu sebeple,  bunlardan birisinin bulunması, diğerinin de bulunmasını gerektirir. Bir kimse, mümin ise aynı zamanda müslimdir; eğer Müslim ise, yine aynı zamanda mümindir. O, iman ve İslamı tıpkı “insan”, “âdemoğlu”, “kişi” ya da “filan” kelimelerinde olduğu gibi eşanlamlı kelimeler olarak görür. (Mâturîdi, Kitabu’t-Tevhid, 634)

Bunun yanında mümin kavramına Müslüman kavramına nazaran daha derin mana verip, Mümin imanını dil ile itirafın yanında kalb ile tasdik ve bu tasdikini amelle süsleyen, inancını davranışlarına yansıtan kişi manasına gelir diyenler vardır. Bu görüşü savunanlar Hucurat suresi 14. Ayeti ve bu ayetin inmesine sebep olan olayı delil olarak göstermektedirler.

Medine döneminde İslam’a girip Müslüman oldukları gerekçesi ile Peygamber Efendimizden maddi yardım talep eden bir kabile mensuplarının bu talepleri üzerine Hucurat suresi 14. Ayet nâzil olmuştur bu ayette Cenâbı Hakk şöyle buyurmaktadır:

“Bedevîler «İman etdik» dediler. De ki: “Siz îman etmediniz amma, (bari) Müslüman olduk deyin. İman henüz sizin kalblerinize gir(ibyerleş)memişdir. Eğer Allaha ve peygamberine itaat ederseniz O, sizin amel (ve hareket) lerinizden hiçbir şey eksiltmez. Çünkü Allah (mü'minleri) çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.”

Bütün bu açıklamalardan sonra biz Mümin ve Müslümanı: İnandığı gibi yaşayan, inancını davranışlarına yansıtan, çevresine huzur ve güven veren herkesin kendisinden enim olduğu tıpkı Muhammedül Emin örneğinde olduğu gibi çevresine güven ve huzur veren İnsan olarak tanımlayabiliriz.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —