Bugün, 7 Ağustos 2025 Perşembe

Güner Melis Erbay


YAZ BESLENMESİ VE SICAK ÇARPMASI

Yaz beslenmesi deyince; sıcak havaların vücudumuza olan etkilerini düşünerek beslenmemizi oluşturmamız gerekiyor.


O halde sıcaklıklar yükselince vücudumuzda neler olup bitiyor öncelikle bunu bilmek gerekiyor.

Vücudumuzun iç sıcaklığı 37 derece dış sıcaklığı ise 36-36,5 derecedir. Vücudumuzun kendi sıcaklık derecesini en kolay şekilde oluşturduğu çevre ısısı ise 22-24 dereceleri arasındadır. Bunun altındaki ve üstündeki ısılarda vücut ısımızı normal ısıda tutmak ek çaba gerektirir. Çevre ısısı vücut sıcaklığına yaklaştığı oranda iç sıcaklığımız artar. Çevre ısısındaki değişikliklere karşı vücudumuzun bir savunma mekanizması vardır elbette fakat bu her zaman bizi normal ısımızda tutmaya yeterli gelmeyebilir. Böyle bir durumda önce sıcak yorgunluğu daha sonra da sıcak çarpması ile karşı karşıya geliriz. Yaz aylarında sıcaklıkların yükselmesiyle  kalp ve akciğer hastalarının şikayetleri artar. 

Hava sıcaklıkları otuz derecenin üstüne çıktığı durumlarda vücut normal  ısıda kalabilmek için deri yüzeyindeki kılcal damarları genişleterek kanı buralara yönlendirir. Bu durum özellikle 35 derecenin üstündeki sıcaklıklarda had safhada yaşanır. Böylece deri yüzeyine kandan sıvı geçişi kolaylaşır ve terleme oluşur. Terleme ile vücut kendisini serinletir fakat eğer nem yüksekse deri üzerindeki ter  sıvısının buharlaşması azalacağı için serinlemek zorlaşır. Bu durumda vücut iç sıcaklığını normal değerinde tutamaz ve vücut sıcaklığımız yükselir. Ayrıca nem nedeniyle yeterli buharlaşma olmayınca derideki gözeneklerde tıkanma oluşabilir. Oluştuğu takdirde deri yüzeyine çıkamayan sıvı deri altında birikir ve isilik olur.  Vücut iç sıcaklığımızın 40 derecenin üstüne çıktığı durumlarda sıcaklık çarpması 40 derece ile 37 derece arasında bulunmasında ise sıcaklık yorgunluğu oluşur. Bizlerse her iki duruma da başıma güneş geçti deriz fakat daha henüz sıcaklık yorgunluğu oluşmadığı zamanlarda bile çevre ısısının yüksekliği nedeniyle derideki kılcal damarların genişlemesi buralardaki kanı fazlalaştırır. Kan kılcal damarlarda ne kadar çok olursa, aynı derecede daha büyük olan damarlarda azalır. Daha büyük damarlarda kan hacminin azalmasının yanında,  kandaki sıvının deriye çekilmesi nedeniyle, kanın yoğunluğu da artar. Bu durum dokuların yeterince beslenememesini,  yeterince oksijenlenememesini sağladığı gibi, kanda pıhtılar da oluşturabilir. Kan hacminin azalması tansiyonu düşürür. Oksijenin dokulara az gitmesi solunum sayımızı artırır. Solunum sayımızın artmak zorunda kalması; akciğer rahatsızlıkları olanların rahatsızlıklarını artırır. Kalbin yükünü de artırır. Solunum sayımızın arttığı durumlarda kalp atışı da bundan etkilenir. Kalp daha fazla çalışır.  Tansiyondaki düşüş ve kanın yoğunluğunun artmış olması da kalbin atım hızını artırır. Tüm bunlar kalbin daha fazla efor sarfetmesine neden olur. Bu da kalp  hastalarını olumsuz etkiler. 

Terlemeyle kaybedilen sıvı yerine koyulmazsa, vücutta suyun azalması sinirlilik yapar. Vücutta suyun yanında elektrolit kaybı da olursa susuzluk duygusu gelişmeyebilir ve kişiler su içmeyi reddedebilir. Yaz sıcaklarında su içmek için susamayı beklememek gerekir. Yeterli su içip içmediğimizi idrar rengimizden anlayabiliriz. İdrarımızın rengi açık sarı olmalıdır. Normalde böbrekler kandaki elektrolitleri normal seviyesinde tutarak vücudun su dengesini ayarlarlar. Fazla su varsa dışarı atarlar fakat su ile birlikte aynı oranda elektrolitleri de atmazlar. Onları normal seviyesinde tutarlar   fakat terlemenin yoğunlaştığı durumlarda bu dengeyi tek başına kuramazlar. Kuramazlar çünki terle elektrolit kaybı da fazla olur.  Deride böbrekler gibi elekrolitleri koruma mekanizması yoktur. Yüksek oranda terlediğimiz ve yeterli su içmediğimiz durumlarda böbrek yetmezliği de gelişebilir. Vücudun suyu azaldığında kişiler huzursuz bir yapıya bürünürler. Solunum sayısı artar. Sık nefes alınır. Kas güçsüzlüğü, halsizlik ve denge sorunları oluşur, düşmeler yaşanır. Sıcak yorgunluğunda düşmeler denge sorunları ve kas güçsüzlüğü nedeniyle yaşanırken,  sıcak çarpmasında düşme bayılma nedeniyle olur. Baş dönmesi, baş ağrısı, bulantı kusma görülür.  En önemli elektrolit kaybı Na ve K da görülür. Na ve K normal değerlerinin altına düştüğünde bilinç kaybı oluşur. Bu nedenle bu durumdaki insanlara kendilerine gelince ayran verilebilir. Ayran vücudumuza hem Na, hem de K sağlar. Fakat burada dikkat edilecek nokta vücut ısısını düşürüp öyle beslenmeye geçilmesi gerekliliğidir. Vücut ısısını düşürmeden yapılan beslenmeler genellikle kusma ile neticelenir. Bu kural enfeksiyon hastalıklarında da geçerlidir. Enfeksiyon hastalıklarında önce bir ateş düşürücü ilaç verilir ateş düşünce beslenme yapılır ve diğer ilaçlar verilir. Bir ateş düşürücünün etkisi altı sekiz saat kadardır, bu da bize beslenme ve ilaç kullanma zamanını yaratır. Antibiyotikler de ateş düşürülünce verilir. Ateşi düşürmeden verdiğimiz antibiyotiğin kusma neticesinde ne kadarı geri çıktı bilemeyiz. Doz ayarlaması böylelikle zorlaşmış olur. Bu yüzden ateş düşürülüp öyle ilaç kullanımı yapılır.

Sıcak çarpması olan kişilere soğuk uygulama yapılır. Çok soğuk olmamak şartıyla vücut ısısından daha düşük ılık su ile duş iyi olur. Fakat eğer duş aldırılamıyorsa soğuk uygulama koltuk altı, diz altı, ense gibi bölgelere yapılır. Bayılan birisinin yüzüne soğuk su dökmek boğulmasına neden olabilir. Sıcak çarpmasında gerekli müdahalelerden sonra tam iyileşme çok daha uzun zaman alır. İyileştikten sonra uzun bir süre sıcak ortamlarda bayılacakmış gibi hissedebilir.  Sıcak yorgunluğunda iyileşme daha kısa zamanda olur.

Her iki durumun vuku bulmadığı zamanlarda bile yaz aylarında beslenmemizi sindirimi hafif olan yiyeceklerle yapmalıyız. Ağır hamur işleri, kızartmalar ve kebaplardan ve özellikle tıka basa yemek yemekten kaçınmalıyız. Kan dolaşımı vücudun yüzeyine çekildiği için iç organların yükünü hafifletme gerekliliği her halükarda söz konusudur. Her türlü zeytinyağlı sebze yemekleri, kıymalı sebze yemekleri uygun olur ama kızartmalardan kaçınmak gerekir. Ayran kefir, şekersiz limonata, şekersiz kompostolar uygun içeceklerken,  hazır meyve suları ve meşrubatlardan uzak durmak gerekir. Eti daha ziyade balık ve yemeklerin içinde kıyma olarak tercih etmemiz uygun olur. Karpuz ve kavun yaz ayları için doğanın bize bir  kıyağıdır fakat bunda da ölçüyü kaçırmamak gerekir. Domates ise yaz aylarının başka bir armağanıdır. Biberler de yaz beslenmesinin önemli aktörlerindendir. İster yeşili olsun ister kırmızısı olsun biber bir numara sebze diyebilirim çünki yüksek oranda C vitamini içerirler. Her mevsimin sebzelerinin ve meyvelerinin o mevsimde vücudumuzun çalışması için ihtiyaç duyduğu maddeleri ihtiva ediyor olması tesadüf değildir elbette. Bizler bütünün bir parçası olarak, bütünle ahenk içinde olunca, varlığımızı en iyi şekilde sürdürme imkanını elde ederiz. O nedenle yaz sebze ve meyveleri yaz mevsimindeki vücutsal ihtiyaçlarımıza uygunken, kış mevsiminde yetişen sebze ve meyveler vücudun kış şartlarındaki vücutsal ihtiyaçlarına uygundur. Şekersiz kayısı ve vişne kompostoları bilendır edilerek meyve suyu halinde kullanılabilir. Yaz mevsimi için dondurmadan bahsetmeden olmaz. Hazır paket dondurma değil, bulunduğumuz yerde güvenilir bulduğumuz yerel dondurmaları tercih etmek daha uygun olur. Hazır paket dondurmalarda koyulaştırıcı kıvam verici bazı maddeler kullanılır ki bunların kanser yaptığı belirlenmiştir. Yöresel Maraş dondurması benim için başı çekiyor diyebilirim.

Sıcak çarpması durumlarında bol su tüketimi önemlidir. Bunun yanında sodyumu tuzdan rahatlıkla sağlarken potasyumu tamamlamak o kadar kolay olmayabilir. Potasyumdan zengin gıdalar ise patates, muz, yeşil yapraklı sebzeler, kuruyemişler, şeftali, kayısı, kavun, karpuz  gibi meyveler ve enginardır. Enginar yüksek miktarda potasyum içerir. Kafein su kaybını artırdığı için çay ve kahve sınırlanır. Baharatlar vücut sıcaklığını artıracağı için sınırlanır.

Sevgilerimle 

Dyt. Güner Erbay

33.6°