Yükseltmek ilimde, kültürde, dinde, teknolojide, sanat vs alanlardadır. Bir milletin yükselmesi başka bir milletin gözyaşlarıyla değil, milleti oluşturan fertlerin el ele, gönül gönüle vererek çalışmasıyla olur.
Ziya Gökalp Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak terkibini Türkçülüğün Esasları’nda şöyle açıklamaktadır:
“TÜRK MİLLETİNDENİZ dediğimiz için dilde estetik, ahlakta, hukukta, hatta dini hayatında ve felsefede Türk kültürüne (Türk zevkine, Türk vicdanına göre) bir orijinallik, bir şahsilik göstermeye çalışacağız. “İSLÂM ÜMMETİNDENİZ” dediğimiz için, bize göre en mukaddes kitap Kur’an- Kerim, en mukaddes insan Hazret-i Muhammed, en mukaddes mâbed Kâbe, en mukaddes din İslâmiyet olacaktır. “BATI MEDENİYETİNDENİZ” dediğimiz için de ilimde, felsefede, fenlerde vesair medeni sistemlerde tam bir Avrupalı gibi hareket edeceğiz.”(Türkçülüğün Esasları 73,74)
MİLLET KAVRAMI ve TÜRK MİLLETİ
Millet; ortak değerler ve ülküler etrafında oluşmuş bilinçli bir topluluktur. Millet tanımımızda dikkat edilirse iki temel özelliğe vurgu yapılmaktadır. Bunlardan birisi ortak değerler, diğeri de ortak ülkülerdir. Kültürümüz, dinimiz İslamiyet, dilimiz Türkçe, tarihimiz, kader birliğimiz ortak değerlerimizdir. Bilimde, teknikte kalkınmış, sosyal refah seviyesine ulaşmış milletlerin seviyesine ulaşmak ve onları geçmek, büyük Milliyetçi Türkiye’yi kurmak, birlik ve beraberlik içerisinde, onurlu olarak yaşamak, Türkiye’yi bölgesinde lider ve dünyada sözü geçen bir devlet yapmak gibi idealler ortak ülkülerimizdir.
Anayasamıza göre:”Türkiye cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” Cumhuriyetimizin kurucusu merhum Atatürk te “Türkiye cumhuriyetini kuran halka Türk milleti denir”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” demiştir. Türk milletini oluşturan fertlerin en az yüzde 93’ü etnik açıdan Türk olsa da Türk adı gerek günümüzde gerekse ortaya çıktığı tarihten itibaren etnik bir kimliğin adı değil bir milletin ortak adı ve üst kimliği olmuştur.
Türkçülüğün Esasları’nın yazarı Ziya GÖKALP milleti kültürel bir zümre olarak kabul eder :
“Millet, dilce müşterek olan, yani aynı terbiyeyi almış fertlerden meydana gelmiş bulunan kültürel bir zümredir” der ve şöyle devam eder: “Bir adam kanca müşterek bulunduğu insanlardan ziyade, terbiyece ve ana dilce müşterek bulunduğu insanlarla beraber yaşamak ister. Çünkü insani şahsiyetimiz, bedenimizde değil, ruhumuzdadır. Maddi meziyetlerimiz ruhumuzdan geliyorsa, manevi meziyetlerimiz de terbiyesini aldığımız cemiyetten geliyor.“ (Z. GÖKALP. Terbiyenin Sosyal ve Kültürel Temelleri s.227)
GÖKALP’E GÖRE MİLLET
Ziya Göalp’e göre millet, coğrafi, ırki ve kavmi bir zümre değildir. Yine millet bir imparatorluk içerisinde yaşayanların toplamı da değildir. GÖKALP‘e göre millet, iradi bir kavramda olamaz. Çünkü her ferdin milliyeti, onun keyfine, iradesine tabi bir şey değildir. Görünüşte fert kendisini şu yahut bu millete mensup kabul etmekte hür zanneder. Hâlbuki fertte böyle bir hürriyet yoktur. Bir millete mensup olmak bir noktada kader işidir. Fert bir millet içerisinde hayata gelir ve o milletin terbiyesini alarak yetişir ve o kültürel zümreye dâhil olur. GÖKALP’ in fikirlerinden öğrendiğimize göre millet, ırki ve kavmi bir zümre de değildir. Çünkü tarihten önceki devirlerde bile saf ve karışmamış bir ırk bulmak mümkün değildir. Millet kavmi bir zümre de olamaz, çünkü milletler akraba veya çeşitli kavimlerin tarih içerisinde karışıp kaynaşmasından ve kültürel bir zümreyi oluşturmasından meydana gelmiştir. Gökalp bu görüşlerini Türkçülüğün Esasları adlı eserinde şöyle dile getirir:
“Memleketimizde vaktiyle dedeleri Arnavutluk’tan yahut Arabistan’dan gelmiş milletdaşlarımız vardır. Bunlar Türk terbiyesiyle büyümüş ve Türk mefkûresine çalışmayı itiyat etmiş görürsek sair milletdaşlarımızdan hiç tefrik etmemeliyiz. Yalnız saadet zamanında değil, felâket zamanında da bizden ayrılmayanları nasıl milliyetimizden hariç telâkki edebiliriz. Hususiyle, bunlar arasında milletimize karşı büyük fedakârlıklar yapmış, Türklüğe büyük hizmetler ifa etmiş olanlar varsa, nasıl olur da bu fedakâr insanlara ‘SİZ TÜRK DEĞİLSİNİZ’ diyebiliriz. Filhakika, atlarda şecere aramak lâzımdır, çünkü bütün meziyetleri sevk-i tabiîye müstenit ve irsî olan hayvanlarda da ırkın büyük bir ehemmiyeti vardır. İnsanlarda ırkın içtimaî hasletlere hiçbir tesiri olmadığı için, şecere aramak doğru değildir. Bunun aksini meslek ittihaz edersek, memleketimizdeki münevverlerin ve mücahitlerin birçoğunu feda etmek iktiza edecektir. Bu hal câiz olmadığından ‘Türküm’ diyen her ferdi Türk tanımaktan, yalnız Türklüğü hıyaneti görülenler varsa, cezalandırmaktan başka çare yoktur” (Gökalp, Türkçülüğün Esasları,18-19). Şunu hiç bir zaman unutmayalım ki 21. YÜZ YILI TÜRK VE TÜRKİYE YÜZYILI yapmanın yolu ortak ülküler ve ortak değerler etrafında birleşmekten geçer.