Lâkin, buna rağmen Pire´yi Deve yapan bir hayli Avrupa ülkeleri var..
Zaman zaman bunlara içimizdeki ?Gomonist´likten kalma fikirliler de dâhil oldular ve halâ oluyorlar da.. Ermenistan´ın Yahudi ülkesi İsrail kadar Avrupa, Amerika Devletleri´nde bir Ermeni Lobisi olmasa da bu za´afiyet noktasını her zaman malûm sinsî ülkeler tamamlamayı kendilerine bir görev, bir vazife bilmişlerdir..
İşte böyle bir yalan-dolana payandalık yapan ülkelerden birisi Fransa olmuş ve zamanın Kamburbaşkanı.. pardon Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, birdenbire dediğimiz, ama aslında plânlı o kararlarını şöyle açıklayıverdiler: ´Soykırım suçlarının inkârına 1 yıl hapis ve 45 bin Euro para cezası..´
Maşallah..Maşallah da netice.. Ermeni Soykırımı palavrasının palavrası bu ?İnkâr Yasa Tasarı´na o günden bugüne, Türkiye hep karşı çıkmış ve çıkmaya da devam etmiştir.. Peki Fransa bize kaç yıl hapis kaç oyro para cezası yazabilmiştir..
Fasa fiso.. Zaten işleri de hep fasa fiso değil mi?..
Peki Türkiye; O´nu temsil eden Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar ve Teba´a-ı Millet; ?Hayır, bizde Soykırım falan yok.. Açalım arşivlerimizi ve konuşalım, görüşelim.. Çıkacak neticeyi de kabule razıyız´ dedikleri hâlde niye bunlar durmaksızın ?Öküzüm de öküzüm´ de ısrar ederler ve kulak üstü boynuzlarını ölçüp biçmekten başka meziyet gösteremezler.. Mesele, ?acaba yutturabilir miyiz´ hesabı.. Hesab başka olunca da Sözde Soykırım lâfları havada kalmıştır..
Zaman; adaleti en iyi şekilde ve en müsait bir günde kucaklıyor..
Zalimler; bir gün geliyor ve masumların vicdanlarında prangalara vuruluyorlar ve ve cezalarını hükümlerini yitirerek ziyan olup gitmekle ödüyorlar..
Fitnebâzlar; hiçbir zaman ifrat ve tefriklerinden vazgeçmiyorlar.. Yine de bütün zararları kendilerini heba edecek kadar büyürken, isnada kalkıştıklarına hiçbir şey olmuyor.. Hattâ onlar daha da düzgünleşiyor, refahlaşıyorlar ve söz sahibi olacak derecelere yükseliyorlar..
İşte olmakla olmamak arasında, çizgisini iyi takibedemeyen ve sınırlarını makûl çerçevelerde tutamayanları, öyle bir gün geliyor ki ilâhî tecelli hizaya çekiyor.. Yerini alan adaletin doğru hükmü eğrisini bertaraf ediyor ve hak da yerini buluyor..
Nihayet; Niçin kurulduğu, son hâliyle de bir Haçlı Zihniyeti´nin Kuklası´ndan başka bir şey olmadığı daha net görülen Avrupa Birliği (AB), içlerini kemiren üye Avusturya, üye Fransa, Üye Belçika ve hattâ Türkiye dostu zannettiğimiz üyesi Almanya´sı gibi vesair Haçlı taassublarıyla son yıllarda ard arda ya Ermenistan´ın Sözde Soykırım martavalına, ya da PYD ve PKK gibi terör örgütlerinin propagandalarına âlet ola ola, ?varlıktan yokluğa doğru´ faturalarının ilkini kesmiş oldular..
Aslında neydiler? Milletlere adalet tesis etmek.. Zalimlere karşı masumları korumak.. Falan filân..
Ne ettiler, kimi korudular?
Yani Suriye´nin altını üstüne getiren ve koskoca bir ülkeyi paramparça eden Beşar Esed´e mi güç yetirebildiler? Vahşet işbirlikçileri Rusya´ya mı güç yetirebildiler?
Filistin´i kıdım kıdım Yahudilere vatan yapmakta olan bir İsrail´e, ?Yeter, artık.. Şurada dur´ mu diyebildiler?
Belçika´sı.. şusu, busuyla teröristlerin kurdukları çadırlara mı engel olabildiler?
Üzerlerine varacak göçmenlerin akınını, kendi malî külfetlerine rağmen engelleme sözünde duran Türkiye´nin hiç olmazsa sırtını sıvazlayıp dostca mı kalabildiler?
