Güner Melis Erbay

Tarih: 11.11.2025 12:21

DOĞUM, ÖLÜM VE İNSAN

Facebook Twitter Linked-in

Bir gün öleceğini bilerek ve bunu bilmezden gelmeyi başararak yaşamak  insanın en büyük hüneri olsa gerek. Bilinç, vakti gelince gideceğini kesin olarak idrak etse bile, duygularımız bize sürekli olarak ebedi olduğumuzu fısıldar. Biraz düşününce böyle bir duygu içinde olmamızı sağlayanın yaradan olduğunu anlayabiliriz.  Bu duyguyla hiçbir zaman yok olmayacağımızı kesin bir inançla biliriz.

Duygular bedenimiz tarafından üretilip algılansa dahi gerçek sahibi ruhumuzdur. Her türlü duygumuz, ruhumuzun değişik bir gıdası, değişik bir yiyeceğidir. Bedenimizin yaşamak için tükettiği besinler, değişik işlemlerin sonucunda, ruhun besinleri olan duygularımızın oluşumuna kaynak teşkil eder. Bu muazzam bir dönüşümdür ve var olan her şeyin bir dönüşümle sürüp gittiğini bize gösterir. Son tahlilde, maddenin enerjiye dönüşmesini idrak ederek veya etmeyerek, vücudumuzda bu durumu her an her saniye  yaşar ve deneyimleriz.

Doğum kuşkusuz ki çok zor bir süreçtir. İnsanın doğum süreci canlıların içinde belki de en uzun süreyi kapsar. Keza hamilelik dönemi de böyledir. Doğumu doğan canlı yönünden düşünürsek oldukça zahmetli olduğunu anlamak zor değildir. Doğup da dışarı çıktığı zamansa, artık onun bambaşka bir hayatı vardır. Evrilmiştir o; yaşaması için bizzat kendisi bir şeyler yapmak zorundadır. İlk olarak nefes almayı beceremesi, ikinci olacaksa emmeyi başarması gerekir ve bu böyle sürüp gider.

Ölüm bizi hem korkutur hem de üzer. Korkutur çünki ölmek istemeyiz; vücudumuzun her bir hücresi biyolojik olarak yaşamaya programlanmış durumdadır. Ölüm sonrası ise bilinmeyendir ve insan her  bilmediğinden korkar! Üzer çünki kaybettiğimiz her sevilenle azaldığımızı, fakirleştiğimizi duyumsarız. Tersi durumunda da seviniriz çünki  her yeni doğumla çoğaldığımızı, zenginleştiğimizi duyumsarız.   Alimlerse ölümden korkmamamızı onun  yeni bir doğum olduğunu söyler. Başka bir boyuta doğum! Ölüm gerçekten de  başka bir boyuta doğum mudur?... Evet öyledir!!! Böyle olduğunun en büyük ispatlarından birisi ise ölmeyeceğimize olan hissiyatımızdır çünki duygular maddenin enerji formuna dönüşmüş halidir ve enerjiler evrende yok olamaz ! İnsanın yaşamı boyunca  ölmeyeceği  duygusuyla yaşaması ve bu duygunun  enerjisini evrene yayması, ebedi yaşamının en büyük delili değilse nedir?!  Başka ne olabilir?! 

Bugün aramızdan bir insan daha ayrıldı ve o başka boyuttaki yaşamına başladı. Buradaki yaşamı bırakıp bizlere kısa bir süre veda eden kişi benim kuzenimin eşi olan Adnan Çatak'tır. İlk okul öğretmeni olan Adnan Çatak bu dünyadaki süresini tamamlayıp aramızdan ayrıldı. O emekli olmuş bir öğretmendi fakat özel okullarda mesleğine devam ediyordu. Mesleğine devam etmesi, onun ne kadar değerli bir insan olduğunun en önemli göstergelerinden biriydi fakat göstergeler onun için bu kadarla sınırlı kalmıyor! Daha başka bir çok meziyeti olan birisiydi o.  Her zaman ölçülüydü, kibar ve nazikti. Kimseyi kırmayı tercih eden bir ruh değildi. Çok az bulunur bir özelliği daha vardı; güvenilir bir insandı! Onu tanıyan ve kalbinde ona ait bir sevgi barındıran bizler çok üzgünüz. Üzgünüz çünki fakirleştik ve azaldık. Kendisine Allahtan rahmet diliyorum, mekanı cennet olsun. Bizim tarafımızdan varsa bir hakkımız, hakkımız helal olsun! Bir gün tekrar görüşmek üzere güle güle güzel Ruh.

Sevgilerimle 

Dyt. Güner Erbay


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —