Allah aşkına, nereye gidiyoruz, top yekûn bize bir şeyler oldu, herkes seyrediyor, yok mu bilen bunun sebebini, anlayan, anlatsın da biz de bilelim.
Her gün yurdumuzda akla gelmedik ölüm sahneleri görüyoruz. Katliam gibi trafik kazaları 10 ar 10 ar, 16şar 16şar genç ihtiyar demeden vatandaşlarımızın canlarını alıyor, ocaklarını söndürüyor. Şu kadere bakın, senin sağlığına koşan sağlık görevlisini, güvenliğini sağlayan polis memurunu, seni hemen hastaneye ulaştırmak için çırpınan ambülans görevlisini şehit ediyorlar. Geride öksüz yavrular, dul gençler, boynu bükük anneler, babalar bırakıyor. Sessiz, çaresiz, mutsuz...
Her olayın çaresini hemen ferdi bulmaya alışığız. Adam karısını kesmiş, 'Verin idam', diye bağırıyor birisi. Bir tır şoförü 16 kişiyi öldürmüş, 'verin idam' naraları rahatlatmıyor, darağacını görürse, sallanırsa bir kaç tane, işte o zaman diner artık bu acı... Ama önce düşünelim, yanlış yapmayalım. Bu şoförü idam edelim ya öbürü, ya yarın da benzer katliam yapacak olan şoförü? Beyler bugün otuz canı hayattan kopardı, yarın sırada sen veya ben olmadığımın garantisi mi var? Yok elbette... Sosyal bir sorunu, görünen üç beş kişinin üzerine yıkmak çözüm gibi görünse de, maalesef kendimizi aldatıyoruz gibi geliyor bana...
Yasaları gözden geçirip cezaların artırılmasından başlamak gerekir diye düşünüyorum. Şoför kimdir, görev yapacağı aracın bakımı yapıldı mı, eksikliği giderildi mi araç yolculuğa hazır mı? Şoför yola çıkmadan bunları yaptıysa bir şofördür, yapmadı ise bir cellattan ne farkı var?
Ülkede bu sorunlarla ilgilenecek hiç mi görevli yok? Her üniversitenin Psikolog Ana Bilim Dalı bölümleri vardır. Merak ediyorum burada görev alan psikologlar ne iş yapıyorlar? Sanıyorum kendilerine gelen akli dengesi bozuk kişilerle uğraşıyorlardır. Hiç akıllarına gelmez mi, biz top yekûn akli dengemizi bozmak üzereyiz. Nedir bunun sebebi, araştırmak, kurum raporu haline getirip kamuoyuna sunmak akıllarına hiç gelmez mi? Bizler bilmiyor izliyoruz, ya onlara bu şekilde izlemek yakışır mı?
Yoksa içinde bulunduğumuz siyasi zıtlaşma mı bizi bu hale getirdi? Yoksa devlete inanmamak mı, söylediği her söze, doğru sanılan bir alternatif çıkararak, yalan, iftira ortamı açarak, doğruların sahteleri arasında kaybolup yok olmasından mı kaynaklanıyor? Yok mu bunları araştırıp gerçekleri ortaya koyacak psikologlar, neredesiniz? Yoksa tamamen yasaların yetersizliği mi? Bilelim...
12 Eylül öncesi gibi zaten kim olduğun adım atışından, söylediğin sözden belli oluyor. Herkes kendine bir dünya kurmuş, kimseyi umursamaz tutumu ile yaşayıp gidiyor diyeceğim ama olmuyor. Bir yerde dünyaları karışıyor, uyumsuzluk baş gösteriyor, hadler aşılıyor...
Demokrasilerde elbette herkes dilediği gibi düşünmek ve dilediği gibi yaşamak hakkıdır. Farklı görüşler doğal olarak olacaktır. Sorun farklı görüşlerin varlığı değil, neden böyle düşünüyorsun baskısının olup olmamasıdır. Demokrasiyi içine sindirememiş dar görüşlü insanlar, kendilerinden farklı düşüncelere tahammül edemiyorlar.
Geçenlerde yakındaki markete gitmiştim. Emekliler hem alışveriş yapıyor, hem de pahalılıktan dolayı hükümete tenkit amaçlı mırıltı şeklinde bir şeyler söylediklerine şahidim. Kendimce market sahiplerinin tepede gülüşlerini hissettim. Nasıl gülmesinler, ne kadar zam yaparsa yapsınlar, vatandaş kendilerine toz kondurmuyor. Market sahipleri 'yoğurttan çıkmış ak kaşık.' Vatandaşın derdi hükümet, zamların ana kaynağının market zincirlerinin olduğu gerçeği hiç akıllarına gelmiyor. Gözleri aç olan marketlerde bu ortamı iyi değerlendiriyorlar ve servetine haksız yeni servet katıyorlar.
Bir de Hürriyet Gazetesi aldım çıkarken 'Neden sözcü almadın?' diye yandan biri mırıldanıyordu, tabi güldüm geçtim...
Rahat ve huzurlu toplumlarda her şey düzgün gider. Gitmiyorsa, insanlar güçlük çekiyorlarsa, herkes mutsuz hatta bir hiç uğruna insanlar canlarını kaybediyorsa, işler ters gidiyor, sorun ya idaremizde ya da kendimizdedir. Biz iyi yolda değiliz, işlerimizi düzgün ve hilesiz yapmıyoruz ki, başımızda bunlar var. Önce kendimizi keşfedelim ve doğru yola çekelim...
Yeniden buluşma ümidi ile...
İhsan YELKEN.