Nerdeeee..!
O´nlar hep birer Ermenistan, birer Sarkozy, birer Beşar Esed, hattâ birer Barak ve birer Merkel´leştiler-Mürkel´leştiler de kendileri gibi kalmayı bir türlü beceremediler..
Sonunda.. Evet, en sonunda da ?Yeter artık be.. Burnumuzdan getirdiniz´ dercesine batmakta olan gemilerini terketmeye kararlı bir ilkle karşılaştılar.. İngilizler´in bugünkü şu referandumu; sonsuz garabetleri, sonsuz hile ve hurdaları, sonsuz biçaresizlikleriyle lâftan öte bir faydası olmayan AB´ye şimdilik bir ?Ders Arası Mola´dır..
Acaba O´nlar, bu durumdan bir ders alabilirler mi? ..
Hayır.. Yine almayacaklardır.. Çünkü O´nlar hiçbir gerçekten ders almadılar ki..
Onlar hiçbir gerçeği kendiyle baş başa bırakmadılar ki..
Her şeye, her zaman nane-maydanoz oldular..
Ve sonunda da nane ve maydanoz zannettikleri kendilerinden koptu..
Bu kopuşa ibret dizi dizi hâdise mi arıyorsunuz; İşte size ?Sarkozy´in ?S´sindeki Salaklık´ emsâliyle dizi dizi cevabımız..
Sarkozy´in ?S´sindeki Salaklık
Son Zamanlardaki Yazılarımdan/1
Son devrin sömürgeci Fransız Milleti´ne Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, 5 ay sonra yapılacak yeni cumhurbaşkanlığı seçimlerine ancak metaı kabul edilecek bir Ermeni soykırım inkâr yasa tasarısını yine aynı kıvırganlık ve yüzsüzlük maharetiyle gündeme taşımış bulunuyor. Öyle ki bu ´Soykırım suçlarının inkârına 1 yıl hapis ve 45 bin Euro para cezası´ mevzuatlı tasarı, Fransa Meclisi´nde görüşüldükten sonra kabul mu görür, red mi edilir bilemeyiz, ama bilinen bir galiz davranış var ki, bu Fransız denilen milletin içinden sıyrılan siyaset cazgırları ısrarla Ermeni sözde soykırırm meselesini acayib bir tavırla kaşıyıp durmaktalar.
Soykırım iddialarını inkâr suçu daha önce 2006´da Fransız Meclisi´nde kabul edilmiş, fakat şu bukelemun tıynetli Sarkozy tarafından senatoda tasdikatı engellenmişti. İktidar partisi Halk Hareketi Birliği (UMP) Marsilya Milletvekili Valerie Boyer tarafından hazırlanan bu tasarı, buna rağmen Yasalar Komisyonu´nda kabul edildi. Şimdi Sarkozy hazretlerinin de hevesleriyle tasarının 19-22 Aralık (2011) tarihleri arasında Fransız Milli Meclisi Genel Kurulu´nda oylanması bekleniyor ve Sarkozy´nin de tam desteğiyle UMP´nin çoğunlukta olduğu mecliste kabul edilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Pektâbii netice yine Türkiye-Fransa restleşmeleri bittiğinde aleyhimize mi, yoksa bir buçuk ekalliyeti bulunan Ermeniler´in lehine mi olur, bilemesek de, meseleyi bu dalavereli işler itibariyle Fransa´nın dünya gözünde ve de Ermeniler´in Osmanlı özünde nasıl birer millet olduklarına bakmamıza ve bunu bütün dünyaya deşifre ederek, şu iki ne menem devletlere, bir daha; ?haydi oradan hınzıroğlu hınzırlar! Siz önce kendi kara tarihinizle yüzleşin´ dememize ihtiyaç hâsıl olmuştur.
O ruhu ölmüş Sarkozy ki, Barak Obama´nın Ermeniler´in 1915 yılı olaylarının yıl dönümü olarak kabul ettikleri 24 Nisan günü ile ilgili; "96 yıl öncesinde, 20. yüzyılın en kötü mezalimlerinden biriyle sonuçlanan korkunç olayları ciddiyetle hatırlıyoruz. Büyük felaketin dehşetini hatırlarken acı çekenlerin hatıralarını onurlandırırken ve Ermenistan halkı için dostluğumuz ve derin saygımızın sözünü verirken, kalplerimiz ve dualarımız her yerdeki Ermenilerle birlikte.." şeklindeki deyiminden ve ona benzeyen Haçlı güruhlardan cesaret toplayan insandı, ama cedleri itibariyle tarihte insanlığa en büyük mezalimi uygulayan, acımasız katliamlar yapan bir ülkenin de evlâdıydı. Başta Cezayir olmak üzere Büyük Okyanus´un Polinezya adalarında insanlık dışı uygulamaları, bu ülkenin katilller arasında başı çeken sömürgeci ülkelerden biri olduğunun bir işaretidir ki buradaki nükleer denemelerde zarar gören yaklaşık 150 bin kişi ve bunlardan hâlâ hayattaki % 35´i kanserle mücadele eden 5 bin kişi de bir nev´i sömürge vatandaşlarıydı. Bu Sarkozy´in bugün sözde insan hakları sözcülüğüne soyunan ülkesi Fransa, 1830´dan 1962´ye kadar 132 yıl boyunca işgâl altında tuttuğu, 1945 sonrası da yönetimi altına aldığı Cezayir´de 1,5 milyon kişinin hayatını kaybetmesinde ve çok sayıda kişinin de işkence ve kötü muamele görmesinde müsebbib durumundadır. Zamanın Fransız İşkence Tekniği Uzmanı ve Cezayir´deki 10. Hava İndirme Tugayı´na bağlı özel time komuta eden Emekli Tuğgeneral Paul Aussaresses, hatıralarında bu görevdeyken en az 1509 kişiyi yargısız infaz ettiğini bizzat itiraf ettiği hâlde..Katliamları ve vahşiyane harekâtları yalnız Cezayir topraklarında değil, bizzat kendi başkentleri Paris´in ortasında sürdürdüğü ve yaklaşık 300´e yakın Cezayirli´yi kurşuna dizdiği, 11 binini döverek stadyumlarda günlerce esir tuttuğu hâlde.. Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi´nin (FNL), Paris´te düzenlediği toplantıya katılan 30 bin civarındaki Müslüman Cezayirliler´i dağıtmak için Güvenlik güçlerini cop ve makineli tüfeklerle saldırtıp Sen nehri kıyılarında da kurşuna dizdirip nehre attırdığı hâlde..
Bu Fransız milleti, yine Bosna´da Sırplar´ın, Kıbrıs´ta Rumlar´ın, Güneydoğu Anadolu´da da yıllarca PKK´lı teröristlerin hamiliğine soyunduğu hâlde.. Kendi kapkara sömürgeci tarihiyle yüzleşemeyecek kadar alçalıp, bir gazetecinin konuyla ilgili yazdığı kitap ve ?Ekim Ayında Paris´ adlı belgesel bir filmi 1962´de yasaklayacak kadar hürriyetleri baltaladığı hâlde.. Neresine dokunsanız mazlumun kanı fışkıracak kadar tartışmasız bir soykırımda bulunduğu hâlde; bugün Sözde Soykırım lâfazanlığıyla 1915´li yıllarda kışkırttığı avanak Ermenileri yine aynı oyunlarla kışkırtma gayretine düşmüştür.
Yakın tarih içinde Şah Rıza Pehlevi´den Saddam Hüseyin´e, Mübarek (!) Hüsnü´den Muammer Kaddafi´ye kadar uçlarının cezasını, ya ipte ya da çöpte çekenlerin verdiği emsal kendilerinde pek fazlasıyla mevcutken şu ibret ve emsal tanımaz millete ne oluyor da utanmadan, adaletli ve asaletli Osmanlı´ya soykırım yaftası çıkarabiliyor?
Fransız keferesi ve onun çizgisinde hareket eden Batılı sömürgecilere; ?Buyurun, arşivlerimizi açalım, belgelerimize bir bakalım´ desek, elbette kendi kara tarihlerinin iç yüzünü verecek arşivlerin kapılarını açmakta inad edeceklerdir. Çünkü orada ne büyük kıyımlar mevcuttur. Halbuki üstlerine vebal sarılmaya çalışılan Osmanlı´nın Ermeni tebaası asla bir Cezayirli gibi ?Fare Avı´na muhatab edilmemiş, bilâkis onlar emsal özelliğiyle Yozgat diyarında; hangi büyük evin, güzel bir köşkü, bir hanı görülse sahibi Hacı Ohannes olmuş ve bu gibi Ermeniler büyük servetlerinden dolayı Yozgat´ın Roçildi denecek kadar şereflendirilmiş, (1) Meclis-i Mebusan´da 31 kişisine söz ve tebaasına temsil hakkı verilmiştir. 1876´da açılan Birinci Meşrutiyet Meclisi´nde dokuz ermeni milletvekili yer almış, bunlardan Ohannes Allahverdi Meclis-i Mebusan Reisvekilliği yaparken, 1908´de ilân edilen 2. Meşrutiyet Meclisi´nde de on bir Ermeni milletvekili aynı hükümle hizmet alışlardır. (2) Bu on bir milletvekilinden üçü olan Kozan Milletvekili Hamparsum Boyacıyan, Erzurum Milletvekili Karakin Pastırmacıyan ve Van Milletvekili Vahan Papazyan, ?Hasta Adam´ addedilen Osmanlı´yı yok etmek adına Birinci Dünya Savaşı yıllarında çetebaşı olarak Türk halkını ve Türk askerini arkadan vurmuşlardır.
1914 Meclisi´nde ise vekillik alan 12 Ermeni´den Ohannes Sakız, Artin Dadyan, Harutyan Dadyan paşalarla Manuk Azaryan Dışişleri Bakanlığı´nda müsteşar olarak görev almışlardır. 1908-1915 Osmanlı döneminde Ermeni Devlet Adamları sıfatıyla; Agop Kazasyan Paşa Maliye Bakanı, Gabriel Noradunkyan Dışişleri Bakanı, Mareşal Garabet Artin Davut PTT ve Bayındırlık Bakanı, Ohannes Sakız Paşa Hazine-i Hassa Bakanı, Bedros Hallacyan Bayındırlık Bakanı, Oskan Mardikyan PTT Bakanı, Sakız Ohannes Paşa Hazine-i Hassa Bakanı yapılırken, Mareşal Ohannes Kuyumcuyan, Abraham Erenyan Paşa, Manuk Azaryan da Ermeni Ayan Azaları (Senatörler) ünvanına lâyık görülmüşlerdir. Burada, milletvekilliği verdiğimiz Ermeniler´den Agop Babikyan´a Tekirdağ´ı, Kegam Dergarabedyan´a Muş´u, Karakin Pastırmacıyan´a Erzurum´u, Vahan Papazyan´a Van´ı, Artin Boşgezenyan´a Halep´i, Krikor Zohrep ile Bedros Hallacyan´a İstanbul´u, Karabet Tomayan´a Kayseri´yi ve Nazaret Dagavaryan´a da Sivas´ı ve Sivaslılar´ı temsil edin demişiz.
Ya Devleti temsil eden büyükelçiler kimler olmuştur? Onlar da Dikran Aleksanyan; Brüksel, Yetvart Zohrab; Londra, Dikran Tıngır Berlin; Garabet Artin Davud Berlin ve Viyana; Mareşal Ohannes Kuyumcuyan da Roma Büyükelçileri´dirler. Ve bazı Ermeni Danıştay Üyeleri de; Andon Tıngır Yaver Paşa, Abraham Yeramyan Paşa, Mihran Düz, Bedros Kuyumcuyan´dır. (3) Böylesine iftihar edilecek bir listeye dahil edilen nankör ecdadın vicdanî muhakemeden yoksun nesilleri, şimdi sanki çelik çomakla oynarcasına Fransız keferesinin ipine sarılmışlar ve sürüklene sürüklene tarihi gerçeklerin inkârıyla uğraşmaktalar. Onlar ki asırlarca tebaası oldukları bu şerefli millete ne kadar ihanette bulunurlarsa bulunsunlar, vaki gerçekler asla değişmeyecek ve değiştirilemeyecektir. Onları kullanan Sarkozy gibi dalaverecilere gelince, bunların da her inkârdan umdukları ancak haysiyetlerine zaaf yükleyecek ve Türkiye gibi güçlü bir Osmanlı mirası ülkenin dostluğunu kaybetmekten öte bir kâzançları olmayacaktır. (edebiyat defteri.com: 17 Aralık 2011)
Kaynakça:1-Mehmet Ali Aynî, Milliyetçilik, İst. 1943, s. 323;
2-Necla Başgün, Abdülhamit´in Culüsundan Zamanımıza Kadar Türk-Ermeni İlişkileri, Ank. 1970, s. 27;
3-Sadi Koçaş, Tarih Boyunca Ermeniler ve Türk-Ermeni İlişkileri, Ank. 1967, s. 115; Basın-Yayın ve Enformasyon Eski Genel Müdürü Cemil Ünlütürk´ün ABD gazetelerine gönderdiği listeden.